25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

geri kalmışlığının tarihsel, kültürel, ekonomik, sosyolojik, mışlığa terk etmiştir. ideolojik-kültürel tercihlerini belirleyenin sadece ekonomik teolojik kaynaklarını araştırıyor. İslam dünyasının ortaça- 3. Emperyalizm, İslam dünyasındaki egemenliğini sürdür- ihtiyaçları ve maddi altyapı” olamayacağını, “Aydınlanma- ğını başlatan büyük “tarihsel kırılma”dan sonra şekillenen mek için o toplumlardaki aydınlanma, sekülerleşme, demok- cı, modernleşmeci ve genellikle sol muhalefet çevrelerin bu “teolojik çerçeve”nin günümüze uzanan yüzyıllarda eko- ratik devrim girişimlerini çeşitli yöntemlerle bastırmıştır. hatayı ısrarla (günümüzde de) tekrarladığının” altını çiziyor. nomik, toplumsal, siyasal yapılanmaları belirleyen başlı- Dinin “devletin ideolojik aygıtı” olarak düzenlenmesine “İnsanların bilinçlerini belirleyen önemli etkenlerden ca etkenlerden olduğunu söyleyerek İslam dünyasının geri Sultan Melikşah döneminde Nizamülmülk’ün ünlü medrese- biri de tarih içinde oluşan kültürel (din, töre, gelenekler, kalmışlığının kaynaklarını sıralıyor: lerinde başlandığını ve bu “Selçuk modeli”nin sonraki tüm edebiyat vb.) koşullar ve birikimdir” düşüncesinden hare- 1- Batı’da Reform hareketi ve Aydınlanma’nın ortaya Arap-İslam devletlerinin niteliğini belirlediğini söyleyen Ya- ketle “Ezilen sınıfların içinde yaşadıkları yoksulluk ve se- çıkması, din-tarım toplumlarının, kilisenin ve engizisyonun nardağ, Hegel’in Felsefe Tarihi’nde, “Akıldan yoksun şekil- faletin sorumlusu olan dinci bir partiyi neden destekledik- egemenliğini yıkarak ortaçağı aşmasıyla akılcılığın, Sana- de sunulan bu İslam türü” dediği İslam’daki bu egemen bu lerini anlayabiliriz” diyerek bu mücadelede ideolojik, kül- yi Devrimi’nin ve kapitalizmin önü açılmıştır. görüşü “Arapların geliştirdiği bilim ve felsefe bu yönde iler- türel boyutun ihmal edildiğine, laikliğin savunmasız kaldı- İnanç merkezli bilgi anlayışı nedeniyle aklı ve bilimi kâfirlik lemiştir” olarak belirlediğini aktarıyor. ğına haklı olarak dikkat çekiyor. sayan İslam dünyasının ise bu atılımı kaçırarak karanlık or- Ülkemizde asıl olarak geri kalmışlığın nedeni olan bu ideo- Kutsal Kısırdöngü uyarıyor: Siyasal İslamcılığa karşı mü- taçağda kalması geri kalmışlığının başlıca nedenidir. lojiyle mücadele edilmesi gerektiğini, yapıtını bu amaçla yaz- cadele ihmal edilemez çünkü “Önce iktidara ulaşmaya sonra 2. Batıda gelişen kapitalizm, sömürgecilik, emperyaliz- dığını söyleyen Yanardağ, “İslamın ortaçağının devam etti- onu elinde tutmaya çalışan siyasal İslamcıların, ulemanın, min İslam dünyasını da egemenliğine alması, zenginlikle- ği, inanç merkezli bir bilgi anlayışının egemenliğini sürdür- tarikat ve cemaat önderlerinden oluşan ruhbanın elindeki rini yağmalaması, güçlenmesi, İslam toplumlarını geri kal- düğü Müslüman toplumlarda insanların siyasal tutumunu ve en etkili silah, ideolojik, teolojik ve kültürel araçlar”dır. n OSMAN ŞAHİN’DEN ‘KEMANCI KEMAL’ ‘En büyük engel sevgisizlik’ Usta öykücü Osman Şahin, Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan Kemancı Kemal kitabıyla okuyucuya yeniden “Merhaba” diyor. Şahin’in kitabında, Srebrenitsa Soykırımı’nı konu edindiği “Srebrenitsa 1915”, Sarey ile kocası Porik ve Yusufi arasında geçen bir aşk hikâyesi olan “Sarey” ve duyarlı bir sanatçı olan engelli Kemal’in ağzından engelli bireylerin karşılaştıkları zorlukları anlattığı “Kemancı Kemal” öyküleri yer alıyor. Usta yazar, daha önce hiç yayımlanmamış bu öyküleriyle olanaksız bir aşkı, engelleri yenmenin ve yaşama tutunmanın kişiye verdiği sevinci, insanlık tarihine geçmiş bir vahşeti ve soykırımı anlatıyor. Toplumsal önyargıları ve sorgulamaksızın boyun eğmeyi reddederek edebiyatın gücüyle sevgiye ve paylaşmaya çağırıyor. Ve ekliyor Osman Şahin: “İnsanların önündeki engelleri kaldıralım derim. En büyük engel, ‘sevgisizliktir’… Yenelim artık sevgisizliği diyorum, yenelim!” Kitaba adını veren “Kemancı Kemal” öy- MEHMET S. AMAN n küsüne gelelim. Engelli bireylerin yaşadıkları- na odaklanan, acı bir hikâye. Kemal’in yaşamı, Kitabınızda üç öykü var. Bunlardan bi- n acıları, insanlara olan burukluğu ve isyanı nehir ri, Srebrenitsa Soykırımı’nı konu ediniyor. Bu olup taşıyor. Kemal bize ne anlatıyor? hikâyenin esin kaynağı ne? Engelli, hem engelli hem de yoksul binlerce in- Anımsayacaksınız! Okurlarımızın da bildiği gi- san yaşıyor ülkemizde… Bu insanların önlerindeki bi 30 yıl önce, Yugoslavya’da bir katliam başla- engelleri kaldırmak için toplum olarak her birimi- tıldı. Bunu bütün dünya biliyor. Binlerce Müslü- ze görev düşüyor. En büyük engel “sevgisizlikt man, Türk katledildi. O dönem, “İstanbul dükalığı”ndaki yazarlardan ‘İNSAN SOYUNUN EN BÜYÜK çok ses çıkmadı ama Anadolulu bir yazar olarak ince- BESİNİDİR SEVGİ…’ ledim, araştırdım, orada görev yapan yakınlarımdan Sevgisizliği anlatan, her toplumda var olan “sev- öğrendiklerimi yazdım. Zoraki göç ile anavatana dö- gisizlik”, insan hayatında en büyük eksikliktir bence. nen Saraybosnalı soydaşlarımızla bizzat konuştum. İnsan, günlük yaşamında ailesini, dostlarını, beraber Avrupa’nın göbeğinde, insanlık suçu, bir katliam yaşadığı mahallesindeki insanları sevmezse her şey yaşandı ama insan haklarını ağızlarına sakız yapan eksik kalır. İnsan soyunun en büyük besinidir, sevgi. Avrupa ülkelerinden hiç ses çıkmadı. Bugünlerde Erenköy’de 1990’lı yıllarda yaşanan gerçek bir Gazze’de yaşanan benzer soykırım ve insanlık su- yaşam hikâyesinden esinlenerek anlatmak istedim. çu katliamlara ses çıkarmadıkları gibi... 55 yıllık yazın yaşamımda, bugüne kadar yoksul İnsanlığa ait ne varsa, bunu söylemek, yazmak köylüleri, onları sömüren toprak ağalarını yazdım. toplumsal-gerçekçi bir aydın olarak, birincil göre- Feodal düzeni eleştirdim. Kent soylular, üretim- vim ve esin kaynağımdır. den, topraktan uzak, yaşadıkları hızlı, salt tüketime dayalı günlük yaşamlarında engellileri görmezler, ‘EN UZUN BELGESEL HİKÂYEM’ Sırplar, hatırlatırım, kitle katliamlarında en çok ölüm tren- tanımazlar... Bu “ilk” kent öykümde, duyarlı bir sanatçı olan Bir “belgesel-hikâye” diyebilir miyiz? lerini kullanmışlardı. 50’ye yakın kara vagonlardan olu- n engelli Kemal’in ağzından bu acı gerçeği anlatmak istedim. Srebrenitsa, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından güvenli şan ölüm trenleriydi bunlar. Her yaştan kadını, erkeği, çocu- Uzun süre sonra yeni bir öykü kitabınızla okuyucularla bölge ilan edildiği için oraya güvenerek sığınan halkın elle- ğu istasyonlarda toplayarak kara vagonlara tıka basa doldur- n buluştunuz. İlerleyen günlerde farklı çalışmalar olacak mı? rindeki cephane ve silahları, sözüm ona koruma güvencesiy- muşlardı. Kıpırdayacak yer kalmayan kara vagon içleri, kus- Yayıma hazır iki kent roman çalışmam var. Ayrıca Fırat- le teslim aldılar. Kısa süre sonra, 11 Temmuz 1995 tarihinde turacak kadar ağır, pis kokular içindeydi. Srebrenitsa’da ağır, kanlı soykırım kurşunları uçuşmaya başladı. Siverek Yolları adında Bucak aşiretine bağlı Siverek, Kalem- Günümüzde ise zulüm ile öldürülen yüzlerce, binlerce in- li köyünde yaptığım köy öğretmenliğime ilişkin çarpıcı anı Bosna Hersek halkı, Sırpların hainliğini, iğrençliklerini sanın ağıtları, ölülerin hayaletleri dolaşıyor, Saraybosna’da... öykülerden oluşan bir kitap çalışmam var. unutmamak için “mavi kelebekler”i simge olarak seçmişler, En uzun belgesel hikâyemdir, Saraybosna 1995... kullanmışlardır. Kenarları renkli inciler, boncuklar, pullar Son yıllarda, köyüm Arslanköy’de yazdığım “çeltik” ve “Bir Osman Şahin öyküsü” nitelemesiyle anabileceği- n “sarı meyve” dediğim narenciye çiftçilerinin belgesel öykü- ve renkli oyalarla işlenmiş, renkli başörtülerine sarılmış Sa- miz “Sarey” öykünüzden konu açalım. Başlı başına bir Nuri raybosnalı kadınlar, Sırp zulmünden kaçarak oyuklara, dağ- lerini de yazmak istiyorum. İyem tablosu hissi de veriyor. Nedir Sarey’i yazdıran duygu? ların kuytularına gizlenmişlerdi. Yıllar önce çok saygı duyduğum, öğrencisi olmaktan da onur Yayımlanmamış film öyküleri derlemem (İpekçe, Dö- nüş, Derman, Ziller, Su vd.) ve Malatya’da öğretmenlik yıl- Sırplar öç almak kaçan kadınların geride bıraktıkları evlere duydugum Vecihi Timuroğlu ağabeyim bu aşk öyküsünü an- girmişler, mutfak tüplerini patlatarak evleri havaya uçurmuş- latmış, “Bunu yaz Osman” demişti. Sözümü tuttum. Gözleri- larında derlediğim “35 Köy, 35 Defter: Doğu ve Güneydo- lardı. Evlerden kaçamayan hastalarla, yaşlı kadınlarla, ak sa- ne peygamber sürmesi çeken, yakıcı gözlerin ateş yüklü Sarey ğu Anadolu Halkbilim, Folklor” araştırmalarımı da ekleye- kallı erkekleri boğmuşlar, kesmişler, öldürmüşlerdi. ile kocası Porik ve Yusufi arasında geçen bir aşk hikâyesi… bilirim. n 6 12 Eylül 2024 VEDAT ARIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear