Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÖYKÜDENLİK… Edebiyatta siyah kuğu... Yazınsal metinler daha iyi, daha yüksek düzeyde yaşam kurma hedefine yönelik evrenler getirirken insanı geçmişe götürüyor belki ama yanı sıra yüzünü olan bitene göre geleceğe çevirmesi için olasılıkları yeniden düşünmeye yönlendiriyor kuşkusuz onu. Dünyadaki “sürdürülebilirlik” olgusunun, olanaklıysa, edebiyata da yansımasını gözlemek bağlamında bunların neler olabileceği üzerine altı aydır düşünce uçkunlarıyla geziniyorum. İster istemez Nassim Nicholas Taleb’in “siyah kuğu” tasarımı geliyor akla. Doğada, toplumda tek örnek veya sıra dışı olgu olarak, âdeta “zor”un dayatması bağlamında yaşanan afet, salgın, kriz vb. belirleyici küresel potansiyelin açığa çıkışı gözüyle bakılabilir buna. Elbette distopyalar da bir “kinaye” aslında. Bireyseltoplumsaldoğal nice kırılma yaşansa bile yazınsal yapıt, olan bitene, geleceğe insanla kol kola, bunu yeni açıyla, farklı biçemlerle sergilemek gerektiğini duyuran bireşim getiriyor ille. İnsan için temel sorunsal, yaşadığı hayatı, yaşayageldiği gibi sürdürmek istemeyişinden kaynaklanıyor. Tuğba Doğan’ın Nefaset Lokantası (YKY, 2019), Paulo Coelho’nun Veronika Ölmek İstiyor (Çev.: Haldun Pamir, Can, 2019), Emre Nazım Mert’in Bitmesi Gerektiği Gibi (NotaBene, 2020) adlı yapıtları bu yönde işaret veriyor. TUĞBA DOĞAN; “NEFASET LOKANTASI” Nefaset Lokantası’nda evren, farklı dünyalardan gelip görece “lokanta lobisi” oluşturmuş grupla açılıyor. Sahibinin “Sütlü Nuriye” tatlısıyla ünlü Nefaset Lokantası, Gazeteci Salih’in “ikinci evi gibi”dir. (31) Salih, “[b]ütün faturanın düşünene kesilmesinden bık(mış)”, (15) Brezilya’ya gidiyordur; “Temelli”. Nedeni, “bir buçuk ay önce “şimdilerde ünlü bir köşe yazarı olan” fakülte arkadaşı marifetiyle [‘16 yıldır haber servisinde’] çalıştığı gazeteden kovulm(ası)”dır. (13, 21) Lokanta sahibi kadının Salih için gruba verdiği veda yemeğiyle gireriz romana. Hikâyesini özöyküsel, elöyküsel ama yine de dolayımlı tek anlatıcı konumunda kendi ağzından okuruz romanda. Öteki ana karakteri ancak ortalarda tanırız: “Direnme Teslim ol. Adını söyle./Nihan.” (53) Roman yeniden başlar. Salih, onu bir festival için Türkiye’ye geldiğinde dönüşe geçerken tanımış, derin bir aşkla bağlanmıştır oyuncu Nihan’a. “Her insanın onu sıradan biri olmadığına inandıran bir yaşantısı olur.” (54) Nihan’a göre, “Varoluşun sorunu nihayetinde anlamsız değil aşırı anlamlı olması” “zor olan da anlamsızlığı değil sonsuzcasına uzayıp giden anlamları(dır).” (69) Nihan, sorar mektubunda: “Aslında her karşılaşmanın aynı zamanda bir yok olma demek olduğunu ben zaten biliyordum.” “Bende kendini arayan neydi?” (84, 85) Salih, yitirince onu sızlanır: “Oyuncu olan oydu ama hep sen sahne aldın.” (90) “…Salih’e veda yemeği verdiği gece (kadının) öl(mesi)”, avukatın açıklamasıyla “Nefaset Lokantası’nı (ona ‘miras’) bırak(ması)” İkiliyi “bir araya getiren tesadüfler”, Nihan’ın ardından elinde mektup Salih’in, “Haydarpaşa Garı’nda bir bankın üzerinde uyuyakal(ıp)… iki şişe cep kanyağının etkisinden güç bela ayıl(ması)” (41,45,61,107) türünde rastlantılar gerçektenliği zedeliyor. Salih, dolayımlı anlatıcı bağlamında önde olsa da Tuğba, açık biçimli bir tanrı romancı edası yaymaktan geri durmuyor. Sözgelimi Salih, gazetecilikten gelen tutumla “özgürlük” ya da arkadaşıyla “roman”, “İslamiyet” vb konusunda düşünüp konuşurken görece nahiftir ama “zaman”a kaydığında farklılaşıyor durum, denemenin sorgulayıcı dilimantığıyla sanki yazar devrede girmiş izlenimi bırakıyor (72, 73, 74), bu da kurmacada puslanmaya yol açıyor görece. Sonuçta Tuğba, usta kurgusuyla, bol salkım hikâyeleriyle kavramsallıktan uzak daha çok dizi meraklısı okuyucuya sesleniyor Nefaset Lokantası’nda. DÜNYA DAMLASI Paulo Coelho; “Veronika Ölmek İstiyor” C an, öteki yapıtları ardından Paulo Coelho’nun ilk kez yayımlanan romanıyla buluşturdu okuru: Veronika Ölmek İstiyor. Veronika neden ölmek istiyor? “Yaşamını sürdürmekte hiçbir şey kazanmayacaktı.” “Her şey yanlıştı ve kendisi herhangi bir şeyi düzeltebilecek durumda değildi.” “…her şeyin tekrarlandığı her günün bir önceki ne ve sonrakine benzediği bir yaşam trajedisi”ydi bu. (17, 20) Tuğba’nın Nihan’ı ölüyor, Coelho’nun Slovenyalı Veronika’sıysa kurtuluyor ama akıl hastanesinde açıyor gözlerini. Ne ki kalbi “geri dönüşümsüz bir hasara uğradığından yakında duracak”tır “en fazla bir hafta sonra. (41, 42) “Ölümü beklemek çok kor kunç bir şey(dir).” (49) “Yirmi dört saate sığdırılabilecek nice şey” varken. (164) Hastane yöneticisi Dr.İgor, Veronika olgusundan hareketle alanında kendine farklı yer açmayı arzuluyordur, hastanede “yeni psikiyatri denemeleri yapabiliyordu(r)” zaten. (90) Ona göre herkes “acılaşma” yaşar. “Acılaşan insan zaman la hiçbir istek duymaz. Ne yaşayacak ne de ölecek iradeye sahiptir artık.” İgor, “varlığını keşfetmenin yanı sıra, bunun tedavisinin de mümkün olabileceğini kanıtlamak zorunda(dır). Tıp tarihinde iz bırakmak istiyordu(r)” çünkü.” (109,110) Veronika on iki yaşındayken aldığı piyano derslerinden sonra hastanedeki piyanoyla değişim yaşamaya koyulur, şizofren bir delikanlının da katılımıyla. “Yakında öleceğini biliyor”dur ama “elinde kalan günleri, saatleri keyifle geçirme(lidir).” “Herhangi bir şey düşünme, yalnızca var ol.”(123) Bir oda tiyatrosu oyunu gibi de okunabilen yapıtta yalın, ince bir kurgu getiriyor yazar. Koronavirüs kadar George Floyd’un da dünyamıza ayna tuttuğu şu günlerde Paulo Coelho, kararlılıkla irademize sahip çıkmamız gerektiğini vurguluyor Veronika Ölmek İstiyor adlı romanında… 10 25 Haziran 2020 Emre Nazım Mert; “Bitmesi Gerektiği Gibi”… E mre Nazım Mert, ilk kitabı Bitmesi Gerektiği Gibi’nin aynı adı taşıyan öyküsünde doğrudan gerçeklik algısına yönelip okuru bir karşı açıyla adamakıllı sarsıp pek çok yazarı da anıştırarak kökten yüzleşmeye çağırıyor bizi. Tutumunu bütün öykülerinde sürdürüyor. Nedir bu? Emre, toplumsal yaşama dıştan bakarcasına yabancılaşmış yaklaşım örnekleri getiriyor. Bununla yaşanan içlidışlı “dehşet”, hemen her öyküyle yeniden yeniden karşımıza getiriliyor. Tek tek eylemleri sıralıyor Emre Nazım, ama olan yerine okurda hedeflediği öykü kişileri aracılığıyla sağladığı algıya, evrene yöneliyor. Bu evren, dehşet kaynağıdır salt. Yazar, işte buna kilitlemeye çabalıyor okuru. Araya girip şöyle söylemekten çekinmiyor da: “Gerçekliğe önem verenler için öykümüz burada sona eriyor, yazının ve hayatın ara sıra, biraz da olsa mutlu sona ihtiyaç duyduğuna inananlar içinse sürüyor.” (74) Dil özensizliği belirgin. Tek örnekle yetineceğim, ilk öyküde dolayımlı anlatıcı “adam”dan söz edilirken onlarca kez “adam” geçiyor. Yine de öykü kurucu hünerinin altını çizeyim onun. Yer açılması gereken bir öykücü Emre. www.sadikaslankara. com, her perşembe öyküro man, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor.