25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

TERRY PRATCHETT’TAN ‘DİSKDÜNYA’ SERİSİ Parodinin dağlarında... ÜMİT MUTLU D iskdünya serisi, 40 yıl önce başladığı edebi yolculuğunu bugün hâlâ (hem de ne yazık ki artık “kaptansız”) sürdürebiliyorsa, bunu hiç şüphesiz özgünlüğüne, üslubuna, büyük konuları basitçe anlatabilmesine ve zamanının çok ötesindeki mizah anlayışına borçlu. Fantastik edebiyat denince akla ilk gelenler genellikle aynıdır; kahramanlar, büyücüler, cadılar, elfler... Uzun, edebi yıllar boyunca kodlanmış bu unsurlar, anlatıların içinde oradan oraya savrulurlar, kendilerini kendileri yapacak macerayı arar dururlar. Sonra bulurlar, dönüşürler, belki biraz ders verirler ve nihayetinde, okurlarının “kaçışlarına” yardım ve yataklık etmiş olmanın haklı gururunu yaşarlar. 41 KİTABA ERİŞEN SERİ “Kaçış edebiyatı” nitelemesi fantastik edebiyatla iç içedir. Neyse ki bu terimin kötücül anlamları artık tedavülden kalkmış gibi. Bu tanımlama şimdilerde fantastikten bilimkurguya pek çok türün tanımsal çatısını oluşturuyor bile denebilir. Doğru ellerde kullanılırsa harika bir şeye de dönüşebilir: Hayal gücünü yüceltir, hemen her şeyi eleştirir; üstelik, mesajını doğrudan göze sokarak vermemesini de bilir. Bu eserlerin her biri, bu görevi kendilerine özgü yollarla gerçekleştirir: Kimisi yarattığı dünyanın harikalarıyla, kimisi harikulade betimlemeleriyle, kimisi baştan sona alegoriyle yapar. Diskdünya, baştan sona kahkahayla yapıyor. “Uzak, elden düşme bir boyutta, düz olsun diye tasarlanmamış bir astral düzlemde, kıvrım kıvrım yıldız sisleri dalgalandı ve aralandı...” Neredeyse 40 yıl önce başlayan ve 41 kitaba erişen fantastik Diskdünya serisinin ilk cümlesi bu. Devasa bir uzay kaplumbağasının kabuğundaki dört filin sırtında dönen, tamamen büyüyle işleyen, tepsi kadar düz bir dünya burası. (Ama inanın, Düz Dünyacıların tüm iddialarından daha gerçekçi fizik kurallarına sahip.) Ve fantastik edebiyata dair her unsur tabii ki burada da mevcut; fakat buradakiler biraz farklı. Klişeden fersah fersah uzaklar. Çünkü bu dünya, onlarla dalga geçmek için var. Örneğin burada da var kudretli sihirbazlar; hem de kadim bir üniversitenin yerleşkesinde, karanlık dehlizlerde. Yalnız, harekete geçebilmeleri için önce sofradan kalkmaları gerekiyor. Ya da epik kahramanlar, tüm öteki epik kahramanlar kadar çoklar; fakat bir türlü alt edilemedikleri ve ölmedikleri için artık 90 küsur yaşındalar ve kahramanlık sektöründe emeklilik diye bir şey olmadığından, genellikle takma dişlerini taktıktan sonra dövüşüyorlar. MUĞLAK BİR FANTASTİK! Cadılar da var tabii ki. Fakat buradaki cadılar, klasik masal cadıları gibi “saf kötü” değiller; aksine, türün kendilerine biçtiği bu ötekileştirici kimliğe başkaldırarak en erdemli rollere bürünebiliyorlar. Yeri geliyor, “Kadından sihirbaz olmaz!” diyen mizojinik erkeklerin ağzının payını fallik bir asa ile veriyorlar. Yani fantastik unsurlar, Diskdünya’ya gelince biraz muğlaklaşıyor. Sör Terry Pratchett, ki kendisi pek çok edebiyatsevere göre hakiki bir şövalye, serinin ilk kitabı Büyünün Rengi’ni (1983) yazdığında aslında tek amacı biraz eğlenmekti. Kendisi söylüyor bunu. Fakat sonra, kitaplarının hayli beğenildiğini görüyor ve devamını yazıyor. Zamanla, bu parodileştirme işinde iyice yetkinleşiyor, salt güldürmekten öteye geçerek, Hiciv Kasrı’nın kapılarını çalıyor. Böylece seri giderek büyüyor, büyü ise yer yer işin içinden çıkıyor. POLİTİK MESAJ ve MİZAH Diskdünya amacını aşarken fantastik unsurlar ikincil planda kalmaya başlıyor. Tam da bu noktada devreye yeni karak terler ve hikâyeler giriyor. Kocaman bir dünya burası ne de ol sa: Üstünde dağlar, ovalar, şehirler, köyler, pislik içinde mahalleler, zenginler ve fakirler, üçkâğıtçı işportacılar, türcülük kurbanı ötekiler, yargı dağıtan adaletsizler, hiç yoluna giden Niyaziler; kısacası insana dair her şey var. Pratchett bu damarı ustalıkla yakalıyor ve kitaplar ilerledikçe objektifini geniş açıya kaydırıyor. Yeri geldiğinde de, tek bir cümlede bile, ölesiye politik bir mesaj vermeyi başarıyor. Fakat unutulmaması gereken önem li bir nokta var burada: Pratchett’ın edebiyatında, başrolde her zaman mizah duruyor. Öyle “büyük” aforizmalarla, iddialı felsefi çıkarımlarla veya kapsamlı toplumsal eleştirilerle falan uğraşmıyor Pratchett, zira onlarla dalga bile geçiyor. Yani hayatı fazla ciddiye almadan, hayatı son derece ciddiye alıyor. YAZMAYI VE YAŞAMAYI ÇOK SEVDİ VE CİDDİYE ALDI Tuhaf aslında... Yaşamına elliden fazla kitap, onlarca ödül, yüzlerce karakter ve milyonlarca hayran sığdırmayı başaran, yaşamayı ve yazmayı bu kadar seven, ciddiye alan birini erkenden, hem de sözcükleri bile unutturan bir hastalık yüzünden kaybetmek, hayatı bu kadar ciddiye almamak gerektiğini de tekrar hatırlatıyor insana. Biz fani okurlarına onu okumaya devam etmek ve elbette fikirlerine kulak vermek düşüyor: “En iyi fantezi yazarları, süslü püslü hokus pokus fantezileri yazmazlar; dünyanın işleyiş kurallarını değiştirirler ve sonra bu kurallara uyarak, büyük dikkatle, mantıklı bir biçimde yazarlar. Ve artık sihirbazlar, goblinler veya büyü, kesinlikle yeterli değil. O şeyleri zaten biliyoruz. Biz artık, sihirbazların, genetik olarak değiştirilmiş ejderhalarla nasıl başa çıktıklarını ve cücelerin, gnomlara karşı gösterilen ırkçılığı nasıl yok edeceğini bilmek istiyoruz. Ve işte, yine Chesterton’a dönüyoruz: Belki de bu dünyayı anlamanın en iyi yolu, ona başka bir dünyadan bakmaktır...” (Terry Pratchett’ın hayatı, eserleri ve sanatsal düşüncelerinin devamı için, düzyazılarının derlendiği Klavye Sürçmesi’ne göz atabilirsiniz.) n Diskdünya Serisi : Büyünün Rengi • Fantastik Işık • İlginç Zamanlar • Eşit Haklar • Kilden Ayaklar / Terry Pratchett / Çeviren: Niran Elçi / DeliDolu Yayınları / 240 s., 240 s., 412 s., 248 s., 384 s. 30 27 Şubat 2020
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear