01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 ŞUBAT 2006 / SAYI 1038 11 ESARETLE GELEN DEĞİŞİM Saldırı özgürlük olamaz... Bir İngiliz, bir gazeteci ve bir Müslüman olarak Peygamber’in karikatürüne nasıl bakıyorsunuz? Rencide mi oldunuz yoksa bunu ifade özgürlüğü kapsamında mı değerlendiriyorsunuz? Bu kesinlikle ifade özgürlüğüyle ilişkili değil. Ben konuşma özgürlüğüne sahibim ve şu anda burada korkmadan konuşuyorum. İfade özgürlüğü budur. Karikatür 1.2 milyar insanın inancına saldırıyor. Bakın ben İslam Kanalı’nda (Islam Channel) haftanın beş günü sabah programı yapıyorum ve benim sözleşmemde yasaklı kelimeler var. Yani Hıristiyanlık ya da başka inançlar için kötü bir dil kullanmam yasak. Bence sınırı aştılar ve kesinlikle özür dilemeliler. Kuran’da İncil’den farklı ne buldunuz? Biliyorum şaşıracaksınız, ama kadın hakları. Kuran’ı okurken özellikle kadınlarla ilgili bölümlere bakıyordum, çünkü kadınların İslamda nasıl baskı altında olduklarını bulmaya çalışıyordum, ama kadınların sürekli yüceltildiğini gördüm. Daha sonra özellikle 70’lerden başlayarak feminizmin Kuran’ı ve İslamı yanlış anladığını, üstelik yanlış yol izlediğimizi fark ettim. Erkekleri izleyerek, kariyer yapmak, başarılı olmak uğruna anne olmayı unutmuştuk. Ancak şunu da söylemeliyim, bence Müslüman erkekler ve tabii kadınların çoğu Kuran hakkında feministlerden de az bilgiye sahipler. Ortadoğu, Mısır ve tabii Türkiye’de de kadınlar ikinci sınıf olmalarının nedenlerinden birinin İslamiyet olduğunu belirterek eşitlik mücadelesi veriyorlar. Bu kadar insan yanılıyor olabilir mi? İngiltere’de de var bu mücadele. Aile içi şiddet, ayrımcılık, tecavüzler, hepsi İngiltere’de de var. Yani sorun sadece İslamla ilişkili olamaz. Yvonne Ridley, bir İngiliz gazeteci olarak gittiği Afganistan’dan savaş karşıtı olarak döndü. Milyon dolarlık bombaların, yoksul ülkelerin üzerine, asker sivil ayırt etmeksizin düşmesi onu çok etkilemiş. Özgür kaldıktan sonra Y vonne Ridley, bir İngiliz gazeteci. Aralarında The Observer, Independent’ın da bulunduğu çeşitli gazetelerde, BBC’nin radyo ve televizyonunda ve CNN’de çalıştı. Ridley, defalarca geldiği Ortadoğu’da 1. Körfez Savaşı da dahil pek çok savaşa tanıklık etti. Ancak 2001’de haber yapmak için gittiği Afganistan’da Taliban tarafından esir alınınca hem kendisi haber konusu oldu hem de bütün hayatı değişti. Bu esaret ona, o güne kadar dışarıdan baktığı bir coğrafyayı ve insanları daha yakından tanıma fırsatı verdi. Cezaevindeyken başlayan hava saldırısı ise savaş karşıtı safına katılmasını sağladı. Serbest kaldıktan sonra İslam üzerine araştırmalar yapan Ridley, Müslüman olmaya karar verdi. Son olarak İngiltere’nin yeni sol partisi Respect’ten milletvekili adayı oldu. Kadın hakları savunucusu, akademisyen ve gazeteci Ridley, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun davetlisi olarak İstanbul’daydı ve bir konuşma yaptı. Biz de Ridley’le Taliban’a esir olmasıyla başlayan öyküsünü ve bugüne dair değerlendirmelerini konuştuk. Taliban’ın 11 gün esiri olmak nasıl bir deneyimdi? İlk on gün kesinlikle korktum. Her gün bu son günüm diye