25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

MERHABA Sesinde yalnız “Arayışın sonu yok. Gene de bir yerde durmalı insan. Durup bakmak gökyüzüne, ağaçlara, dağlara, ovalara... Bulutların rengine dönüşünceye dek gözlerini ayırmamalı, her birine verebileceği anlamı düşünmeli sonra. Devam edecekse de yoluna, öyle yol almalı.” “Öyle bir tapınak inşa edelim ki, bizi deli sansınlar!” Sevillalı Keşiş İ çinizde Don Quijote’nin hevesi, gönlünüzde Kolomb’un merakı, bilincinizde Spinoza’nın ışığı olmalı. Fısıldamalısınız şu sözünü herkese: “…kimse sırf kulaktan dolma bilgiyle bilinç sahibi olamaz.” Araya düşen gölgelerden uzaklaşmalısınız. Kendi sözünüzü bulmak, katedralinizi inşa edebilmek için kaçınılmaz olandır bu. Günü güne kavuşturan sözlerin ırmağından geçeceğinizi bilseniz de; ağartılı bir zamanın dervişi olmanın sabrını öğrenmelisiniz ilkten. Yaban dilin tellallarına meyleden bakışın berisinde dursanız da; korkularınıza payanda aramamalısınız. Kendinde olan söz’e açık tutmalısınız kapılarınızı. Şimdi, sen de; “korkarsam mahvoldum demektir,” sözünü unutmuyorsun anlatıcının. Kendi çölünde yaşayanlar öyledir. Oradan öğrenirler her bir şeyi, sonra alıp taşırlar yeryüzüne. Bir söz döneniyor zihninde: “Çünkü Don Quijote’nin işi, Tanrı’nın bıraktığı yerden başlar.” Öyle demiyor muydu bir başka anlatıcı da: “Trajik dram bize akıl, düzen ve adaletin sınırlarının müthiş bir şekilde kısıtlanmış olduğunu ve bilim ya da teknik kaynaklarımızdaki hiçbir gelişmenin bu durumu değiştiremeyeceğini anlatır. İnsan içte ve dışta dünyanın bir ‘ötekiliği’dir.” (*) KIYISIZ YERDE… Kuşkusuz Don Kişot olmak gerekiyor tabularla savaşmak için. Çünkü o çağ geride kaldı sansak da zaman büyütüyor korkularımızı. Yeni zaman kendi tabularına karşı çıkış için yeni bir bakışı, sözü kuşanması gerekiyor. Gitmeyi seçerken insan, göz ardı edemediklerini de düşünmeli. Başka söz, başka dil, başka bakış o nedenle gerekli bize. Bugün, Augustinus’un şu sözlerini kendi sözümüzmüş gibi benimsememiz de bundan değil mi? O da korkularından sıyrılmak istiyordu çağında, bir o kadar da sorular sorarak tabulardan uzaklaşmak... “Cahilliğim yüzünden bu sorular aklımı iyice karıştırıyordu, hakikatten uzaklaştıkça hakikate erdiğimi sanıyordum. Çünkü bilmiyordum ki kötülük yoktur, kötülük denen şey sadece hiçbir iyi kalmayıncaya kadar iyilikten mahrum kalmaktır.” (**) GEÇİTTESİNİZ MADEM… Aşınınca aşmayı da öğreniyor insan. O bir bakışı solduran zamanın tutsağı olmaktan da kurtarıyor kendini. Gitmeyi seçenler öyledir, önce kendi çöllerini yaratırlar. Diyordu ya Henri Michaux; “Bir başkasının gelip içinize alçı dökmesine izin vermeyin”; işte önce çöl gerek size. Ruhu ehlileştirmenin yolu salt buradan geçmez elbette, içinizdeki kandili söndürmemek için bilginin ışığına gitmelisiniz. Gelin Attar’ın şu sözünü canımızın canı kılalım: “Sen bir güneşsin... Senden nasıl ayrılabilirim? Ben bir gölgeyim, sensiz nasıl durabilirim? Gölgeye benziyorum ama kıvranıp kıvrılarak güneş gibi pencerene vurmadayım.” (***) IRMAKLARLA ÇOĞALALIM “Yolbulan Zahit” derlerdi. Adı yaban gelse de, bu yol bulma öyküsünü merak ederdim. Bazen, “bir meczup halleri var,” deseler de; giyimi kuşamı, sözü edasıyla bir dervişe benzetirdim onu. Ne zaman ki karşıma çıkıp durdu Cervantes’le Kişot, onun Sancho ile yolculuğu, Dulcinea ile platonik aşkı; Zahit’in sözü ve eylemi bende anlamını buldu: “Az gören, çok sever.” Yazmıştım bunu bir yere sonra; “Cehennemde marifet yoktur,” diyen Sancho’nun sesindeki sese dönerek o mahzun yüzlü şövalyenin adını, eylemini, düşlerini taşımıştım tüm zamanlara. Birinin derdini dert etmekti sanki bu. Gene de şunu düşündürmüştü bana tüm okuduklarım: Galiba bize bir Don Kişot gerek, ama her alanda, yani şöylesi biri: “Don Kişotluk, öyle ya da böyle paranoyak, kötü niyetli, saldırgan, her an değişebilir, inkârcı bir kişiyi olumlu bir örneğe, hatta yel değirmenleriyle savaşta yiğit bir şövalyeye, hatta gerçek bir kahramana, yani her engeli aşarak, faydacılıktan ve ikiyüzlülükten uzakta, kötülüğün sağladığı refahın ve erdemin yarattığı mutsuzluklarının insanı inkâra ve ahlakla yapılan küçük anlaşmalara, hatta satılmış yaşamlara davet ettiği bir dünyada yönü hep ideale dönük bir kahramana dönüştüren tuhaf bir simya işletir.” (****) Belki de o içimizde, yanımız yöremizde, sesinde yalnız bir yerde! n (*) Tragedyanın Ölümü / George Steiner / Çev.: Burç İdem Dinçel / Türkiye İş Bankası Kültür Yay. / 279 s. / 2011. (**) İtiraflar / Augustinus / Çev.: Çiğdem Dürüşken / Kabalcı Yay. / 508 s. / 2010. (***) Mantık AlTayr / Ferîdüddini Attâr / Çev.: Abdülbaki Gölpınarlı / MEB Yay. / 216 s. / 1990. (****) Gerçekleşmeyen Gerçeklik / Michel Onfray / Çev.: Aytekin Karaçoban / Everest Yay. / 158 s. / 2017. KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. Bu sayımızın kapağında, doğanın tahrip edilmediği, emeğin ve adaletin saygınlığını yitirmediği zamanların romanı Sus Barbatus! üçlemesinin yazarı Faruk Duman’la yaptığımız bir söyleşi yer alıyor. Üçlemenin ilk kitabı Sus Barbatus!, çetin kış koşullarında geçen ürkünç olaylarla ilerliyordu. Sus Barbatus! 2’de ise bahar mevsimi bütün görkemiyle gözler önüne seriliyor. Arka plandaki siyasal olaylar iyice belirginleşerek hız kazanıyor. Bu hafta üçüncü sayfamızda yazarımız Feridun Andaç, “Sesinde yalnız” başlıklı yazısında; “İçinizde Don Quijote’nin hevesi, gönlünüzde Kolomb’un merakı, bilincinizde Spinoza’nın ışığı olmalı. Fısıldamalısınız şu sözünü herkese: …kimse sırf kulaktan dolma bilgiyle bilinç sahibi olamaz.” diye sesleniyor. Yazarımız M. Sadık Aslankara, “Edebiyat; soyutlayım ve dönüştürüm...” başlıklı yazısında; yazınsal dilin olmazsa olmazlarını değerlendiriyor. Gamze Akdemir, usta gazeteci ve yazar Zeynep Oral’la anlatı kitabı Yaz Yüreğim Yaz üzerine konuşuyor. Bu haftadan itibaren Cumhuriyet ailemize çocuk yazınının iki önemli ismi katılıyor: Yunus Bekir Yurdakul ve Emek Yurdakul. Her hafta sizlerle buluşacak yazarlarımızın ilk yazılarının konusu; Dilge Güney’in Nöbetçi Oyun Arkadaşı isimli kitabı. Ayrıca yetkin kitap tanıtımlarından oluşan Çocuk Güncel köşeleri de sizleri bekliyor. Yazarlarımıza Cumhuriyet ailemize hoş geldiniz diyor ve diğer yazılarını da heyecanla bekliyoruz. Mesut Örs, yaklaşan Dünya Çocuk Hakları Haftası’nı ve Muzaffer İzgü’nün yapıtlarını değerlendiriyor. Ülker İnce, Şermin Yaşar’ın Gelirken Ekmek Al kitabındaki öykülerini merceğe alıyor. Barış Doster, Hikmet Çiçek’in FETÖ’nün ‘Solcuları’; Hasan Akarsu, Refet Özkan’ın Fakir ve Refet; Dinçer Mete, devrimci gençlik önderi Ekrem Ekşi’nin mücadelesini anlatan Ben Kazandım Ekrem Ekşi Kitabı; Büşra Uyar, İvo Andriç’in Ömer Paşa; Batuhan Sarıcan da, Giacomo Papi’nin Radikal Şıkların Sayımı kitaplarını inceliyor. Kısa süre önce yitirdiğimiz Sevgili İlker Mumcuoğlu’nun bize yayınlamamız üzere yedekli gönderdiği bulmacalarını anısına saygıyla yayımlayamaya devam ediyoruz. İyi okumalar. Editörden cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear