22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

MERHABA Sanat, sanat piyasasına karşı Dan Gilroy’un Gece Vurgunu (Nightcrawler) filmini seyretmiştim. Ben kapitalist medyayı halk ile hakikat arasında bir hayal perdesi olarak görürüm, bir çok bakımdan. Gilroy’un filmini o perdeyi yırtma girişimi olarak değerlendirmiştim. Geçenlerde Gilroy’un bir filmini daha seyrettim: Velvet Buzzsaw (VB Türkçe başlığı var mı, bilmiyorum. Bu sözcükler Kadife Hızar demek). Gene Jake Gyllenhaal ve Rene Russo (Yönetmenin eşidir) oynuyorlar, çok iyi. John Malkovich de gene ‘müthiş’ rol kesiyor. Bu kez Gilroy kapitalist sanat piyasasını hedef almış. Bu açıdan bir satir havası var filmde. Olaylara bakıp bir korku filmi olarak da seyredebilirsiniz VB’yi. Filmin öyküsü basit. Kabaca söylersek: yaşlı yalnız bir adam ölür. Komşusu bir sanat galerisinde çalışan genç bir kadın. Adamın dairesine meraktan girer. Adamın yaptığı resimleri bulur. Resimleri sanat değerinin çok yüksek olduğu anlaşılır. Adam insan olarak berbat biriymiş ama büyük bir ressam. Gel gelelim, yaptığı resimleri kimseye göstermemiş, giderek öldükten sonra yok edilmelerini istemiş bir tanıdığından. Resimleri bulan genç kadın galeriye taşır hepsini. En etkili eleştirmenin de beğenmesi üzerine resimleri piyasaya sunmak işlemlerine girişirler. Eleştirmen haber verici bir yazı yazar, ayrıca bir kitap hazırlığına girişir. Bütün piyasayı sanat (!) heyecanı basar. Milyonlarca dolar kazanılması hedeflenmiştir. Gel gör ki, piyasa hesabı evdeki resimlere uymaz. Film fantastik boyutlar kazanır, sanat yapıtları onları tanıtıp satmak isteyenleri birer birer öldürür. Resimlerin bir kısmı yok olur, bir kısmı da onların parasal değerini ölçemeyen bir sokak satıcısının eline düşer, beş dolara gitmek üzere. İroni ama belki böylesi daha iyi... Filmin çok olumlu eleştiriler almadığını okudum. Satir olarak daha keskin olabilirdi, korku yönü de daha etkileyici yapılabilirdi. Satir ile korkutmayı karıştıran ‘korku komedi” türü olma iddiası taşıyor film. Ancak seyircinin kahkahalarla tüy ürpermeleri arasında gidip gelmesini sağlıyor mu? Bu açıdan filmi doyurucu bulmayabilirsiniz. Gene de, tematik (izleksel) açıdan fena işlenmemiş bir film. NE ANLAMI VAR? Filmin iki izleksel eksende geliştiği kanısındayım. Birincisi, “Bir resmi kimse gör mezse ne anlamı var?” sorusuna yanıt arıyor. Yazın açısından da aynı soruyu sorabilirsiniz: Bir metni kimse okumazsa ne anlamı var? Filmde sanat galerisinde sergilenen canlı bir maket, eleştirmene “Görünmez olmayı hiç düşündünüz mü?” diye sorar. Eleştirmen gülüp geçer. Georg Berkeley’in sözü aklıma geliyor: Esse Est Percipi (Var olmak algılanmaktır). Eleştirmen hem gören hem de görülendir. Görüp değerlendirerek resimleri piyasada var eder, resimler de ona bakarak görülmeyi bekler. Eleştirmen için “esse est percipi” dışında bir dünya düşünülemez. Filmin bu ünlü felsefi savı sanat yapıtı açısından tartıştığı söylenebilir. Ressamın resimlerini neden hiç kimseye göstermediğini bilmeyiz ama onları yapmakla yetinmiş olduğunu söyleyebiliriz. “Demek ki, resmini başkasına gösterme gereksinimi duymamıştı.” dersek yanlış olmaz. İkinci bir soru “Kimse görmeyince resmin sanatsal değerini nasıl biçiyor?” olabilir. İyi bir sanatçı ne yaptığını bilir. Başka bir sahnede Lucian Freud’un ünlü bir otoportresini ayrımsarız. KENDİ KENDİNE YET! Eleştirmen bunu ilk kez gördüğünü söylecektir. Filme göre, bu portreyi Freud hiç kimseye göstermeden ölmüştür. Göstermeye gerek duymamış, onu yapması ve ona salt kendisinin bakması yetmiştir. (Belki bu sahnede otoportre türünün eleştirildiğini de düşünebiliriz: Ressamın yapıtları yetmiyormuş gibi bir de aynı yoldan kendini göstermesine karşı geliş. ‘Kendi kendine yet. Başkasınca doğrulanmayı arama’ çağrısı.) John Malkovich doyurucu resimler üretmekte sıkıntı çeken bir sanatçıdır. Yaratıcı güdüsünü canlandır mak için deniz kıyısında inzivaya çekilir. Filmin son sahnesinde Malkovich’i kumsalda, hemen suyun yanında kumun üstüne döngüler çizerken görürüz. Kumları usulca yalayan deniz o çizimleri hemen yutacaktır ama Malkovich yaptığıyla mutludur. Hiç kimseyi ya da şeyi düşünmeden çizmektedir. Çizmeyi, resmetmeyi daha ötede bir amaç taşımayan bir edim olarak yaşamaktadır. PIYASA ÖYLE BAKMAZ RESIMLERE. İkinci izleksel eksene geçebiliriz şimdi. Piyasa açısından her tablo satılıp para getirecek bir üründür. Gerçi filmdeki eleştirmenimiz sanatsal değerden ödün vermemeye çalışır. Dolayısıyla sanat değeri yüksek resimlerin piyasada yükselmesini amaçlar. Ne ki, resmin sanat değeri değildir ağır basan yönü, pahasıdır. Filmde resmin pahasıyla sanat değeri arasında bir ters orantı kurulmaz (Oysa gerçeklikte bu ters orantı vardır, hele yazın alanında) ama sanat yapıtının metalaştırılması eleştirilir. Sanat yapıtları metalaştırılmaya isyan edecektir. “Biz mal değiliz” diyecekler, onları ticari açıdan değerlendirenlerden kanlı hesap soracaklardır. Sanatın, yapıtlarını metalaştıran kapitalizme karşı gelişidir bu. Sanatın, servet, şöhret aracı değil, kendi olmak istencidir filmde dile getirilmeye çalışılan. Galerideki bir yapıt, sanat simsarı bir kadının kolunu kopararak kan kaybından ölümüne yol açar. Kanlar içinde yerde yatan kadını ziyaretçiler bir sanat yapıtı sanır, çocuklar kanı boya sanarak üstüne basıp, zeminde kırmızı ayak izleri yaparlar. Gerçeklik algılamasının zayıfladığı bir çağda olur böyle şeyler. Ne ki, galeriye gelenler aynı zamanda müşteridir, sözde sanat yapıtınını değerini bilecek olanlardır. Esse est percipi denklemine yerleştirirsek düşüncemizi: algılayarak sanat yapıtını var edecek olanlardır. Sanat yapıtları bunlara bakıp, “Onlar olmaz olsunlar, biz varız ve kendi kendimize yeteriz” derlerse haksız mıdırlar? Gilroy, kapitalist medya ve sanat piyasasından sonra kapitalist sinema dünyasını bakalım hedef alacak mı? n Y arın 14 Şubat Sevgililer Günü. Âşık insan denince gözümün önüne hep Ruhi Su’nun türkü söylerkenki yüzü gelir. Ruhi Su, “Türkü söylemek benim için bir aşk hâlidir” demişti. İnsanlar için de hayatın bütünü bir aşk hâli olmalıdır. İnsanın sevgiyi kendinde bulamadığı sürece, başkalarında da bulabilmesi olanaklı değildir. Günümüz dünyasında aşkı yaşamak ya da yaşayamamaktan önce bir aşkı yaşayabilecek kültürel donanıma sahip olup olmamaktır insanların sorunu. İnsan üstüne en çok kafa yormuş düşünürlerden biri olan Erich Fromm, Sevme Sanatı adlı kitabında, “sevginin belli bir olgunluğa erişmeden, rastgele herkesin tadabileceği bir duygu olmadığı”nı söyler. Ardından da “bütün kişiliğini yaratıcı yönde geliştirmedikçe sevme çabalarının boşa çıkacağını, komşusunu sevme yetisi, gerçek alçakgönüllülük, gözüpeklik, inanç ve disiplin olmadan sevgide doygunluğa eremeyeceğini” ekler. Fromm’a göre sevgi bir verme etkinliğidir, almak değil. “Çok şeyi olan değil, çok veren zengindir. Bir şeyde ne kadar çok bilgi varsa, o kadar büyük sevgi vardır.” En büyük değerin para olduğu, her şeyin onunla ölçüldüğü toplumsal düzenlerde bu değerlerle yetiştirilen insanlar ne yapsın? Bu kısır çemberin kırılma aracı eğitimdir, kültürdür. Eğitim ve kültür düzeyimiz yükseldikçe aşka yakınlığımız da çoğalır. Aşkın ulaşabileceği en üst nokta, bütün genişliği içinde dünyamızı ve üzerindeki canlıları sevebilmektir. Karacaoğlan aşkın sınırsızlığını ne kadar yalın söylemiş: Sabahın güneşi günden ileri Ben seni severim tenden ileri KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear