26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

MEHMET S. AMAN’DAN YETKİN ÖYKÜLER ‘MEZARLIKTA PİKNİK’ ‘Derdim var, yazıyorum!’ 21.15 Treni adlı ilk öyküsü 2014’te yayımlanan, öykülerinin yanı sıra şiirleri de “mehmet sâdık” adıyla pek çok yayın organında yayımlanmaya devam eden Mehmet S. Aman’ın sevgili teyzesi Ayşe Taş’a adadığı ilk kitabı Mezarlıkta Piknik, Cumhuriyet Kitapları tarafından okuyucularla buluşturuldu. Mehmet S. Aman ile söyleşimize yazına ilk adımlarını, memleketi Mersin’den öykülerine doğrudan ve dolaylı yansıyanları ve esin kaynaklarını sorarak başladık. Ve ana temalarıyla devam ettik ki ne! Mezarlıkta Piknik, Mehmet S. Aman’dan yetkin bir ilk kitap ve gelecek bir o kadar yetkin öykülerin de habercisi. mayı iş edinenlere ve bunu “kader” gö- GAMZE AKDEMİR renlere bir açık mektup yazmak istedim. [email protected] ‘İYİMSER OLMAYAN UMUT HAN- ‘ÖYKÜ, İNSANLARIN DERTLERİNİ CISIYIM!’ ANLATTIĞIM EŞŞİZ VE SONSUZ n Halı: Vicdan muhasebeleri, çocuk BİR YOLCULUK!’ dünyalar… Öykülerinin mutlu sonlar- n Öykü aklına ilk nasıl düştü, bu ala- la arası nasıl diye sorsam? na nasıl yüreklendin? Çok sevdiğim Silifkeli bir şair vardır, Oldum olası öykü senin için neler ifa- Turhan Oktay. Şöyle der: “Kurşun bize de etti/ediyor? adanmış ölüm bize vergili/ kanla kardeş Adana’dan Mersin’e yol alan eski olduk kan kardeş değil.” Açıkçası, bun- bir vagonda yazdım ilk öykümü. Son- ca yoksulluk, açlık, şiddet, adaletsiz- rasında kendi internet siteme yükledim lik, ölüm varken çok da iyi değildir öy- ve her şey orada başladı. Arkadaşlarım külerimin arası mutlu sonla. Ben biraz önce çok şaşırdılar ama beğenildi ve “iyimser olmayan umut” hancısıyım. desteğe dönüştü. Yüreklendim ve pey- Bir şeylerin düzeleceğine elbette umu- derpey yazmaya başladım. dum var ama bu yol papatya bahçeleriy- Bu toprakların ozanlarının buluştuğu le bezeli “duble” bir yol değil. bir nokta vardır: Dert anlatmak. Halı öyküsü de bunca kötülüğün ara- Ben yazarken hep bu ülküye sadık sına sızan, mutlu sonla biten bir öykü. kalmaya çalıştım, çalışıyorum. Derdim var, yazıyorum, anlatıyorum. Öykü be- İZAHI OLMAYANIN MİZAHI! nim için insanların dertlerini anlattı- n “Aeris? Mercenarius!”... Salyan- ğım eşsiz ve sonsuz bir yolculuk. gozla metaforlaşan akıcı bir düzlemde Ve iç sorguların alayı… Ve…? Ne der, ne ekler yazarı? demokrasi, açıkgöz tiranlık, salgın, politikanın beter bir ‘ÖYKÜLERİMDE SAHİPSİZ ŞEHİR MERSİN Ve insanın anlam arayışı… Ve var olmanın yoksunlu- o kadar da riyakar ayak oyunları ve tipleri… HEP BİR YERDEN ÇIKACAK!’ ğu… Ve riyakârların, nezaketsizlerin, saygı denen kav- Bu temaların kalemine yansılarını, esinini anlatır mısın? n İç içe sorarak devam edersem; sinenden ve memleke- ramdan bihaberlerin toplumdaki mevcudiyetinin çoklu- “Süt Parası Bilet Parası” yazıldığında dolar yenicek 9 tin Mersin’den öykülerine doğrudan ve dolaylı yansıyan- ğuna şaşkınlığı… Ve kötülüğün övünülecek bir şey olma lira olmuştu, şimdi 18’lerde. “Aeris? Mercenarius!” evi- ları esin kaynaklarınla birlikte sorsam neler söylersin? haline gelmesine içten bir haykırış… Ve sevgisizliği, in- mize gelen doğalgaz faturasını gördükten sonra yazılmış- Öykülerinde yaşamından ne gibi izler bulmak olanaklı? sanların mutsuzluğunu dileyenlere tenkit… tı, sonrası malum... Ve kitabın adını neden Mezarlıkta Piknik koyduğu- İzahı olmayanın mizahı misali, 20 yıldır canımıza ot tı- nu anlatır mısın? ‘ÖYKÜLERİM KISA ÇÖPÜ ÇEKENİ kayanların, laik ve çağdaş Cumhuriyete göz dikenlerin, Kitapta benim yaşamımdan kesitler bulmak mümkün. ANLATAN, OMUZ VEREN TARAFTA!’ vergilerle halkın “ümüğünü sıkan”ların hissettirdikleri- Ancak bu tüm kitaba yayılmıyor. Doğrudan kendi yaşa- n Sabırları tükenen, gayretleri azalan, o rutinde aya- nin isyanı diyebiliriz. Hızır Paşa’lar yürüyedursun, çar- mımdan, anılarımdan esinlendiğim ve kaleme aldığım öy- ğını sürterek ve heyecanı yitirerek yola devam etmeye kın bir gün kırılacağının anlatıldığıdır bu öykü. küler var ama her öykünün kendine ait bir evreni, bir at- çalışan geçim dertli insancıklar… Bu öykünün en önemli parçası olan, Türkçede daha ön- mosferi var. Öykülerinin içimizden, şuradan çıksak bir tanesine ce çevrilmeyen Ksenefon’un Hiero’sundan bir epigrafı Mersin, doğduğum, büyüdüğüm şehir. Hakkınca anla- rastlayıvereceğimiz insancıklarını anlatır mısın? çeviren Mustafa Birol Güger’e de teşekkür etmeden geç- tılmadığını düşündüğüm, kimsesiz, sahipsiz şehir. Öykü- Mağrur, azın kıymetini bilen, çokta gözü olmayan, say- mek istemiyorum. O çeviri olmasaydı, sanıyorum hikâye lerimde Mersin, hep bir yerden çıkacak. gıyı ve nezaketi yüreğine mıh gibi çakan ve bu yüzden bu güdük kalacaktı. neoliberal ve bireyci toplumda var olamayan insanların ‘KİTABIMI ERKEK ŞİDDETİNE MARUZ yaşama savaşımı… ‘YAZINIMIZDA MERSİN’İN ÇİLESİ KALMIŞ BİNLERCE KADINDAN BİRİ Dünün de bugünün de yarının da kavgası adalet. Er ya NEREDEYSE HİÇ ANLATILMAMIŞ’ OLAN TEYZEME ARMAĞAN ETTİM’ da geç kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağını umut n Tarihe ilgini sormak istiyorum. Kimi öykülerine ro- “Mezarlıkta Piknik” öyküsü de teyzemin yaşamını yi- eden insanların yazgısının anlatımı… man duygusu hatta kaynağı sağlıyor adeta; “Aşağıdan tirmesinden sonra yazdığım bir öyküydü. Erkek şiddeti- Ve öykülerim bu kavgada, kısa çöpü çekeni anlatan, ne maruz kalmış binlerce kadından biriydi teyzem. Bir- İskân Evi Geliyor” adlı öykünde olduğu gibi. omuz veren tarafta. Fikren var olan bir romanın giriş bölümüydü. Ancak da- den değil, ıstırap çeke çeke öldü. Cenaze sürecinde, teyzeme o güne değin hiç hediye al- ha sonra o roman fikri başka bir noktaya evrildi. Dolayı- ‘YOKSULLUĞU, İŞSİZLİĞİ sıyla öyküye dönüştü. Çıkış noktası da Kozanoğlu İsyanı. madığımı, gönlünü bir gün olsun hoş etmediğimi fark et- KADER GÖRENLERE BİR AÇIK MEKTUP!’ Çukurova ve özellikle Mersin, Cumhuriyetin ilk yılla- tim. O dakikadan sonra yapabileceğim tek şey, yazmak- n Yalnızlık, iş, aş, gelecek kaygılarıyla iç içe bir ger- tı. Yazdım ve ona armağan ettim. Şu an bana gülümsedi- rı hariç, Osmanlı İmparatorluğu döneminde hep atıl bı- çekçilikle ve varoluş sancılarıyla adeta düello edercesi- rakılmış, hor görülmüş, aç bırakılmış bir bölge ve şehir. ğini ve sarıldığını hissedebiliyorum. Kitabın adına gelecek olursak, ölüm herkeste farklı ne gelişiyor öykülerin. Yanılmadıysam eğer açar mısın? Yaşar Kemal ve Orhan Kemal’in Adana’yı anlattığı kadar Bu toprakların en büyük dertlerinden değil midir yok- Mersin’in çilesi neredeyse hiç anlatılmamış. bir etki yaratıyor. Bendeki yansısı dinmeyen bir metanet duygusu, dışa vuran bu duygunun tanımlaması diyebiliriz sulluk? Beni bu uçsuz bucaksız deryaya sürükleyen Os- n Yeni tasarılarını sorarak bitirelim söyleşimizi. man Şahin’in “Kırmızı Yel” öyküsüydü. Yoksul bırakı- “Mezarlıkta Piknik” adı. Okuyucuların bunun somut ne- Yazdığım, yarım kalan ve yazacağım öyküler, demlenen denini kitabı okuyunca öğrenmeleri adına bu kadar söy- lan, işsiz, aşsız, eğitimsiz bırakılan halkın, biçareliğinden şiirler var. Yukarıda da bahsettiğim bir roman fikri var. lemekle yetineyim. hurafelere itilmesinin öyküsü… Türk edebiyatında yine çok önemli bir yeri olan bir yaza- n Sesleniş, Tanrıya: Yola devam etmenin, bıkkınlık ile Dolayısıyla yanılmıyorsunuz. Halkı aç ve açıkta bırak- rımızın romanını senaryoya aktarma isteğim var… Fikir umut arasında bir sarkaç gibi gidip gelmenin öyküsü… mayı, sosyallikten uzak yaşatmayı, adaletten yoksun bırak- çok, umarım zaman yoluma taş koymaz... n 12 8 Aralık 2022 VEDAT ARIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear