Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ADNAN VELİ’DEN ‘MAPUSANE ÇEŞMESİ’ Yandan aksa da acıdır suyu... Yok yere idamla yargılanan, yıllarını “Mapusane Çeşmesi”nden dolduran gazeteci Adnan Veli, içerinin yaşamını dışarıya aktarmış... KORKUT AKIN korkutakin@gmail.com Z amanın Vatan gazetesinde yayımlanan, ardından da kitap halinde büyük ilgi gören ‘Mapusane Çeşmesi’, bu kez Turgut Çeviker’in gerçekten titiz çalışmasıyla okura ulaştı. Aradan o kadar zaman geçmiş ama pek bir şey değişmemiş. Yine haksız ve hadsiz tutuklamalar, yine dayak ve işkence, yine yokluklar, yoksunluklar, yine yoksul insanlar... Kitaptaki koğuşların yerini şimdi tek ve üç kişilik hücreler almış. “Mapusane bir karanlık kuyu... Bu kuyunun içine bir kere yuvarlanan, kolay kolay karanlıklardan kurtulamıyor. Orada bildiğinden, sandığından değişik bir dünya buluyor” diyor Adnan Veli. Üç beş yılda bir yükselen “af” talepleri de gösteriyor ki, bir şeyler hep eksik, hep yan lış, hep insana karşı. İçeri düşenler adalete, hukuka güvenmediklerinden olsa gerek, o zamanlardan beri ister istemez içine kapanıyor, sosyallikten uzaklaşıyor, en yakınına bile yalan söylemekten, onları kandırmaktan kurtulamıyor. En çok da dine ve dini ritüellere eğiliyor insanlar. Biliniyor ki, içerisi dışardan daha zorlu... BİR DÜŞEN PİŞMAN, BİR ÇIKAN 1950’li yıllardaki mapusaneyi anlatıyor Adnan Veli. Gedikli mahkumlar var, acemiler var… Dört duvar arasında zaman, biraz da hayatı tiye almazsanız, dalga geçmezseniz geçmez öyle çabucak. Gam kasavet zaten gani, ondan kurtuluş yok… Adnan Veli, yalın bir dille, gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Kimi zaman hüzünleniyorsunuz anlatılanlara, kimi zaman gülüyorsunuz. Ama en çok da gülüyoruz ağlanacak halimize. Öyle ya, yaşananlar bizim de hikâyemiz tümüyle... Kendimizin değilse de yakınlarımızın, arkadaşlarımızın, komşularımızın hikâyeleri. Kitabı yayıma hazırlayan Turgut Çeviker’in, “mapusane edebiyatı” için aşılması güç bir yapıt olarak nitelediği Mapusane Çeşmesi ve tefrika halinde kaldığı için merak edilen “Yandan Akıyor Yandan” romanı bir boyutuyla geçmişle bugünü kıyaslama olanağı veriyor bize. Kitabın dili önemli... Turgut Çeviker’in aktardığına göre, yazarın masasında bir ar go sözlüğü dururmuş daima. Dolayısıyla büyük bir argo söylemle tanışacağımız kesin bu kitapla. Mapusanede en önemli söylenti ve beklenti aftır. Mahkumlar birbirini kandırdığı gibi kendi yalanlarına da inanırlar. Politikacılar da, sadece mahkumların değil, toplumun da beklentisi olan bu affı her zaman, her şart altında kendi siyasetlerine alet ederler. Gardiyan Musa’nın adı değişse de, “ekonomik” sözünü duyunca, insanların konuşmasını engellemeye kalkışmasıyla bugünün “infaz koruma memurlarının” arasında da pek bir fark görülemiyor ne yazık ki, çünkü onlara göre ekonomik, “hükümattan memnun değilim” demektir. n Mapusane Çeşmesi / Adnan Veli / Yayına Hazırlayan: Turgut Çeviker / Kırmızı Kedi Yayınevi / 480 s. / 2019 BARRY DAY’DAN ‘SHERLOCK HOLMES VE YEDI ÖLÜMCÜL GÜNAH’ Gizemli cinayetlerin peşinde 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış, üstün zekâlı, bir o kadar da eksantrik dedektif Sherlock Holmes… Sir Conan Artur Doyle belleklerimize elinde büyüteciyle gizemleri aydınlatan, adalet arayan dedektif profilini kazımış. ÇAĞATAY YAŞMUT S herlock Holmes, tıpkı Poe’nin Auguste Dupin’i gibi erişilmez bir tümevarım makinesi. En ince ayrıntıları dahi gören ve bu ayrıntılardan başarılı çıkarımlar yapan analitik düşünce kralı! Antisosyal, depresif, Baker Sokağı 221B’deki evinin duvarlarını talim alanına döndürmediği zamanlarda uyuşturucu, meditasyon veya kemanından çıkan nağmelerle düşüncelerini toplayan, huylu Sherlock Holmes! Yayımlandığı dönem itibariyle başta İngiliz okurlarının sonra da tüm dünyanın gönlünü ve aklını fethetmiş bu karakterin başarısına diyecek yok. Zekâsıyla okuru hem büyülüyor hem de eziyor. Özel dedektif oluşu onu, hem sosyal hiyerarşinin katı kabullerinden özgürleştiriyor hem de polis teşkilatının kuralcı yapılanmasından üstün konuma getiriyor. Holmes’un şefkat arayan garip bir hali de var. Kadınlarla iletişiminde sergilediği davranışlar da onun bu cinse karşı tutumunun, o çok kendine güvenli halinin altında naif bir erkek olduğunu düşündürüyor. GÜNÜMÜZÜN HOLMES’Ü Polisiyenin zirvesine oturmuş bu üstün zekâlı dedektif, günümüzde pek çok yazarın kaleminde hayat bulmayı sürdürüyor, asla da zirveden inmeyi düşünmüyor. İngiltere doğumlu yazar Barry Day de Doyle’un mirasını aynı heyecanla sürdüren yazarlardan biri. Halefinden farklı olarak, Sherlock Holmes hikâyelerinde pek de görmeye alışık olmadığımız gizemli cinayetler Barry Day’in hikâyelerinde başat ögeyi oluşturuyor. Baştan sona gizemle örülü hikâyemize gelince… Sherlock Holmes ve Watson (hikâyenin anlatıcısı tabii ki Watson) bir av partisi için İskoçya’dadırlar. Olaylar, polis dedektiflerinden birinin, bir ölüm vakasını çözmek için Holmes’den yardım istemesiyle başlar. Kurban Sir Simon Briggs isminde Güney İngiltere’den gelmiş bir beyefendidir. Ceset kütüphanenin içinde özel olarak tasarlanmış, hava geçirmez gizli bir odada bulunmuştur. Olay yerini inceleyen Holmes katilin kendilerine iki mesaj bıraktığını görür: Cesedin alnında küllerle yapılmış bir “A” harfi ve yedi genç adamın poz verdiği, çerçevesi kırılmış bir fotoğraf. Fotoğraftaki gençlerden biri hariç hepsinin göğsünde büyük “O”, “Ş”, “K”, “Ö”, “H”, “A” harflerinin yazılı olduğu kazaklar giyiyor olmaları ve kazağında “A” harfi bulunan genç adamın yüzünün sert biçimde çizilmiş olması Holmes’a işlenen cinayetin geçmişle bir bağlantısının olduğunu apaçık göstermektedir. O halde, sorunun cevabı İskoçya’da değil fotoğraftaki gençlerin kimliklerinde ve bulundukları yerde yatmaktadır. Dedektifimiz genç lerin Oxford’da bulunan İsa Kilisesi Koleji’nde okuduklarını ve kendilerine “Yedi Günahkâr” ismini taktıklarını öğrenir. Bu yedi gencin her biri, Seven filminden de çok iyi bildiğimiz, Yedi Ölümcül Günah arasından, kendi tabiatına en uygun olduğunu düşündüğü günahın adını almıştır. Bu adlandırmada “A” Açgözlülük, “K” Kibir, “O” Oburluk, “Ş” Şehvet, “Ö” Öfke, “H” Haset, ve fotoğrafı çeken Mycraft’ın aldığı “T” Tembellik anlamına gelir... Holmes katilin özellikle aradığı bir şey olduğunu ve Yedi Günahkârlar’a özel bir mesaj göndererek aradığı her neyse onu bulana kadar cinayetlere devam edeceğini düşünmektedir. Gizemi ve cinayetleri bol olan bu Sherlock Holmes romanını merakla ve severek okudum. n Sherlock Holmes ve Yedi Ölümcül Günah / Barry Day / Çeviren: Büşra Balcan / Alakarga Yayınları / 214 s. / 2019. 14 25 Haziran 2020