05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

unutulmazlar arasına katar. Cevahir’i ların akışında yaşananlardan taşı- tüm geçmişiyle (s. 147) anlatırken de nan duygular / burukluklar… “küçük kız”ın dünyasına bakışı gene Füruzan’ın anlatı dünyası- aynı buruklukları taşır bize. na yansıyan bu özellikler aslında Cevahir bunu Sarı Kâmil’e anlatır: onu McCullers’a yakınlaştırıyor. “Evet, bizim kasabanın şosesinde yü- Ondaki duygululuk hali, izlek çe- rümüştüm akşama dek. Yemek do- şitliliği, buruk / kırılgan / ezgin in- labını kilitliyordu analığım. Sandığım sanların dünyasına yolculuk öy- üstünde aç oturuyordum okutmadı- kücülüğümüzde yeni bir duyarlı- lık alanı açmada etkindir. Kırılgan lar da beni. Evlen dediler on üçün- deydim. Babam bahçelere, çapaya, ezik insan… Ötelenmiş hayatların içinden çıkıp gelirken yaşama tu- tutmalığa giderdi. Analığım mutfakta tunma çabaları ve kendilerini ol- ilenirdi her gün…” (s. 147) durma dertleri… Onunla ilk rastlaşma gününden bekleyişe, bırakıp gidişe, taşralılığı- YAŞAMDAN İZLER / SESLER nın soluk yüzüne sığınışına, acısıy- / RENKLER la baş başa kalışına dönük ayrıntıla- Füruzan anlatı evreninde öz- rı anlatmadaki ustalığı Füruzan’ı öy- yaşamsal izlere sıklıkla rastlanır. küde apayrı bir yere taşır. Ama bu kendi öyküsünü anlat- mak olarak algılanmamalı. YENİ BİR ÖYKÜ OKURU Onun yaşamının kırılma nok- KAZANDIRDI! taları / tanıklıkları / çocukluk za- “Ah…Güzel İstanbul” benzer- manı, anne-kız yaşamı, babasız- siz bir öyküdür. Genelev yaşamın- lığı ilk akla gelen izlek ivmeleridir. dan anlatılan kesitler... Bağlanma tutkusu... Yaşa- ğıdır burası. İzmir’deki ise toprak ağalığından tüc- Füruzan’ın anlatıcı sesi melezdir; dağınık, çoğul, kar- ma umutla bağlanış... Bekleyiş (Sarı Kâmil gelecek carlığa geçmiş birinin konağıdır. Bu iki öykü, bir ba- maşıktır. Zaman zaman yalınlaşsa da bir anlatı kuru- diye)... Duygu ağırlığı... Tükeniş... Ve dönüş… Füru- kıma, toplum / dönem, iki kent (İstanbul-İzmir) yüz- cunun / kurmaca ustasının titizliği, bilgisi gözlenmez. zan, bu üç kitaplık çıkışıyla okurun yüzünü “öykü”ye leşmesidir de. Yıkım (İstanbul), kurtuluş / kuruluş Tahsin Yücel’in şu belirlemesi, Füruzan anlatıcılı- döndürmüştür. Öyle ki, yeni bir öykü okuru kazan- (İzmir)… Sanırım Füruzan anlatıcılığında bu iki öy- ğının rengine / sesine bakmamız için bir ipucu ola- dırdığını bile söyleyebiliriz. küsündeki bakışı / yansıttığı gerçeklikler, önem / in- bilir diye düşünüyorum: san gerçekliği başlı başına irdelenmeye açıktır. FÜRUZAN ANLATISININ YENİ “ÇAĞ”I: “İlk bakışta şaşırtıcı biçimde. Öyle ya, Füruzan gö- “GÜL MEVSİMİDİR” DEĞİŞİMDEN DÖNÜŞÜME rülmedik, olağanüstü olaylar anlatmaz bize, karşı- “Gül Mevsimidir” ise Füruzan anlatısının ye- mıza olağanüstü, görülmedik kişiler de çıkarmaz; Flannery O’Connery öyküsünü tanıdıktan sonra, şu ni bir “çağ”ını muştular bize: Roman. Ama bu- soruyu sormuşumdur: Bu ayarda bir (kadın) öykücü- tam tersine, bir zamanlar gözde deyimiyle ‘küçük nun için beklemek gerekecektir bir süre. Bu “uzun insanlar’ın küçük serüvenlerini anlatır. Anlatımı de müz var mı? İlk aklıma gelen Füruzan olmuştur. Kuş- öykü”sünde Füruzan, roman dokusuna sinip işlene- öyle her tümcenin bir serüven olduğu Flaubert anla- kusuz O’Connery öyküsü Füruzan’ın çok ötesindedir. bilecek bir konuyu öykü ekseninde tutar. tımı değildir; Füruzan alçacık bir sesle ve yalnız size Bir Raymond Carver öyküsünün, Vüs’at O. Bener öy- “Ben-anlatıcı”nın dünyasından ağıp gelenlerle ku- anlatır öyküsünü. küsünün çok ötesinde olduğu gibi. rulanlar, seçilen / anlatılan ortam / yer / mekân (İz- Öte yandan, kendine özgü bir uyumu, kendine Böyle bir karşılaştırma yapmak ne ölçüde doğ- mir), yaşananların izleri… Ve anlatıcının iç konuş- özgü bir örgüsü bulunan, inişsiz çıkışsız, dingin ve ru? Gene de şunu soruyor insan; eğer Füruzan, ması / anlatımının seyrinde karşımıza çıkanlar... kesintisiz bir biçimde anlatır anlatacağını, öyle ki O’Connery öyküsünü tanımış olsaydı nasıl yazardı? Bir İzmir öyküsüdür “Gül Mevsimidir”. Belki de ya- zaman zaman, öykü tek bir cümleden oluşmuş gi- Toplumun ruhu, insanın karakteristik özellikle- zılmış en iyi öykülerden biri: “İzmir’deki, pencereleri bi bir duyguya kapılırsınız. Bir de her Füruzan öykü- ri, yaşanan zamanın ekonomik gerçekliğinin kişi- ağaçlarla kapanmış konağın, öğle üstlerinde bile in- sünde derin bir insan gerçeğinin eklemlenişine tanık ler üzerindeki etkisi / davranış özellikleri, birbirleriy- sanı kıpır kıpır eden sıcağını unutabilir miyim?” (s. 13) olursunuz.” (***) le iletişim biçimleri O’Connery öyküsünde öylesine Anılardaki İzmir, hatırlanan İzmir, yaşanan İzmir… Kuşkusuz iki romanı Kırk Yedi’liler (1974), Berlin’in belirgin, öne çıkıyor ki; salt bir “anlatı” okumuyor, O bensel anlatıma yansıyan duygu dolu gerçeklik… Nar Çiçeği (1988) ve gezi / röportajları (Yeni Konuk- bir “hakikat”le yüzleşiyorsunuz. Ve kendini betimleme: “Ben yetmişimi bitireli bir yıl ol- lar (1977), Evsahipleri (1981), Balkan Yolcusu (1994) Haksızlık etmeden söyleyeyim ki; Füruzan öykü- muştu. Ellerimin üstü mor damarlarla kaplıydı. Gözle- apayrı bir kıyıdan değerlendirilmelidir. Onun, insanın sünde benzer durumlara / özelliklere rastlarız. Ama rimin akıyla rengi, karışıp gitmişti. Boynum hemen iki yaratıcı yanına olan inancı, yaşadıkça hayatı kucak- bir duru / ş / bakış ürküntüsü vardır onda gene de omuzlarımın arasında gömük başlıyor ve bitiyordu…” layan yaşama sevinci her bir satırına sinmiştir. O’Connery’e göre. Mesaadet Hanım’ın kendine, yaşlılığına bakışı; ha- Yazıya ve hayata inancını pekiştiren şu sözleriyle Örneğin Füruzan’da grotesk bir öykü bulamazsı- tırlayan belleği… Ve o dünyadan yitenler / kalanlar... anmak isterim Füruzan’ı burada: nız. Ama toplumsal çevre / insan yaşamındaki dra- Füruzan, bir anlatıcı olarak öyküleme biçimine zaman “Ben kentimde gözütok insanlar, cömert insan- matik yan ilişkisi; anne-kızın durumu / duruşundaki / mekân bakışıyla yeni boyutlar katar bu öyküsüyle. lar tanıdım. Açgözlü değildiler. Türkiye’de hâlâ öyle acı-çatışma hali öne çıkar hemen. birilerinin olduğuna inanıyorum. Bu ülkenin öyle in- Sanki Füruzan bu yanıyla, Mehmet H. Doğan’ın çok “HARAÇ” sanları da var. Bizim belki yakınımızda değiller, gör- “Haraç” ise (Parasız Yatılı) bütünleyici bir öykü- önceleri dikkat çektiği, gene bir başka Amerikalı ya- müyoruz. Yine de varlar, biliyorum…” n dür. Bir “ön öykü” de denebilir. İstanbul’da bir ko- zar Carson McCullers’ın öykü / anlatı dünyasına daha yakındır. “Küçük insan”, taşra, kent ekseninde savru- nak… Servet, burada hizmetçi olarak çalışır. Onun (*) Parasız Yatılı, Füruzan, Bilgi Yayınevi, 196 s. anlatımı üzerine kurulur öykü. Anlatıcı ses, “Gül lan hayatlar… Sevgi arayışı… Karşılaşmalardan do- (**) Füruzan Diye Bir Öykü, YKY, 414 s., 2020. Mevsimidir”e çok yakındır. Bir eski bürokrat kona- ğan bağlanış-kopuş, geçmişin izleri…Durağan hayat- (***) a.g.y. 6 29 Şubat 2024 LÜTFİ ÖZGÜNAYDIN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear