25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Anılarda yaşamak! Anılar zaman tutanağıdır bir bakıma. Eğer yazarak okura taşımışsanız orada bir ömrün tanıklığında deneyimlerinizi, dönemsel gerçeklikleri anlatma gereğini hissetmişsinizdir. Sık sık yinelenen, “Tanık, tanıklığının bir parçasıdır” sözünü hatırladığımızda; anı yazmanın bir yükümlülüğü olmasa da yazan kişiye birtakım sorumluluklar getirdiği kesindir. “Neden yazmalıyım,” sorusundansa; “Nasıl yazmalıyım”la başlamak gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü anlatacaklarınızın kendi içinde bir bütünlüğü olması kaçınılmaz. Ötesi anı diye yazılanın salt kendi başından geçenleri içermesi yetmez; neyi / niçin / nasıl bir tanıklıkla anlatacağınız önemlidir. uşkusuz “Her anı kıymetlidir” düşüncesi yazılan anıları önem- K setmeye yetmez. İşte neden / niçin / nasıl yazdığınız burada sizi bağlar. Kendi yaşamınızı mı aydın- latmak veya kayda geçmek istiyor- sunuz, bunu bir özyaşamöyküsü bi- çiminde pekâlâ yazabilirsiniz. Ama “anı” dediğinizde tarihsel / toplum- sal, hatta kamusal yanlar içermesi gerektiğini düşünürüm. Bugün De Gaulle’ün, Kruşçev’in anıları… Andre Malraux’nun “Karşı Anılar”ı bu biçimde yazılmış anılar- dır. Kendi varlıkları / konumlarıyla birlikte dönemsel tanıklıkları ve ta- Cumhuriyet’in kuruluş öyküsüne bire bir tanıklığı içer- neleri/nasıl yazdığına dönük merak da uyandırıyor de- rihsel süreçleri aydınlatan anılardır her biri. mesi açısından önemli. Eylül 1993’teki basımını ger- meliyim. Bir tür “Gülten Dayıoğlu okuma / tanıma kıla- Ardı ardına okuduğum Rauf Orbay’ın, Fethi Okyar’ın, çekleştiren Emre Yayınları’nın kitabı hiçbir dahli olma- vuzu” gibi dersem abartılı gelmemeli. Talat Paşa’nın anılarında (*) kendilerini anılarının öznesi dığını gözlüyor, İsmet Bozdağ’ın yazdığı bir önsöz dı- Yaşar Kemal’le karşılaşmasında onun söyledikleri kılsalar da tanıklık ettikleri dönemin gerçekliklerini yan- şında (Bazı Anılar, Bazı Bilgiler). sanırım bunun bir nişanesi olabilir: “Cağaloğlu yokuşu- sıtmaları, yaşanılıp edilenler üzerine getirdikleri yorum- Oysa böylesine önemli anıların belgesel niteliğini nu çıkıyordum, soluk soluğa. Yaşar Kemal de yokuştan sal tanıklık ve düşünceleri bu anıları birer “tarihsel bel- öne çıkarabilecek notlar / kaynaklar / fotoğraflar gere- iniyor. Benim gözümde o, İnce Memed’di. Kendisini, ge” niteliğini de taşıyordu benim gözümde. kirkeN hatta Orbay’ın kim olduğuna dair tek bir biyog- iletişim araçlarından tanıdığım için, çekine çekine, say- Yazmış olmak için yazmadıkları kesindi. Bulundukları rafi notu bile koymadan kitabın yayımı… gıyla selamladım. Yaşar Kemal bey ise kırk yıllık dost- konumların bilinci elbette böylesi tanıklığının sorumlulu- Demem o ki yazılan anıların yayımlanması artık bir “uz- muşuz gibi karşılık verdi, bu ürkek selamıma: ğunu da veriyordu onlara. Anılarını yazarak geleceğe ta- man yayıncılık” gerektiriyor. Hele hele böylesine tarih- ‘Dayıoğlu, kalemini izliyorum. Dilin ve düşüncelerin şımak / iletmek istedikleri çok şey olduğunu düşünürüm. sel yükümlülüğü olan anıların yayımı için bu kaçınılmaz. açık seçik. Burnun iyi koku alıyor. Özellikle eğitim dü- O nedenle, anılar yaşanan kişilerce yazıldığında bir zenimizdeki aksaklıkları kaçırmıyorsun. Bu başarın, sa- anlamı / değeri olur bence. Çünkü anı aktarılan değil ANILAR DEMETİ: ‘YÜZLER VE SÖZLER’ dece kaleminin gücünden değil. Öğretmen olman da bizzat yaşanılanı nice sonra kayda geçmektir. Geçer- Bu okuma sürecinde, nefes almak için, Gülten büyük katkı sağlıyor yazılarına. Bence çocuk edebiyatı ken de yazan kişinin hafızası kadar notları, belgeleri, Dayıoğlu’nun Yüzler ve Sözler (**) kitabını okudum. Ok- ve eğitim öğretim konularına saplanıp kalma. Kalemini, hatta mektupları da böylesi anıların yolunu aydınlatır. tay Akbal’ın, “anı değil, yaşam” dediği biçimde yazılmış politik düzenin gidişatına da kullanmalısın’ dedi.” Bu anlamda andığım üç tarihi simanın anıları böyle- kitabın Gülten Dayıoğlu’nun yazarlık ve yaşam yolculu- Yazılanları okuyunca, insan manzaraları geçit res- si birikimi / bakışı içermesi açısından “belge” niteliğin- ğuna bir tanıklık içerdiğini söylemeliyim. Yazarın yaşa- mine duruyor adeta karşınızda. Hayatla, insanlar- dedir. Üstelik burada salt “aktarıcı” değil, bizzat tanık- mına izdüşüren insanlardan yola çıkarak yazdıkları za- la barışık bir kimlik olarak karşımıza çıkan Gülten lık ettiklerinin “yazıcı”sıdırlar. mane tanıklığını getirmesi ise “belge” niteliğinde. Dayıoğlu’nun insansever / yaşamsever yanı çizdiği Anı, özyaşamöyküsü yazılandır, yazdırılan değildir “Türkiye’mizin, sosyal yaşamında oluşan ilkleri, ya- portrelerde de öne çıkıyor. Bu da insan biriktirerek ya- asla. Sizin anılarınızı başka biri yazamaz, ancak yazı- ni devrimleri, içime sindire sindire yaşadım. Ülkemin, şamanın bir nişanesi diye düşünüyorum. lanları düzenleyebilir. ekonomik, politik, eğitim ve sanat alanlarında ortaya Dayıoğlu, bize, anı yazmanın bir başka yanını da Günümüzde anı yazıcılığı yayıncıların gözde bir türü çıkan çalkantılarda, yayıktaki ayran gibi, sallandım dur- gösteriyor: Anıştırmalar, hatırlamalar ve karşılaşmalar- olması gerekirken “tıpkıbasım”ı önceleyerek tekrar ya- dum. Ama değişip de ‘kesmik’e dönüşmedim” diyen dan süzülüp gelen insan öyküleri… Bir yazı harmonisi yınlarda birçok şey göz ardı ediliyor. Dayıoğlu’nun anısal birikimlerini içeren anlatılarında içinde bunları verdiğini söyleyebilirim. Dipnot, açıklama, dizin, açıklamalı kaynakça vb. karşımıza çıkan insan öyküleri Türkiye’nin bu süreçteki Okurken onun yazınsal yolculuklarının yanı başında- tüm bunlar gösteriyor ki; yazılan anıların yayımı ayrıca kültür atlasının renklerini içerir. ki insan öykülerini bilmeniz eminim ki sizi de değerbi- “uzman”lık gerektiren bir uğraş. En azından özel edi- İlk okuduğum kitabı Geride Kalanlar’a beni döndüren lirliğin kapılarından geçirecektir. n törlük isteyen bir çaba… kitabın yayımlanma öyküsünde karşımıza çıkan Attilâ Bu bakımdan okuduğum üç anı kitabında maalesef İlhan’ın ona yazar olarak el vermesi gönendirici geldi bana. (*) Cehennem Değirmeni: Siyasi Hatıralarım: 1-2, böylesi bir editörlük göremedim. Dayıoğlu yazı / yaşam yolculuğundan kendisinde iz Rauf Orbay, Emre Yayınları, 303+266 s., 1993. Yalnızca Fethi Okyar’ın anıları ön açıklamaları içerse bırakan insanları anlatırken, yaşanmışlıkla birlikte bir Atatürk, Okyar ve Çok Partili Türkiye: Fethi Okyar’ın de, yazılan anıları gölgeleyen bir “tarih bilgisi”ne dö- tanıklık öyküsü çıkarır karşımıza. Anıları, Osman Okyar, Mehmet Seyitdanlıoğlu, Türki- nüşmüş. Talat Paşa’nın anıları ise Alpay Kabacalı’nın, Bunu da bir oluş / oluşum / gelişme öyküsü olarak ye İş Bankası Kültür Yayınları, 210 s., 2016. onca iyi niyetine karşın, eksik / yetersiz bir “hazırlayan” da okuyabiliriz. Kitabı “anı” ötesine geçiren de işte bu Talât Paşa’nın Anıları, Hazırlayan: Alpay Kabaca- olarak kitapta kendini gösteriyor. bakıştır; yani tanıklığının resmini çizmek… lı, İletişim Yayınları, 208 s., 1990. Rauf Orbay’ın “Siyasi Hatıralarım” adını verdiği Ce- Bunu da yaşadığı karşılaşmalardan yola çıkarak iç- (**) Yüzler ve Sözler, Gülten Dayıoğlu, YKY, 267 hennem Değirmeni Osmanlı’nın çöküş süreciyle tenlikle anlatması okurda yazarın anlatı dünyasında s., 2023. 4 12 Ekim 2023
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear