Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Tuhaf kozmik Lovecraft! FATMA CİHAN AKKARTAL G eçen yüzyılın başında yaşamış H. P. Lovecraft’ın son derece verimli külliyatının, kendisi hayattayken, tek bir öyküsü dışında kitap formunda basılmamış olması, kulağa şaşırtıcı geliyor. Yalnızca 2019’da Türkçede birden fazla yayınevi tarafından yazarın yapıtlarının hem yeni çevirileri hem de eski çevirilerin yeniden değerlendirildiği baskıları yayımlandı. Amerika’nın en önemli yazarlar panteonuna girmesi geç oldu ama H. P. Lovecraft’ın eserleri, dehşetin kozmik haline dikkat çeken dünya görüşü ve kanonlaşmasına ön ayak olduğu tuhaf kurgu türü şüphesiz, 21. yüzyılın başında edebiyat, sinema ve akademi çevrelerinde yoğun ilgi görüyor. H. P. Lovecraft’ın hayattayken niçin rağbet görmediğini açıklamaktansa, bugün nasıl olup da kıymet bulduğunu sormak anlamlı olacağa benzer. H. P. Lovecraft deyince akla gelen motiflerin çoğunun mucidi yazarın kendisi değildi fakat bugün bunlardan bahsederken “Lovecraftçı” sıfatını kullanıyoruz. Yazar, insanöncesi bir kültürün kadim şehri Hastur’u Robert W. Chambers’ın Sarı Kral’ından (ki o da Ambrose Bierce’dan almıştır), Kadim Tanrılar mitosu konseptini Lord Dunsany’den aldığını Poe’nun, Algernoon Blackwood’un ya da Arthur Machen’in kendisini nasıl etkilediğini “Lovecraft Çevresi” olarak da anılan Clark Ashton Smith, Robert E. Ho ward, Robert Bloch gibi yazarlara yazdığı mektuplarda ifade ediyordu. Yazışmaları sayesinde öncülleri ile ardılları arasında bir köprü vazifesi gördü; 18. yy’dan gelen gotik geleneğin günümüze taşınabilmesinin olmazsa olmaz koşulunun, türün 20. yüzyıl ruhuna özgü anksiyetelere göre güncellenmesinin bir aracısı oldu Lovecraft. Bunun da ötesinde, tuhaf kurgunun China Mieville, Jeff Vander Meer, Thomas Ligotti, Clive Barker, Neil Gaiman gibi bugünkü yüz akı yazarlarının Lovecraft’ı büyük usta olarak işaret ettikleri sır değildir. CTHULHU MİTOSU H. P. Lovecraft’ın yazdıklarını derleyip yayımlamak amacıyla kurulan ve Lovecraft Çevresi’nden pek çok ismin ilk evi olan Arkham House yayınevinin sahibi, yazar ve editör August Derleth, “Cthulhu Mitosu” kavramını ortaya atan kişiydi. Bugün, S.T. Joshi gibi HPL uzmanı eleştirmenlerin geçerli bulmadıkları “New England Öyküleri, Dunsanyvari öyküler ve Cthulhu Mitosu” kategorisi, Derleth’e aittir. Böyle bir ayrımdan ziyade, tekrarlanan motifler, mekânlar, temalarla ve her şeyden önemlisi dehşetin kozmik kipi ile birbirine bağlanan parçalardan oluşan, bir açık evren söz konusudur. Lovecraft’ın tanrı tanımaz dünya görüşüyle çelişen Katolik hassasiyetlerinin güdümünde, Derleth, kendisi de öyküleriyle katkı sunduğu bu açık evrende iyiler ile kötülerin savaşını aramış, Lovecraft’ın niyetlenmediği bir ahlaki boyutu kendi mitos öykülerinde inşa etmek istemiştir. H. P. Lovecraft bir mektubunda, tuhaf kurgu yapıtlarında insan olmayan varlıkları, uzaylıları mutlaka insani ölçekte ve biçim, motivasyon ve varlık koşulları yönünden insana benzer tarif edilmesini çocukça bulduğunu söylüyordu: “Tüm öykülerim insanın alelade yasalarının, çıkarlarının ve hislerinin geniş dışevrende bir geçerliliği, bir önemi olmadığı önermesi üzerine kurulu. Zamanın, uzayın veya boyutların dışında oluşun hakikatine ulaşmak için, insanoğlu denen ırkın, organik yaşam, iyi ve kötü, sevgi ve nefret gibi geçici ve görmezden gelinebilir vasıflarını unutmak gerekir.” Öyle ki, Kadimleri tanrı olarak kabul eden ve feci şekilde yanılan kült üyelerinin meşum kitap Necronomicon’dan aldıkları duaların, Cthulhu gibi kelimelerin dilini icat ederken Lovecraft, insanın telaffuz edemeyeceği bir dil olmasına özen göstermiştir. Burada, “herşeyin ölçüsü insandır,” diyen bir hümanizmden mümkün olan en uzak noktadayız. H. P. Lovecraft’ın büyüsü kaçmış evreninde, insanı bulmak zordur; Lovecraft mitosunda, yaşamı veya ölümü anlamlı olan, bir yolculuğa çıkıp bir yere varabilen kahramanlar olmadığı gibi, karakterlerinin değişmesi, psikolojik açıdan derinleşmesi söz konusu değildir. En fazla, Kadimlerle veya işaretleriyle karşılaşıp, korkudan akıllarını yitirebilirler. Zaten, dile gelmeyen, akılla kavranamayan ve insanoğluna bir avuntu ihtimali bırakmayan dehşetlerin dünyasıdır burası; herhangi bir bilgi edine bilen insanlar da bilgiyi başkalarıyla paylaşmanın bir yolunu bulamazlar. İnsanlığın bir zamanlar mikroorganizmalardan habersiz oluşu gibi, Dagon’un, Cthulhu’nun yeryüzündeki varlığından ve kadim uygarlığından habersiz olmaları da bir kozmik dehşet kaynağıdır. Demek ki HPL ev reninde, bilgi ile kurulan ilişkinin sorunsallaşması söz konusudur. Bilginin meşruiyet zemininin kayganlaşmaya başladığı 17. ve 18. yüzyıllarda Gotik anlatılar ortaya çıkmışsa, sekülerleşmenin hız kazandığı, Darwin’in evrim teorisiyle, statik, tahmin edilebilir bir Yaradılış’tan akışkan, birbirine dönüşen biçimlerin tehditkar alemine geçilen, Freud’un özgür ve bilinçli bireysel iradeye olan inancı silip süpürdüğü dönemde yaşayan Lovecraft da, bu dönemin anksiyetelerine ses vermişti şüphesiz. 21. YÜZYILDA KOZMİK DEHŞET İnsanoğlunun bir zamanlar kendini merkezinde gördüğü evrendeki yeri konusunda bildiklerimizin sahası her geçen gün genişlermiş gibi görünüyor ama dünyanın “büyüsü kaçtıkça” insanın varlığına, işlerine, heveslerine ve istikbaline karşı kayıtsız bir evrende yaşadığımız gerçeğiyle yüzleşmek gereği de doğuyor. 21. yüzyılın ilk on yılı içinde hakikatsonrası, sahte haber, alternatif gerçek gibi kavramlarla yüz yüzeyiz ve insanoğlu yalnızca değerler bazında değil, aynı zamanda neyin gerçek olduğu konusunda da mutabakata varmakta zorlanıyor; bilginin ve inancın ya da kanaatlerin, ideolojilerin doğası, meşruiyeti, akla yatkınlığı temelden sorgulanmakta. Ekolojik felaket, muhafazakâr ideolojilerin yükselişi, dijital altyapıdan faydalanarak kitlelerin manipüle edilebilmesi gibi geç kapitalist dönemin çelişkileri, bir epistemoloji krizi; bilginin ve bilmek zemininin sorunsallaşmasının krizi olarak görülemez mi? Tuhaf kurgu türü ve bu türün Lovecraftçı kozmik dehşet damarı, bir kez daha istikrarı bozulmuş, önceki paradigmanın tanıdık düşünsel kabullerinin güvencesinden mahrum bir medeniyetin korkularını, fantazilerini, marazlarını ifade etmek için gerekli cephaneyi sağlıyor. n 26 27 Şubat 2020