25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

MERHABA lk öykünün “Dinleyin” diye başladığı, 1450’lere uzanan, alegorik anlatının İ baskın olduğu, kimi felsefi kimi psi- kolojik çıkarımlarla sorgulamaya yön- lendiren Columbus’un Kadınları adlı Acının vatanı, insanın toprağı öykü kitabıyla usta yazar Müge İplik- çi kapağımızda. Kitabında Christop- Felaket, kısıtlı bir coğrafyada çıksa da acıyı, salt oradakiler yaşamaz, bu, her yere dağılıp yayılır, her Columbus’un Santa Maria adlı ge- misinden yola çıkararak geliştirdiği iz- kalıcılaşır da. Dünyanın tüm dillerini, evlerini gezer acı, akıl farklı etkimeler eşliğinde bunu kendi lekte, kadınlar arasındaki ilişkileri ka- toprağında büyütür, alıp derinlerine yerleştirir. Sonunda beynin en kalıcı öğesi olur çıkar acı. dınlar için güçlenmenin önemli bir ala- nı olarak öne çıkarıyor İplikçi. Ülkesin- den binlerce kilometre uzaklıktaki ka- nsanın insana zulmü, yol açtığı acı kuşaktan kuşağa Clézio, baştan sona doğaya dayalı, adeta doğanın baş- dınların sosyal ve kültürel alanda yaşa- nasıl unutulmuyorsa doğanın zoruyla yaşanan felaket- rolde olduğu dille kuruyor anlatısını ama yapıtında Nur’la dığı çatışmayı ve değişimin hikâyesini İ lerin her biri de çeşitli kaygı formları olarak şifrelenip o Lalla’yı dolayımlı anlatıcı olarak anlatısına yerleştiriyor di- anlatıyor. kutsal beynin kılcal kıvrımlarına yerleşiyor kaçınılmaz bi- yebiliriz. Roman, bu ikisi aracılığıyla birbirinden ötekine Mehmet S. Aman’ın söyleşisi... çimde. “Deprem” felaketi de tüm sanat dallarında, elbette sıçrayıp el vererek bütünleniyor da diyebiliriz. Üçüncü sayfamızda, J.M.G. Le yazınımızda farklı yaklaşımlarla kendisine yer buluyor. ÖZGÜR ÇIRAK: ‘ORMANDAN GECE GELEN’ Clézio’nun Çöl ve Özgür Çırak’ın Or- Ne ki acının anbean yaşandığı günlerde, konu her yön- Özgür Çırak, ikinci öykü kitabı mandan Gece Gelen kitaplarını irdele- den ele alıp işlenirken bu süreçte yazarın ya da sanatçının Ormandan Gece Gelen’de (Nota- diği “Acının vatanı, insanın toprağı” bunu kendi içinde demleyip olgunlaştırması gerekiyor ilkin. Bene, 2021) bir uzun öyküyle ge- başlıklı yazısıyla M. Sadık Aslankara Nitekim Murat Ağırel’in şu sözü yaşanan toplumsal liyor okur önüne. yer alıyor. travmanın vektörel uzantısını çok güzel ele veriyor: “Mil- Öykü, salt “kısa öykü” anlamında Okuyucularımızı 17 Şubat’ta yitirdiği- yonlarca yeni yoksul, evsiz, yetim, öksüz insanımız oldu.” dilimize yerleştiğine, minimal öy- miz hocamız, büyük gazeteci, yazar ve (11.02.2023) kü yerine bile “küçürek öykü” be- eleştirmen Hikmet Altınkaynak’ın kadim Bizim acımız, başka dillere nasıl geçebilirse başkaları- nimsendiğine göre “uzun öykü” dostu, ağabeyi Altan Öymen ile Kuşak- nın yaşadığı başka dillerdeki başka acılar da pekâlâ bi- demektense “hikâye” deyip geç- lar Arası adlı kitabı üzerine yaptığı son zim acımız olup çıkabiliyor. Öyle ya, acıların vatanı insa- mek daha doğru görünüyor bana. söyleşisiyle buluşturduğumuz bu sa- nın toprağı, insanlık toprağıysa sınır tanımıyor. Sonuçta öykü (ya da hikâye), kü- yımızda ustamızı sonsuz sevgi ve say- J.M.G. LE CLÉZIO: ‘ÇÖL’ çürek (kıpkısa), öykü (kısa), hikâye gıyla anıyoruz. Işıklar içinde uyu Hik- J.M.G. Le Clézio, Çöl (Çev. Elâ (uzun) olarak kolayca bölümlene- met ağabey. Öner Yağcı, Ahmet Nuri Doğan ve Güntekin, Can, Üçüncü basım, bilir demektir bu. 2020) adlı romanında, yaklaşık Anlatıcı, iki ağabey ardından Mustafa Özmen’in “İlköğretmen Okulla- rı Köy Enstitülerinin yozlaşmış hali miy- yüzyıl önce bir halkın, köleleştir- ana rahmine düşebilecekken bunun ortadan kalktığı, bu meye karşı ritüellerine dayalı üret- nedenle dünyaya gelmesi olanaksız biridir. Bu, doğma- di, yoksa Köy Enstitüleri geleneğini de- vam ettiren okullar mıydı” ikilemine tikleri kendilerini ayakta tutma- mış çocuğun anlatısı anlamında yeni değil elbette. An- açıklık getirmek amacıyla kaleme aldık- ya dönük direnme gücünü, “gün- cak abartıyı, uçarı bir biçemle kullanıyor Özgür, böylelikle larını ifade ettikleri Ortaklar İlköğretmen lerce, gecelerce sürse” bile (133) metne çoklu kıvraklık kazandırıyor. Okulu: Köy Enstitülerinden Yansımalar- bitmesi istenmeyen geleneksel Harun’dan sonra doğan ikinci ağabey, “Üç Kardeşler la adlı çalışmayı merceğe alıyor. hikâyelerden nasıl bir enerjiyle el- Bakliyat”ın ortancası baba tarafından, anneden habersiz Gamze Akdemir, Prof. Dr. Gazi Zorer de edip nasıl ayakta kalma savaşı çocuksuz küçük amcaya verilince, karı-koca arasındaki ile 45 yılı aşan politik geçmişi, sosyo- verdiklerini işliyor bir bakıma. bağ tümüyle kopmuştur: loji ve tıp alanındaki uzmanlığı doğrul- Bu savaşın, ancak birkaç yılını “Ana rahmine düşsem büyüyecektim ama anam tövbe tusunda kaleme aldığı Tanıdan Tedavi- kesitleyen yazar, “kurtuluş” ola- olsun babamla bir daha yatağa girmedi” der anlatıcı. (16) ye CHP: Örgütsel Sorunlar ve Reform rak yine de sömürgen ülke hayalinin kurulduğunu getiri- Bakliyatın kurnaz küçük biraderi, şirketteki yerini büyü- Önerisi ve Sosyal Demokrat Partide yor önümüze. türken evlatlık olarak aldığı yeğenini, sermaye gücüyle el Parti Okulu: CHP Parti Okulu Üzerinden Bunu birbirine sardığı iki farklı ana damarla kaydırmalı üzerinde tutar, zaten çocuklar da büyümüş, Harun ticaret Bir Deneme kitaplarını konuşuyor. bölümlemeyle yapılandırıyor, birbirinden ayrı gibi gezinen meslek lisesini bitirirken anlatıcının ikinci ağabeyiyse in- Hidayet Karakuş, Ali Balkız ile Çiğ- kılcal hikâyeleri buluştura ilmekleye sürdürüyor anlatısını. şaat mühendisliğine soyundurulmuştur kurnaz küçük am- li Belediyesi 2021 Fakir Baykurt Ro- Ana damarın ilk sarmalında, “mavi savaşçılar” olarak ca tarafından. Bakliyat da “inşaat limited şirketi” olmuştur man Ödülü’nü kazandığı Büyü- anılan, çölün ağır koşullarında düşman karşısında kurtu- bu arada. (25) mek İstedim’in devamı niteliğindeki, luşa dönük mücadele verirken yaşam kavgasını sürdüren Tilki küçük amca, Harun’un tez elden askere gönderil- Anadolu’dan okul için köyünden çıkan kafileyi, elöyküsel de olsa kılavuzun delikanlı oğlu Nur’un mesini sağlar. Bir an önce dönüp yanında emir kulu olma- bir gencin gözlemlerini anlattığı Burası bakışıyla, onun algısını öne çekerek aktarıyor Clézio. lı, “evlatlığının ağzının içine bak(ılmalıdır).” (18) Ulus Dediler’i konuşuyor. “Onlar kumun, rüzgârın, ışığın ve gecenin erkekleri, Askerlikte Harun’un yolu mutfakta Cem’le kesişir. Gü- Yonca Soy, John Ajvide Lindqvist’in yal- kadınları(dır).” “Aylarca, belki de yıllarca yürümüşlerdi(r) nün birinde karakol komutanı yavrulu bir karacayı vur- nızlığı seven ve diğer çocukların sürekli böyle.” “Kadınlar çadırın kuytusunda çömelip çocukları- muş, Cem’le Harun’un çalıştıkları mutfağa canlı halde ge- sataştığı 12 yaşındaki Oskar ile yan dai- nı doğuruyor(dur)…” “Çölün öbür ucuna (hepsine yete- tirip bırakmıştır. Askere av eti yapılacaktır karaca. reye taşınan 200 yaşındaki çocuk vam- cek su ve toprağa) doğru büyük yolculuk”, “yalnızca yiye- Hasan Hüseyin, Acıyı Bal Eyledik’te söyler ya: “hor bak- pir Eli’nin sıra dışı, kimi tedirgin edici kimi ceğe duyulan açlık değildi(r) bu. (…) insanı ileri doğru iten tık mı karıncaya / kırdık mı kanadını serçenin / vurduk mu yürek burkan dostluğunu merkeze aldığı açlık(tır).” (11, 14, 25, 51) karacanın yavrulusunu / ya nasıl kayarız insana”. Cem, fe- romanı Gir Kanıma’yı inceliyor. İkinci ana damar bölümlemesindeki taşıyıcı karakter na olur. Ya Harun? Bir sürpriz bekliyordur okuru. Y. Bekir Yurdakul, “İki deha ve değiş- olarak, bu kez yıllar içinde ailesi, benzer yollardan, çölle Acının vatanı, insanın toprağı böylesi yapıtlarla daha iyi meyenler!” başlıklı yazısında, Gülay Yıl- sınanmış bir savaşımdan süzülüp kuzeyde Akdeniz kıyısı- çıkıyor ortaya. Dünyanın neresinde olursa olsun herkes maz Karel’in Maestro Sus Dedi-Ama- na yerleşmiş ailenin yeniyetme kızı Lalla’yı, onun gelecek nice kimsesizlikten, sürgünden, göçten geçse de arayış deus Mozart ile Brigitte Kernel’in Albert kaygısıyla örülü arayış savaşımını okuyoruz bu kez. içinde, kendisine gelecek arayışında. Herkes birer Einstein’a Göre Dünya adlı kitaplarını Lalla da “çölde doğmuş(tur), bir ağaç dibinde”. (162) Gılgameş, ölümsüzlük değilse de yaşam arayan. n merceğe alıyor. Halası büyütse de onun ikiyüzlülüğünü keşfedecektir Vitrindekiler ve Mustafa Başaran’ın ha- ileride. Herkes “denizin karşı kıyısındaki hayat”ı öğrenmek www.sadikaslankara.com, her perşembe öykü-ro- zırladığı Bulmaca ile düşün trafiği sürüyor! istiyordur zaten. (91) Ne ki Lalla, bunda kararlıdır. man, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. İyi okumalar... l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Tuncay Mollaveisoğlu l Yayın Yönetmeni: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Editör: Mehmet S. Aman l Sorumlu Müdür: Özgür Soyer l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli- İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Uets: 25999 - 15079 - 37611 l Reklam Genel Müdürü: Esra Bozok l Reklam Rezervasyon: Tel: 0 (212) 343 72 74 Mail: reklam@cumhuriyet.com.tr l KITAP Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. AŞ, Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler - İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear