05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

AĞUSTOS 2020 EGE SOLEY’DEN ‘YAKIN’ Gürültüden uzak, iç sesine yakın Araştırma İnceleme, 272 sayfa Sivas Katliamı’nda ölenlerin yakınlarının seslerini duymak Madımak, 2 Temmuz 1993’ten beri Türkiye tarihinin en karanlık günlerinden birinin adıdır. Ozan Çavdar, Sivas Katliamı’nda yakınlarını kaybeden ailelerle görüşerek bellek mücadelelerinin arka planında kendini hep hisse iren yası, kayıpla nasıl başa çıktıklarını araştırıp, bizzat onların dilinden aktarıyor. Zeynep Altıok Akatlı, Eren Aysan ve Yeter Gültekin ile yaptığı görüşmelerin yanı sıra kamuoyunca daha az bilinen, ama kayıplarının hatırasını yaşatmak için didinen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği çevresindeki ailelerin sesini de kitabına taşıyor. Sivas Katliamı: Yas ve Bellek, yakınlarını katliamda kaybeden ailelerin samimi duygularının, düşüncelerinin işitileceği ilk akademik araştırma olma özelliğini taşıyor. www.iletisim.com.tr iletisim@iletisim.com.tr vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimyayin twi er.com/iletisimyayin instagram.com/iletisimyayin Hız çağına karşı duran bir anlayışla insanın iç dünyasını öne çıkaran Yakın, kendi sesini duymak isteyenlere yeni yollar açıyor. LİKYA BADEMCİ D oğan Novus’tan yayınlanan ilk kitabı Sakin ile okurlarını ânın içine gizlenmiş küçük sakinlik adalarına davet eden Ege Soley’in ikinci kitabı Yakın yayımlandı. Sakinliğin ardından kendimize daha yakın hissetmemizin yollarını açan bu ikinci kitap, dünyanın gürültüsünden ve hayatın hızından uzaklaşıp kendi iç sesimize yakınlaşmak için bir davet. Ege Soley ismi kimileri için oldukça tanıdık bir isim. İlk kitabı Sakin’i okumamışsanız bile kendisini çiçek tasarımlarından ve kadınların ürettiği ürünlerin satıldığı, yavaş yaşam ve yavaş tasarım anlayışını destekleyen “Slow Public” girişiminden hatırlayabilirsiniz. Benimsediği hayat anlayışını kitaplarına da taşıyan Soley, önceki kitabıyla “koşmayı bıraktığın gün vardığın gündür” diyerek, hız çağına meydan okuduğu bir çağrıda bulunmuştu. Yeni kitabında okurlarına “Sevgili arkadaşım; hepimiz bir başkasının hikâyesinin bir köşesi, birbirini bir yerlerde mutlaka tamamlayan film kareleriyiz. Kendimize yaklaştıkça ben, biraz uzaklaştıkça başkalarıyız. Ve eğer tek bir sesin peşinden gideceksek hayatta, bu sadece kendi sesimiz. Çünkü yazdığımız eninde sonunda kendi hikayemiz.” diyor. Kendine yaklaşamayan insanın hep biraz eksik, hep biraz yarım, hep biraz yavan olduğunu fark ettirmek isteyen bu kitap, bir yanıyla yazarının iç dökümü. Kulaklarımı tıkadığımız ya da dışarının gürültüsünden duyamaz hale gelip unuttuğumuz kendi iç sesimizi bize tekrar hatırlatıp, ona yeniden yaklaştırma niyeti taşıyor. Bunu yaparken insanın kendi kumaşından, ormanından, göğünden, denizinden, toprağından korkmamasını hatırlatıyor. Bir yanıyla okuruna güç veriyor korkma derken. YALNIZLIK, GÖĞSÜNDEKI VAHŞI BIR HAYVAN GIBI İnsanın içine düştüğü en büyük gaflet kendi isteklerine, arzularına, düşlerine kulağını tıkaması. Böyle böyle kendiyle yabancılaşıp kendinden uzaklaştıkça gündelik ha yatın koşturması içinde yorgun, ne istediğini bilmeyen, hayalleri olmayan mutsuz insanlara dönüşüyoruz. Öyle ki bunun bile farkında olmadan geçen günlerde kendimize uzaklaştıkça, sanki bir başkasının hayatını yaşıyormuşçasına savruluyor, belki “bunu gerçekten istiyor muyum?” ya da “aslında ne istiyorum?” sorusunu kendimize hiç sormaz oluyoruz. Yalnızlaşıyoruz. Bu yalnızlığı insanın göğsüne yerleşmiş vahşi bir hayvana benzetiyor Soley. Oysa ne çok ihtiyacımız var sevilmeye ve şefkate. Bu sevginin de şefkatin de kaynağını dışarılarda ararken içimizde akmakta olan o pınara sırtımızı dönüyoruz. Soley, tıpkı bir önceki kitabında olduğu gibi kendi hayatında karşısına çıkan olaylardan, insanlardan öğrendiklerini, bunların kendisine hissettirip düşündürdüklerini en içten haliyle paylaşıyor okurlarıyla. Öte yandan kendi hayatını etkileyen kelimeler ve bu kelimelerle kurduğu bağlardan yola çıkarak virgüller koyuyor, sayfaları arasında nefes alanları yaratıyor. Örneğin Hawaii geleneğinde inancın gücüne işaret eden ve “dünya sen nasıl düşünüyorsan öyledir” anlamına gelen “ike” gibi. Yahut Flamancada “beklemenin zevki” anlamına gelen çok şeye hızlıca sahip olmaya alıştığımız dünyamızda sabırla ve sevgiyle beklemenin de güzel olabileceğini hatırlatan “voorpret” gibi. Kitabını bitirirken küçük bir teşekkür notu da koymayı ihmal etmemiş. Buradan ikisini seçip not düşmek bu yazıyı bitirirken yerinde olacaktır. “Avuçlarımı terleten heyecanlarım ve başımı ağrıtan korkularıma teşekkür ederim”, bir de “bu çok basit ve çok ihtişamlı, çok sade ve çok karışık, çok yalnız ve çok kalabalık hayata teşekkür ederim.” Sahiden de hayat zıtlıklarıyla ve çelişkileriyle bir bütün. Bu bütünün içinde kendimizden kopmadan, akışta ama aynı zamanda akışla paralel kulaç atarak ilerlemek, dalgaların sesinde zaman zaman büyülenip zaman zaman endişe duyarken bile kendi sesine kulak tıkamamak için bir hatırlatma olan Yakın, ânın kıymetini içindeyken de fark etmeye dair bir çağrı. n Yakın / Ege Soley / Doğan Novus / 160 s. / 2020. 12 13 Ağustos 2020
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear