22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

ONAT KUTLAR (25 OCAK 1936 / 11 OCAK 1995) ‘Biz ekin adamlarıyız... Gerçeği görür ve söyleriz.’ Çağı anlıyor, anlatıyor, değiştirmek, güzelleştirmek istiyor, baharı savuranlar yaşamı sahiplensin istiyordu. Duyulası bu ses, çağdan hesap soruyordu. Direnç veren duygu ve düşüncelerle Cumhuriyet’teki son yazısında “Terör içindeyim, nereye yürüsem dolu bir ses oldu denemeleriyle. İnsanı, sorumluluğa, duyarlılığa ayağıma kan bulanıyor” diyen ve yeni bir yıla girilirken bir terör çağırıyordu. Yazdıklarıyla duyarsızlıkları incelikli uyarılarıyla örgütünün koyduğu bombanın patlamasıyla yaralanıp 11 Ocak duyarlığa dönüştürmeye çabalarken akan kanlar durdurulsun, 1995 günü hastanede yaşamını yitiren 1936 Alanya doğumlu ülkemizi ortaçağ karanlıklarına sürüklemek isteyenlere karşı Onat Kutlar’ın sesiydi. Saygıyla anıyoruz. delen adını oradan aldım. Kardelen’in Akade- ÖNER YAĞCI mi Kitabevi Ödülü almasında onun da oyu var- dı. Sonra karşılaştık, tanıştık, söyleştik Onat ‘KİMİN İÇİN YAZIYORDUK’ Kutlar’la. Sordum, çok sevdiğini söyledi. “Si- SORUSUNUN YANITI ARADI HEP! ze ithaf etmek istiyorum” dediğimde, “Hayır” 1970’li yıllarda Yeni Sinema, Milliyet Sanat dedi, “Mapustaki canları mektuplarıyla sıcak- dergilerindeki yazılarıyla sinemanın zenginlik- layan tüm dostlara, sevgiyle, demişsin sen. Ben lerine çağıran bir sinema yazarı olarak tanındı de o dostlardan biri değil miyim zaten!” Onat Kutlar (25 Ocak 1936 / 11 Ocak 1995). Öyleydi, gerçek, esinleyen bir sanatçıydı Sinematek’in kurucularından ve yöneticisi o. 1989’da çıkardığı deneme kitabı Yeter ki olan Onat Kutlar’ın dünya ve Türk sineması- Kararmasın’ın (Can Yayınları) girişinde şun- nın sorunlarının nabzını tutan eleştiri ve öne- ları yazmıştı: “Bu mektuplar aslında sanadır rileriyle yüklü sinema yazılarının bir kısmını sevgili arkadaşım./ Adını bile bilmediğim sa- topladığı Sinema Bir Şenliktir (Can Yayınları) na./ Öylesine yakından ve derinden tanıyoruz yayımlandığı 1985’ten beri bir başucu kitabı ki birbirimizi,/ öylesine ortak bir umut ve bi- olarak hâlâ yol gösteriyor. linçle paylaşıyoruz ki yeryüzünü,/ yaşama öyle- Yalnızca bir sinema yazarı değildi Onat Kut- sine inanıyoruz ki,/ adını bilmesem ne çıkar?” lar. 1959’da yayımladığı ilk kitabı İshak (1960 Türk Dil Kurumu Ödülü), bir öykü kitabıydı ve “SÖZÜN KILICI KENDİ BOYNUMUZU kitapta yer alan “Volan Kayışı” adlı öyküsün- KESSE DE. KÖRDÜĞÜMÜ BİR ‘CAN’ de, “Gerçeği, bütün sertlik ve hürriyetiyle ger- SÖZÜYLE HALLEDERİZ...” Karanlıkla kuşatılmış yaşamımızda yazdıkla- çeği görüp onu nerenize yerleştireceğinizi şa- rıyla duyarsızlıkları incelikli uyarılarıyla duyar- şırdığınız, sizin kadar kavrayabilecek birine an- lığa dönüştürmeye çabalarken akan kanlar dur- latmak, içirmek için çırpındığınız anlarınız oldu ses, gözlerden uzak tutulan kimi yaşam gerçeklerini insa- durulsun, ülkemizi ortaçağ karanlıklarına sürüklemek iste- mu” diye soran bir genç olarak yazın serüvenine başlamıştı. nı, sanatı savunarak sergiliyor, bir tavır haline geliyordu. yenlere karşı baharı savuranlar yaşamı sahiplensin istiyordu. O yıllarda kafasına takılan “edebiyatın etki alanı” ko- Bu tavırdaki canlılık, düne ve yarına uzanıyordu. So- Aydınlığın inadını güçlendiren, acıları sevinçlere dö- nusunu çok düşündü ve “Kimin için yazıyorduk” sorusu- rumluluğa, duyarlılığa çağırıyordu yumuşakça. Çağı an- nüştürmeye çabalayan, insanları sorgulamaya yönelten nun yanıtını aradı hep. “Kavgasına katıldığımız insanla- lıyor, anlatıyor, değiştirmek, güzelleştirmek istiyor, çağ- yazılarıyla var oluyor, sesini çığlığa dönüştürüyordu. ra ulaşamıyorduk” düşüncesiyle var etti edebiyatçılığını. dan hesap soruyordu: “Korkudan daha etkilidir sev- Tadına doyum olmayan bir dil ustalığıyla dünü bugü- gi. Korku, kaynağından uzaklaştıkça unutulur, sevgi ise ACIYA VE BASKIYA KARŞI ŞİİRSEL ne, bugünü yarına bağlıyordu. Barbarlığın nerelere vara- unutulmaz. Korku kin doğurur, sevgi ise saygınlık...” BİR DUVAR ÖRÜYOR, DENEME cağını, kendi canının da sırada olduğunu ama aydınlığın, Cezaevindeydim, düşünceler açılıp saçılamıyordu kitap- BÖYLE OLUR DEDİRTİYORDU! baharın mutlaka geleceğini de biliyordu: larda, yazılarda. 12 Eylül’ün fırtınası sürüyordu dehşetiyle. “Sisli ilkyaz bahçelerinde/ Herkes kendine bir bahar “Biz ekin adamlarıyız... Gerçeği görür ve söyleriz. Sö- İsyancı baharlar gibi çıkan Düşün dergisinin Aralık 1984 dalı arıyor” dediği Pera’lı Bir Aşk İçin Divan (1981) ve zün kılıcı kendi boynumuzu kesse de. Kördüğümü bir sayısında Onat Kutlar’ın “Kardelenler” adlı bir yazısı çıktı: “Ne kaldı ne kaldı bizden geriye” diye sorduğu Unutul- ‘can’ sözüyle hallederiz... Şimdi kış. Pek yaprak görün- “Kardelenler, o kadar, güzel, diri ve narindirler ki in- muş Kent (1986) adlı şiir kitaplarını çıkardı. Direnç veren müyor dallarda. Ama hep biliyoruz. Bahar mutlaka gele- san ağlayabilir... Güzelliklerin geçici oluşuna kızarlar ve duygu ve düşüncelerle dolu bir ses oldu denemeleriyle: cek. Hep birlikte duyacağız yapraklı dalların sesini... Ta- zulmün kalıcılığına. Bu yüzden padişah ve Tanrı’ya baş- Bahar İsyancıdır (de Yayınevi, 1986). rihi düzeltmek elimizde değil. Ama hiç olmazsa geleceğin kaldırırlar...” Bu ses, acıya ve baskıya karşı tuğla yerine ipek gibi söz- de kurban edilmesine razı olmayalım. Ne dersin?” cükler kullanarak şiirsel bir duvar örüyordu sanki. Yaşama- CAN DOST ONAT KUTLAR Duyulası bu ses, Cumhuriyet’teki son yazısında “Terör nın, yazmanın onur bayrağını yükseltiyor, “Deneme böy- Bu yazısının benim için çok anlamı var. O günlerde Ça- içindeyim, nereye yürüsem ayağıma kan bulanıyor” di- le olur” dedirtiyordu. İnsanları sorumluluğa çağıran bu nakkale Cezaevi’nde yazmakta olduğum ilk romanıma Kar- yen ve yeni bir yıla girilirken bir terör örgütünün >> 4 25 Ocak 2024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear