Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                VENUS KHOURY-GHATA’DAN ‘MARINA TSVETAYEVA YA DA ALABUGA’DA ÖLMEK’
Yaşlanmadan biten dizeler  
ve ‘Marina Tsvetayeva’!
“Lübnan asıllı Fransız şair ve yazar Venus Khoury-Ghata (1892-1941) 
romanlarının ana temaları kadın kahramanlarının son nefeslerine kadar 
mücadele ettikleri aşk ve ölümdür. Bir yazarın geçmişine doğru çıkılan, 
Rusya’da başlayıp Tataristan’ın küçücük bir kasabasında son bulan en bilinen 
yapıtlarından Marina Tsvetayeva ya da Alabuga’da Ölmek’te de (Çev. Ayşenaz 
Cengiz / YKY), şair ve romancı Marina Tsvetayeva üzerinden kent kadınının 
sözcülüğünü yapar. “Zamanım beni sevmiyor, ben de onu sevmiyorum” diyen 
bir kadının bunalmışlığını, gelenekler ve modern hayat arasındaki sıkışmışlığını, 
yazgıya dönüşen yalnızlığını ve satırları arasında kalan çığlığını duyurur.”
süre sonra Berlin’deki Beyaz Ordu saflarına katılır 
Z. DOĞAN KORELİ
ve Sovyet gücüne karşı savaşır, sonrasında Prag’a 
sığınır. Bu sırada Marina, Lenin Rusya’sında 
“Yazmak, nefes almak gibi, yaşamak gibi...”
bir muhalif olarak çok ciddi ekonomik sorunlar 
Marina Tsvetayeva
yaşar. Açlık sınırındayken iki kızına bakamayacak 
duruma gelir. Küçük kızı Irina’yı bakımevine verir. 
ANA KARAKTERLERİ KADINLAR
Zavallı Irina burada yetersiz beslenmeden ölür. 
Romandan şiire yaklaşık kırk yapıt üreten, Lübnan 
asıllı Fransız şair ve yazar Venus Khoury-Ghata (1892-
PASTERNAK, EHRENBURG, 
1941), özellikle çocukluğunun üzerine çöken karanlık 
AHMATOVA, ARAGON, RILKE VE 
ve sessizliği aşmak için yazar. Beyrut’ta Lübnan İç 
MEKTUPLAŞMALAR
Savaşı’nı da yaşayan sanatçı, savaşı ve iç siyasal olaylar 
Eşinin yanına gitmeye hazırlandığı sırada 
sonucu oluşan umutsuzluk ve kayıpları bazen ironik 
Boris Pasternak’tan duyarlı bir mektup alır ve 
hatta alaycı ancak çoğunlukla sert bir dille anlatır. 
böylece Pasternak’la mektuplaşmalar başlar. Bu 
Şiddet, kadın sorunları, göçmenler, sürgün gibi 
mektuplaşmalar 1922’den 1936’ya dek sürer. Boris 
konulara duyarlıdır. “Öteki”nin öyküsünü 
Pasternak’ın yanı sıra İlya Ehrenburg, 
anlatmayı tercih eder. 
Anna Ahmatova, Aragon, Rainer 
Kadınları ana karakterleri kılar. 
Maria Rilke de kimi zaman anlatıya ve 
Kadınların toplum içindeki meydan 
mektuplaşmalara dahil olur. 
okumasını dile getirir, bireyin kendini ifade 
PASTERNAK’IN BAVULUNUN İPİ!
Marina, Moskova’daki baskılardan iyice 
etme hakkının korunmasını ister. Onun 1941’te Moskova’daki bombalı saldırıdan sonra yeniden 
bunalınca eşinin yanında olmak için ana 
kadınları ataerkil toplumların dayattığı 
kaçar. Tataristan Cumhuriyeti’nin tenha kasabası Alabuga’ya 
vatanını terk ederek Prag’a gelir. Prag’da 
kuralların ağırlığını taşır ve daima özgürlük 
yerleşir. Burada ölümle yüzleşme cesareti gösterir. İnsanlığın 
bir süre kaldıktan sonra uzun yıllarını 
hayalleri kurar. 
en büyük korkusu olan ölümü, bir ihtiyaç gibi her an 
geçireceği Fransa’ya yerleşir. Fransa’da 
Marina Tsvetayeva ya da Alabuga’da Ölmek 
yanında taşımıştır zaten. Varoluşsal sorunları, 1941’de 
meslektaşları ile yazışmaları sürer ve bunun 
(Çeviren: Ayşenaz Cengiz/YKY) adlı romanında 
Boris Pasternak’ın bavulunun ipini kullanarak kendini 
yanında bir günlük de tutar. 
da, Marina Tsvetayeva’nın yaşamını kurgularken 
asmasıyla noktalanır. 
Aile dramları ve bunca sıkıntılı tarihsel 
yalnızca bireysel temaları değil, arka planda 
Venus Khoury-Ghata, Marina Tsvetayeva’nın yaşamını 
döneme karşın şiire olan inancı ise 
yirminci yüzyılın toplumsal hafızaya kazınmış 
yeniden yazarken “gitmekten” yılmayan bir sanatçının 
değişmeden kalır. Rus sembolistlerine göre 
sorunlarını ve trajedilerini de öne çıkarır. 
arayışlarına ışık tutar bir bakıma. Tsvetayeva, kentlere 
insanın iç dünyasını tüm karmaşıklığıyla 
Birinci Dünya Savaşı yılları, Ekim 
gitmek, ülkelere gitmek, belki geri dönmek ama yeniden 
yansıtan bir şairdir. Hep kalemini kullanabileceği bir 
Devrimi, kaos ortamları, göç sorununu belki yapıtının 
gitmek ister. Gitmelerden yorulmaz. Bir yerde duramaz. 
iş arar. İşi, tutkuyla bağlı olduğu sanatıdır. Ancak bu 
merkezine almaz ancak bunlar bir şekilde duyarlı bir 
Yaşamı “gitmek” olarak algılar ve sonsuzluğa doğru akıp 
olanağı bir türlü bulamaz. 
şairin duygu dünyası arasında işlenir. 
gider. Onun için gidebilmek, ölümü bile yenmektir. 
Böylece okuyucu, siyasal çalkantılarla dolu sayfalarda 
Yaşamı boyunca hiçbir yere ait olamama fikri, 
SOKAK KÖPEĞİ HAYATI!
boğulmaz; ancak “dünyadan daha büyük odasında” sadece 
onu bir noktada “Biz kendimizi, köyümüz dışındaki 
Eşi Sovyet gizli polis için çalıştığından Rus göçmen 
yazıp üretmek isteyen Marina’yı intihara götüren toplumsal 
her yerde rahat sayan huzursuz insanlarız” diyen 
topluluğu ve yazın çevresinden dışlanır. Çağdaşları 
dışlanma ve kaotik durumlara karşı da kayıtsız kalmaz.
Pavese’ye yaklaştırır. Marina yaşamı ve yaşadıklarını 
tarafından hak ettiği değer verilmez. Kendisine bir 
anlamlandırma çabasından yorulmuş bir durumda, 
yayınevinde bulaşıkçılık dahi teklif edilir. 
ASİ VE HIRÇIN ROMANTİK DİZELERİN ŞAİRİ 
yaşlanmadan, 48 yaşında intihar eder. 
Fransa yılları kendi deyişiyle tam bir “sokak köpeği 
MARİNA’NIN SOLUK SOLUĞA YAŞAMI!
hayatı”dır. Yine sefildir, yine açtır. Çok yalnız ve 
Gündelik hayatın kendisine yüklediği “annelik” rolüne 
BİR DEVRİN ÖZETİ: YALNIZLIK, 
mutsuzdur. İş bulamamasına karşın yazmayı ise asla 
itiraz eden, “sadık eş” olamayan, tutkuyla bağlandığı 
ÖLÜM VE YABANCILAŞMA!
sevgilileri tarafından hep terk edilen asi ve hırçın, romantik bırakmaz. Özgün şiirsel ritmini kusursuzlaştıran simgeci 
Romanda yabancılaşma, yalnızlık ve ölüme dair 
ve romantik şiirleri Rilke tarafından övülür. 
dizelerin şairi Marina’nın yaşamıdır aslında sunulan. 
aforizma niteliğindeki cümleler, bir devrin insanlık 
Hem açlığı ve sefaleti hem de savaşları, sürgünleri Şiirlerinde tutku, hızlı değişimler, olağandışı söz diziminin 
dramının özeti gibidir. Baştan sona, yaşamın 
yanı sıra Rus halk türkülerinin esinleri duyumsanır. 
yaşayan bir kuşağın çilelerine kadın ve bir de şair olmak 
yorgunluğu, bunalımları, kırgınlıkları dizelerine sinen 
eklenince “cehennemden kaçamayan” birinin öyküsü Elbette aynı zamanda bir kadının korkunç yıllara ilişkin 
ve Rus yazınının belki de en hüzünlü metinlerini kaleme 
ortaya çıkar. Üstelik Ekim Devrimi’nin düşman gördüğü deneyimlerinin betimlenmesi ve Beyaz Ordu’nun Bolşevizme 
alan bir kadın şairin yaşama yabancılaşmasıdır izletilen. 
bir aileden gelen ve eşi de beyazlarla birlikte olan bir açtığı savaşı yücelten dizeler de söz konusudur.
Aslında “yabancılaşma” 20. yüzyıl insanının da en 
kadının öyküsüdür bu. Marina, 1939’da Rusya’ya geri döner. Öncelikle 
Moskova’da soylu bir ailenin çocuğu olarak doğan eşinin idamı ve sonrasında kızının sürgünüyle sarsılır. temel sorunu değil midir? Savaşlar, soykırımlar, savaş 
sırasında iyice vahşileşen insanoğlunun erdeminin 
Marina Tsvetayeva, Rus İmparatorluğu’nun çöküşüne, Kendisinin de Rusya’nın gizli polis örgütü NKVD 
Bolşevik’lerin kızıl Rusya’sının doğuşuna tanık olur. (İçişleri Halk Komiserliği) için muhbirlik yapması sorgulanmaya başlaması, hümanizmin çöküşü, kişinin 
Sergio Efron ile evlenir. İki kız ve bir oğlu olur. Eşi bir istenince bunalıma girer. çevresine mesafe koymasına ve dolayısıyla kendi içine 
>>
8 24 Kasım 2022
            
    
