Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                Sizin babanız ne renk?
“Hayatta ben en çok babamı sevdim...” dizelerinin çığlığıyla Can Yücel “çağırmış” Haydar Ergülen’i 
bu kitaba. O da tutmuş göz kırpmış, ıslık çalmış, fısıldamış; aralamış çocukluğunun üstündeki 
ipek şalı; anıyı, öyküyü, şiiri, günceyi, denemeyi, yaşamöyküsünü bahçeye, oyuna buyur etmiş. Ve 
yaşamının her anının, her gününün sokaklarında, çarşılarında dolaşmaya çıkmış. Bizi de çağırıyor.
vi bir kitabım oldu...” deyişi de renk- len, tamam da nasıl?” sorumun yanıtı- si, her gün altıyedi gazeteyi okuması-
Y. BEKİR YURDAKUL
lerle, bu yapıttaysa maviyle dostluğu- nı ararken daha ilk bölümde fark edi- nın yanında Kel Hasan Usta için varsa 
nu; anlatı ya da öykü boyunca el ele yorum ki Şu Benim Mavi Babam bir- yoksa işte bu “elinin değmesi”dir, işini 
airin hayatı şiire dâhil...” Böyle 
yürüyeceğini söylüyordu. Beklentim o den çok babayı (dedesini de) çıkarı- iyi yapmaktır en büyük haslet.
miydi Cemal Süreya’nın dize-
‘‘Ş
Bir “ev mutlusu” olunca yazar, ba-
yöndeydi. yor sahneye. Üstelik yer yer başrolü 
si. Usta şairden el alıp “Kitabın 
de paylaştırarak. Sıklıkla (aslında her bayı anlatma yolculuğu da o oran-
adı, kapağı, arka kapağına düşülen 
da renklenir, boyutlanır, araya bam-
BÜTÜN KİTAPLARI AMA... an) çocukluğunu tanıklığa çağırıyor, 
not... Her şey, her şey o yapıta/ anlatı-
başka görüntülerin sızmasını -sabır 
Ve daha ilk sayfada, “insan pek çok onu başka çocuklarla, edebiyatımızın, 
ya dâhil işte...” desem belki de ne de-
bir yana- sevgiyle karşılar. Yağmurlu 
şey gibi babasının rengini de zaman- sanatımızın usta çocuklarıyla tanıştı-
diğimden çok bir merak alır sizi de. İyi 
bir gün; çiçeklerin, bahçelerin, çocuk-
la öğreniyor... Babamın rengi maviy- rıyor. Sonra çıkıp bize / size geliyorlar.
de olur. Haydi, kestirmeden söyleye-
ların, seslerin ve gülümsemenin ren-
miş” iletisini alınca alıp başımı düştüm Her birinin rengini sunuyor, anımsa-
yim öyleyse: 
gi girer araya. Şarkılar, türküler görü-
yollara, sizin de öyle yapacağınızdan tıyor. Duygularımızın, heyecanlarımı-
Bu düşünce; dikkatimi çeken, oku-
nür sahnede, şairlerle el ele yorumcu-
maya heves ettiğim, okumaya durdu- kuşkum yok. zın, kırgınlık ve kederlerimizin, sevgi-
lar, sinemanın unutulmaz adları... So-
ğum, o hevesle kucakladığım her ki-
kak oyunları, arkadaşlıklar, oyunlarda 
tapta çalar kapımı. Ve renklerin cüm-
yitmeler ve onlara verilmiş renkler.
büşü başlar: Gün olur bozarır, sara-
rır ortalık. Bazen de gri bulutlar kaplar 
HER ŞEYİN RENGİ VAR
göğümü, hatta her yan kararır. “Emin 
Renkli bir insandır artık Kaporta-
misin bu kitapla arkadaş olmak istedi-
cı Kel Hasan. Ya da şöyle: babasının 
ğinden?
bütün renklerini (Salâh Birselce söy-
Değilse ‘Birisine mi bakmıştın?’ Ya 
lersek) şanoya çıkarırken hem 1950, 
da vaktin mi bol?” desem de ken-
60’lı yıllardan akıp gelen (son kırk yıl-
di kendime, hiç değilse şöyle bir hatı-
da artık aramızda olmayan ama nere-
rını sorarım bana doğru uzanan kita-
ye gittiğini de sorup durduğumuz) in-
bın. Gün olur yeşile, maviye keser. Bir 
sanı, hayatı, ilişkileri, birlikteliği kıyas-
coşkuya batarım daha kapısında do-
lamaya duruyor. Ve her şeyin rengini 
lanırken. Kızardığı, morardığı da olur 
koyuyor orta yere.
her yanın. Olmaz mı? O durumda ne-
Boşa değildir renkten renge girme-
ler olduğunu da varın siz söyleyin.
lerimiz, sararıp solmalarımız, kararıp 
kalmalarımız, mosmor kesilmelerimiz; 
‘MAVİ BİR KELAYNAK’
güllerimizin açması, yeşil yeşil bak-
Şu Benim Mavi Babam’ın haberini 
malarımız...
İzmir’de almıştım sevgili Haydar’dan. 
Sonra babasının gönlünün, bakışı-
Kısacık “Babamı yazdım...” notuyla. 
nın, emeğinin, meraklarının, yürüyü-
Kitabın adını okuyunca çok sevdiği-
şünün, duruşunun rengini, renklerini...
ni, hayatında derin izleri olduğunu az 
“Hayatta ben en çok babamı sev-
çok bildiğim babasını anlattığını bil-
dim...” diyen Can Yücel “çağırmış” 
menin ötesini aradım. Beni “Haydar-
Desen: MURTEZA ALBAYRAK
ca” bir anlatıyı merak etmenin ötesi- Haydar Ergülen’i bu kitaba, dizelerin 
Kitaplar merak ettiğiniz iki hayatser- nin, mutluluğun rengini söylüyor; bi-
çığlığıyla. O da tutmuş göz kırpmış, 
ne taşıyansa başlığa değin tırmanan 
giliyor: Yazarın sunduğu ve kendi ya- zim de fark etmemizi, bulmamızı, du-
“mavi” oldu. ıslık çalmış, fısıldamış; aralamış ço-
şadığınız hayat. Yok, “ikincisini zaten yurmamızı istiyor. Derken sahne bam-
cukluğunun üstündeki ipek şalı; anıyı, 
Kapaktaki tür notunun “anlatı” olu-
biliyorum” vb. tümce kurmayın bence; başka renklere bürünüyor. Maviyle 
öyküyü, şiiri, günceyi, denemeyi, ya-
şu kimi ipuçları taşısa da okuyacağı-
kitapta yol aldıkça “tanıdığınız” kendi- yeşilin yer yer turuncuyla kestiği yıllar-
mın bir türe sığmayacağını, sığama- şamöyküsünü bahçeye, oyuna buyur 
nizi yeni baştan, kıyıya köşeye saklan- la günümüzün bomboz dünyasını hiç-
etmiş. Ve yaşamının her anının, her 
yacağını kestirmek hiç de zor değildi.
mış, ne zamandır anımsanmayı / orta- bir şeyi unutmadan şöyle bir gözden 
Her tanıştığına, “Merhaba, ben ka- gününün sokaklarında, çarşılarında 
ya çıkmayı bekleyen anlarla da bulu- geçirelim dileğini seslendiriyor.
portacı Kel Hasan...” diyen, “güldü- dolaşmaya çıkmış. Sizi de çağırıyor, 
şup tanımaya başlıyorsunuz. 
haydi bırakın bilgisayarları, tabletleri, 
ğünde dünya gülen, gökyüzü okulun-
Yalnızca “Kel Hasan Usta”dan söz İŞİNİ İYİ YAPMAK
dan mezun adam”, şair oğlun gözün- telefonları hiç değilse bir günlüğüne; 
açarak yapmıyor üstelik bunu Ergü- Dolmuştayız. Yolculardan bir sesle- koşun bahçeye. Kaportacı Kel Hasan 
de “mavi bir kelaynak”tı da. 
Haydar Ergülen; şiirlerinin, deneme- len; “bütün kitapları okumalı, bütün ki- niyor sürücüye: Usta da yanında! 
n
taplarda hayatınızdan bölümler, par- “Kapıyı tamir ettirmişsin. Eskisinden 
lerinin, inceleme yazılarının ve çocuk-
lar için kaleme aldıklarının yanına öy- çalar, anlar var...” diye inceden fısıl- iyi olmuş.” Şu Benim Mavi Babam / Haydar 
küyü de eklemişti. İmza yerindeyse dayarak yapıyor. “E, Kel Hasan Ustanın eli değdi.” Ergülen / Günışığı Kitaplığı / 160 s. 
seslenişin ardından “...sonunda ma- “Babasını anlatıyor Haydar Ergü- Kitapları, çalışmayı çok sevme- / 12+ / 2022. 
24 Kasım 2022
14
            
    