uyanıyor, her akşam yarın öleceğim diye uyuyordum. Sonra aslında bana karşı kibar ve saygılı olduklarını fark ettim ve asıl silahın insanların düşünceleri üzerindeki baskı olduğunu anladım. Çünkü asıl sorun benim önyargımdı. Sonunda beni serbest bırakıp, “Hadi git” dediklerinde, onların ne kadar hoş insanlar olduklarını düşünüyordum. Guantanamo’da, Ebu Gureyb Cezaevi’nde yaşananları görünce, onları daha iyi anladım. Özgür Erbaş Müslümanlığı seçen Ridley, “Karikatürlerle insanların inancına saldırmak, ifade özgürlüğü olamaz” diyor... Bir gazeteci olarak, Ortadoğu’da ve Afganistan’da çalıştım, ama İslam hakkında ve insanlar için İslamın ne olduğu hakkında hiç düşünmemiştim. Bir profesyonel olarak düşünüyordum. Profesyonel bir gazeteci olarak Ortadoğu’da çalışıp İslamı göz ardı etmek ne kadar doğru bir yaklaşım sizce? Kesinlikle yanlış tabii. Ancak Batı’daki gazetecilerin çoğu için bu hâlâ geçerli. Kuran’ı okumaya başlayıp, akademik çalışmalar yaptım ve serbest kaldıktan bir yıl sonra Müslüman oldum. İngiliz bir gazeteci olarak, daha önce İngiltere ve ABD’nin, saldırdığı ülkelere özgürlük götürdüğüne mi inanıyordunuz? Her zaman İngiliz İmparatorluğu’nu iğrenç buldum. Çok bencilce davranıldığını, İngiliz koloniciliğinin çok kurbanı olduğunu biliyordum, ama o zaman sadece üzgünüm diyordum. Bir gazeteci olarak, hikâyeleri yazarken, insanların duymak istemediklerini de dile getirmeye çalıştım, ama daha ötesini yapmadım. Ancak sonrasında kendi hikâyemi anlatarak ve politikleşerek savaş karşıtı hareketin bir parçası oldum. Savaş karşıtı harekete nasıl katıldınız? 7 Ekim 2001’de, saat 19.00 dolayında. Hapishanedeydim ve İngiltere tam 50 Cruise füzesi attı. İşte o gece savaş karşıtı hareketin bir üyesi oldum, çünkü o bombalar, askerle sivil arasında hiçbir ayrım yapmıyordu. Taliban’a dair fikirlerimin değişmesini Ridley, yaşadığı değişimin ardından barış aktivisti olmuş. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) AMERİKAN DEĞİL BUSH KARŞITI Peki nasıl Müslüman oldunuz ve daha önce dini bir inancınız var mıydı? Hıristiyandım. Müslümanlık hakkında bildiklerim ise tamamıyla yanlışmış. Talibanlar “Müslümanlığı seçmek ister misin” diye sorduklarında onlara “Karar veremem, çünkü şu anda hapisteyim, ama beni bırakırsanız size söz veriyorum Kuran’ı okuyup İslam üzerine çalışacağım” dedim. Latin Amerika ve Ortadoğu Filistin seçimlerinin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bence Hamas’ın seçilmesi bir zafer. Sonuçta İsrail Hamas’la masaya oturmak zorunda. Bence uluslararası hukuk ve BM kurallarının uygulanması için de doğru bir zaman bu. Bölge için çok tarihi bir dönemden geçildiğine inanıyorum. Hamas’ı bir zafer olarak görüyorsunuz. Peki Latin Amerika’daki seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Devrimci bir doğaya sahip Güney Amerikalılar bir kez daha tüm dünyaya cesaret ve güç verdi. Bakın Guantanamo’da binlerce Müslüman kayboldu. Ne yazık ki bunlar Latin Amerikalı pek çok insanın başına da geldi. Biz de bugün birlikte olmalı, iletişim kurmalıyız. “Taliban’ın Elinde” kitabınızı filme aktarmak için Hollywood’dan teklif gelmiş bildiğim kadarıyla. Kabul edecek misiniz? Hollywood yapımcısı beni arayarak, “Çok güzel bir öykü bu ve bunu büyük bir film yapmak istiyoruz” dedi. Arkasından “Kirli, ahmak, uzun elbise giyen Araplarla nasıl yaşadınız, bu inanılmaz” deyince ben de ona, “Kitabımı okumadınız sanırım. Çünkü hiçbir yerde böyle bir ifade yok, hatta gayet yakışıklı genç adamlar olduklarından söz ediyorum” dedim ve telefonu kapattım. Yıllarca Silvester Stallone’un kurtarma hikâyelerini izleyip önyargılara sahip olduk. Batı’nın bakışını belirledi, tüm bunlar. Benim portremi yapmalarının önüne geçemem belki, ama kitabımı filmleştirmeyi hak etmiyorlar. de bu sağladı diyebilirim. Falkland, Balkan ve 1. Körfez Savaşı da dahil pek çok savaşı izledim, ama kafamın üzerine düşen bir bomba çok şeyi değiştirdi. Kötü bir tecrübe yaşamışsınız, ama sonuçları olumlu olmuş sanırım… Kesinlikle ve şimdi bunu ispatlamak ve mücadele etmek zorundayım. Savaş karşıtlığının ideolojik hattı sizce ne? Amerikan karşıtlığı mı şiddet karşıtlığı mı? Öncelikle Amerikan karşıtı değil, Bush karşıtı olduğumu söylemeliyim. Ayrıca tüm emperyalist savaşlara karşıyım. George W. Bush, ilk seçimleri çaldı, son seçimlerde ise 55 milyon Amerikalı ona oy vermedi. Amerikan halkıyla bir sorunum yok, onları seviyorum. Ancak pasifist de değilim. Küreselleşme karşıtı hareketin içinde bir Müslüman olarak yer alıyorsunuz. Siyasi yelpazede nerede duruyorsunuz? Sosyalistim. Sosyal adalet istiyorum, ama İslam buna aykırılık oluşturmuyor. Dinin toplumların afyonu olduğu fikrinden vazgeçtiniz sanırım… O çok uzun bir metin ve sizin söylediğiniz tek bir cümle. Ancak metnin tamamını tam olarak hatırlamıyorum. Kuran’ın adalet fikri bence çok güzel, haksızlığa uğradığınızda ses çıkarın, hareket edin, diyor. DOĞU NEREDE BİTER? Kadın haklarına geri dönersek, feminizm, ataerkilliğin araçlarından birinin de din olduğunu söylüyor bildiğim kadarıyla. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Söylediğim gibi bence bu konuda İslam mükemmel. Ancak, ne yazık ki erkekler, baskın olmak için değerleri de kullanıyorlar ve bu İslamla ilgili değil. Erkekler sadece Ortadoğu’da şovenist, maço değiller, İngiltere’de de durum aynı. Bu küresel bir sorun, ama insanlar bunun dini bir sorun olduğunu düşünmek istiyor. Tabii bazı erkekler, yaptıklarının dayanağının Kuran’da olduğunu iddia ediyor. Erkekler, baskın olmak istiyorlar ve ne yazık ki onlara bunu öğreten de yine bir kadın, yani anneleri. Son sorum... Sizce Batı nerede başlıyor? Avrupa gibi görünüyor, ama Türkiye de buna dahil bence. SOKAK GÖSTERİSİ YETMEZ... Savaşı durdurmak için sokak gösterileri yapmanın ötesine geçmek zorundayız, dediniz konuşmanızda? Neler yapmayı düşünüyorsunuz? Tüm planlarımı açıklarsam İngiltere’de tutuklanırım! Bizler ABD gibi önceden saldırı planları yapmıyoruz tabii, ama elimizden ne gelirse onu yapacağız. Tony Blair’e, yasadışı savaşlara izin vermeyeceğimizi daha önce söylemiştik, ama bunu iyice anlatmalıyız. İngilizler de 7 Temmuz bombalarının, Irak’taki hukuksuz savaşın sonucu olduğunu anlamalılar. CUMHURİYET 11 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear