Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 3 26/7/07 16:19 Page 1 PAZAR EKİ 3 CMYK 29 TEMMUZ 2007 / SAYI 1114 3 EDİTÖR’DEN Sevim Zarif, 22 Temmuz seçimlerinde Meclis’e geçen dönemin neredeyse iki katı, yani 46 kadın milletvekilinin girdiğini göremedi. Çünkü o gün oyunu kullanıp da evine dönerken, eşi İbrahim Halil Zarif’le birlikte öldürüldü. Polis katil olarak eski eşi Yaşar Özcan’ı aramaya başladı, çünkü tanıklar katilin 06 EEN 066 plakalı otomobille kaçtığını görmüşlerdi ve bu otomobil Özcan’a aitti. Sevim, Zeynep Kamil Hastanesi’nde hemşireydi, İbrahim Halil İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nde yardımcı doçent. Yaşar Özcan ise avukattı. Bu gazetelerin üçüncü sayfalarına bırakılacak, orada unutulacak bir cinayet değil. Sevim, Şemse Allak’ın, Güldünya’nın, Fadime Şahindal’ın, Zehra Karagöz’ün, yani kocaları, kardeşleri, oğulları tarafından öldürülen kadınların kız kardeşi. Cinayetin kentin merkezinde işlenmesi, katilin, Sevim ve İbrahim’in eğitimli olmaları da bu gerçeği değiştirmiyor. Erkek, o küçücük iktidarının gölgesinden çıkan, çıkmak isteyen kadını öldürüyor, diğer erkekler de seyrediyor. Çünkü toplum da, sistem de onun o küçücük, ama yakıcı iktidarını öylesine kutsuyor ki, attığı yumruğu da, döktüğü kanı da birer zafer nişanı olarak gömüyor vicdanına. Sevim geçimsizlik nedeniyle kocasından boşanıp, kızının velayetini almış, ikinci kez evlenmiş, bir kızı daha olmuştu. Eski kocasını öfkelendiren de işte buydu, Sevim, boşandıktan on yıl sonra bile evinin balkonuna erkek çamaşırları asıp evliyim süsü veren, ölene kadar kendisini terk edip giden kocasının alyansını parmağından çıkarmayan kadınlardan biri olmadı, hayata asılı kaldı. Yaşar Özcan Sevim’in peşini hiç bırakmadı, çocuğuna nafaka vermeye yanaşmadı, velayeti geri alabilmek için tehditten, tacize her yola başvurdu. Kızını kaçırdı, onu almaya gelen Sevim’le avukatını Haymana’nın orta yerinde dövdü, akrabalarıyla birlikte linç etmeye kalkıştı. Sevim ve avukatının polise, adli kurumlara yaptıkları bütün şikâyetler sonuçsuz kaldı, ne koruma verildi, ne Yaşar Özcan’ın şiddetinin önünü kesecek önlemler alındı. Özcan’ın sırtı hafif hafif okşandı, onu iyi, hem de çok iyi anlıyorlardı, olurdu böyle şeyler... Özcan, bu onaylanan erkekliğiyle öldürdü Sevim ve İbrahim’i… Bu erkekliği 13 yaşındaki kızı ile onun beş yaşındaki kardeşini de vurdu, onlara baş edemeyecekleri bir yas bıraktı. Şimdi TBMM’de 46 kadın milletvekili var, umarım hep birlikte “töre”yle, “namus”la sislendirilen bu erkek cinayetlerinin önüne dikilirler... İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Müziği sınır tanımıyor Ali Deniz Uslu esaria Evora 1988 yılında “en azından Paris’i görürüm” diyerek kabul ettiği plak teklifiyle başladığı müzik yolculuğuna, ilk albümü “La Diva aux Pieds NusYalınayaklı Diva”dan sonra da hiç ara vermedi. Zor bir hayattan ve yoksulluktan zirveye çıkan Evora, olgunluğu gereği mi bilinmez samimiyetinden ödün vermeden, olabildiğince kendi kalarak ve şöhretin şaşkınlığını yaşamadan sahnelerin tozunu attırıyor. Tüm dünyada yüzlerce konser verdi. “Cesaria”, “Cabo Verde”, “Mar Azul”, “Cafe Atlantico”, “Sao Vincente Di Longe” albümleri ile de iyi bir satış grafiği yakaladı. “Çıplak ayaklı” diva olarak anılan Cesaria Evora bugün 65 yaşında ve hâlâ sahnede. Evora, 18. Most Açıkhava Konserleri kapsamında 31 Temmuz akşamı Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda sahne alacak. Portekiz Fadoları, Afrika ve Küba müziklerinin esintilerini İstanbullu dinleyiciler ile paylaşacak. İşte sorularımıza yanıtları... Ses renginizi Bessie Smith, Edith Piaf ile eşleştiriyorlar. Bu yanlış bir algılama mı sizce? Şarkı söylemek içimden geliyor ve hiçbir zaman başka bir şarkıcıya benzetilme kaygım olmadı. Birçok farklı ülkenin yerel şarkıcısına da benzetildiğim oluyor. İnsanlar müziğinizdeki sıcaklığı hissettikleri zaman, aynı sıcaklığı veren, sözlerini ve dilini anladıkları bir şarkıcıya benzeterek bir tür yakınlık kurmaya çalışıyorlar. Bence bunun bir sakıncası yok. Müziğinizi ne besliyor? İnanç ve duygular... Şarkı söylerken yaşadıklarımla ilişki kuruyorum, bu yüzden daha çok anlam kazanıyorlar. Özlem, kavuşulamayan aşıklar, şarkıları tüm dünyanın ortak diline dönüştürüyor. Morna ve blues arasında bir müzikal anlayışın ortasındasınız. Fado da diyebiliriz. Kendinizi nerede görüyorsunuz? Morna yüzyıldan fazla bir süredir, Cape Verde’den ulaşan bir şarkı formu. Kimi zaman Fado’yu andırıyor, kimi zaman blues’a yakın geliyor. Aslında hepsi sevgiliye ve vatana duyulan özlemi anlatıyor. Fadolarda da denizci sevgililere duyulan özlemler anlatılır zaten. Blues da gemilerle taşınan kölelerin hayatlarından çıkmıştır. Hepsinde ortak olan deniz, özlem ve aşk. 1973 yılında Cape Verde adasının Portekiz kolonisinden çıkıp özgürlüğünü kazanmasından sonra sizin de yükselişiniz başladı. O günlere kısa bir yolculuk yapmanızı istesem... Birçok insan Amerika’ya ya da başka ülkelere göç etti. Cape Verde’de kalanlar yaşadığı yeri gerçekten çok sevenlerdi. Ben de onlardan biriyim, yaşadığım yeri, denizi, güneşi çok seviyorum ve sevebildiğim kadar özgürüm. Afrika’dan tüm dünyaya sesinizle hayat vermek nasıl bir duygu? Yaklaşık 16 yaşımdan beri şarkı söylüyorum. Şarkı söylemek benim hayatımın en büyük zenginliği. Bunu da dünyanın ne kadar çok yerinde yaşayabilirsem o kadar çok mutlu oluyorum. Geçmişi ve acıları iyi bilen biri olarak siyasi söyleminiz var mı? Sınırları sevmiyorum ve hiçbir zaman da sevmeyeceğim. Müziğin beni bu kadar beslemesinin nedeni sınırlarının olmaması ve yaşadığım yere çok uzak başka bir ülkedeki insanın duygularını söylediğim bir şarkıyla harekete geçirebilmesi. Müzik hepimizin insan olduğunu ve aynı duyguları paylaştığımızı çok güzel hissettiriyor. Cape Verde’ye bir okul yaptırdığınızı duymuştum. Doğru mu? Bunlardan bahsetmesek. Yapmak istediğim çok şey var. C Aşk, deniz, özgürlük ve özlem dolu şarkıları umutla söyleyen Cesaria Evora yeniden İstanbul’da. Şöhreti 50’li yaşlarında yakalayıp, dünya müziğinin önde gelen isimleri arasına giren Grammy ödüllü sanatçı, kendini hiç de müziğe geç kalmış görmüyor. Yaşadığı yeri, denizi, güneşi seviyor ve sevebildiği kadar özgür olduğuna inanıyor… Küba müziği yeniden ve de hissedilir bir biçimde uluslararası arenaya çıkıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sadece Küba müziği değil uluslararası listelerde dünya müziği olarak birçok farklı ülkenin, birçok farklı kültürün müzikleri popüler hale geliyor. Sanırım insanlar otantik ve geleneksel müzikleri özlediler. Biz sizi biraz geç tanıdık, 47 yaşından sonra şöhreti yakaladınız. Bu sizi hiç üzdü mü? Yoksa her şey olması gerektiği gibi mi oldu? Benim doğduğum, büyüdüğüm topraklarda insanlar hiçbir zaman umutsuz ya da karamsar olmazlar. Kurak dönemlerimiz olur ve denizin bereketine şükrederiz, yağmur yağdığında yağmurun bereketine şükrederiz. Benim içimde de hiç geç kalmışım duygusu olmadı. “Çıplak ayaklı diva” lakabı ne yalan söyleyeyim benim pek hoşuma gitmiyor. Siz bu konuda tam olarak neler hissediyorsunuz? Bunun tam anlamıyla doğup büyüdüğüm yerin iklimiyle, sıcağıyla alakası var. Cape Verde’de de hiç ayakkabı giymeden büyüdüm. Doğal olarak bu benim alışkanlığım. Kendimi daha rahat hissettiğim için sahnede de çıplak ayakla şarkı söylüyorum. Bir de sahnede olabildiğince rahatsınız. Sigaranızı içiyor ve sahneyi eviniz gibi kullanıyorsunuz... Bu tamamen şarkı söylerken aklımdan ve kalbimden daha önce yaşadıklarımın geçmesiyle alakalı. Âşık olduğum hallerim, sevdiğim insanlar… Bazen de acılarımı hatırlarken kendimi rahat bırakıyorum. Türkiye’ye pek çok kez geldiniz. Buranın dinleyicisi de sizi seviyor. Nasıl bir iletişiminiz oluyor? Maalesef gezmeye görmeye fırsatım olmadı, ama İstanbul’da denizi görmek bana huzur veriyor. Deniz insanları sanırım duygularını daha çok ifade ediyorlar. Ben de o yüzden denizli şehirleri seviyorum. Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212)343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu (0212)251987475/3437274 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/ İstanbul (0212) 454 30 00 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr