05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

KASIM 2020 kurallarını içeren elli yedi sayfalık ince bir ki tapçık yayımlıyor. Sözlükteki toplam sözcük sayısı, üçte birine kadar indiriliyor ki entelektüellerin düşüncelerini aktarma gücü sakatlansın, dilin gücü azalsın. Çünkü bu baskıcı rejime göre entelektüeller, karmaşık cümleler kuruyor ve karmaşıklık, gerçeğin üstünü örten, halkı aşağılayan, sıkıcı, seçkinci, kafa karıştırıcı ve “iğrenç” bir şey. Bu noktada yazar bizi şunu düşünmeye sevk ediyor: İyi de dilin sadeleştirilmesi “iyi” bir şey olamaz mı? İlk bakışta öyle görülebilir, ama burada farklı bir mesele var. Cemal Süreyya’nın Türkçe Bilenin İşi Rast Gider’de savunduğu gibi “ortak dil”den uzaklaşmama ve bunun edebiyatı yükseltmesi veya birçok yazarın savunduğu üzere dilin sade, anlaşılır ve doğru kullanılmasını teşvik eden ve bunun edebiyat için iyi bir şey olduğu çıkarımı yapan bir görüş söz konusu değil burada. Daha çok toplumu aydınlatma amacı güden entelektüellerin dilini sakatlayan, cahil halkın iktidara getirdiği tiranlarca “radikal şıklar”ın baskı altına alınmasına gönderme yapan karanlık bir yol bu. KARANLIK BİR METİN Papi’nin kurguladığı İtalya’daki baskıcı otorite, Radikal Şıklar’ı kontrol altında tutmak için sayım yapmak, kaç kitapları olduğunu kontrol etmek, kısacası fişlemek de istiyor aynı zamanda. Bu da yukarıda bahsettiğimiz üzere otoritenin dili bir silah ve güçlerine karşı bir tehdit olarak görmesinde karşılık buluyor. Ne ki kitaplar, Nazilerin de kontrol araçlarından biriydi: “Cesare bugüne kadar sadece Nazilerin kitaplara dokunmaya cüret ettiğini söylüyor.” (s. 40) Tabii ki dilin kontrolü için oluşturulan birimde bu işten sorumlu, belki dilbilgisi zayıf binlerce insanın bir gecede yetke sahibi olması bir yanda; kanun hükmünde kararnamelerle bir günde kontrol altına alınan, alıkoynulan, özgürlüğünden edilenler, kısacası bundan nasibi alan ve ötekileştirilen entelektüel diğer yanda; cahillik ve bilgi arasındaki bu gerilim, eserin kurgusunu epey güçlendiriyor. Yazarın bizi içine soktuğu dünyayı sarıp sarmalayan, okur olarak bizi bile tedirgin eden baskıcı yetkeye göre her şey basit ve karmaşadan uzak olmalı ki gerçekler ortada olsun, halkı kandırmak mümkün olmasın. (Tabii burada kimin kimi kandırmaya, sindirmeye çalıştığı ortada.) İşte tam da böyle bir dünyada, otorite tarafından tahrik edilen halkın lincine ve nihayetinde faili meçhule kurban gitmek de olası. Tıpkı Olivia’nın babası, kitaplığında sekiz bin altı yüz altmış üç kitabıyla Profesör Giovanni Prospero’nun, sırf bir televizyon programında Spinoza’dan alıntı yaptığı için böyle bir cinayete kurban gitmesi gibi. Bu distopyanın içinde sıkışıp kalan, çemberin daraldığını hisseden entelektüellerin varoluşlarını sorguladıkları sayıklamalarına, ama başkaldırının da eli kulağında olmasına ve toplumun baskıcı bir rejimdeki gergin durumuna dair güçlü bir izlenim ediniyoruz. Metnin karanlık havasını besleyen baskıcı rejimin vücut bulmuş haliyle içişleri bakanı. Kendisi, kurguda peşine takıldığımız Prof. Prospero’nun kızı Olivia’nın da çocukluk arkadaşı, çocuklukları birlikte Harry Potter okuyarak geçen, ama hayatın onları bambaşka yerlere savurduğu iki insandan bahsediyoruz. Olivia’nın özünde zeki olarak gördüğü bakan, zamanla gücün esiri olmuş bir otoritenin yansıması ve bu ikilinin yüzleşmeleri sırasında da Olivia’nın babasının öldürülmesini doğası gereği haklı buluyor. ENTELEKTÜELLERİN YALNIZLAŞTIRILMASI Olivia onun için “Belki de onun için güç, büyüye inanmaya devam etme biçimiydi.” (s.48) derken bakanın kendisi de hikâyenin akışı içinde insanları yönetmekten, onlar üzerinde güç uygulamaktan hoşlanan birisi olduğunu açıkça dile getiriyor. Papi, bilginin aldatıcı olduğunun düşünüldüğü ve gerçek bilginin, bize dayatılandan ibaret olduğu, sorgulamanın ve düşünmenin doğru olmadığı günümüz dünyasının karanlık bir yansımasını sunarak entelektüellerin yalnızlaştırılmasını da bir nebze abartarak bir tutam eğlenceli ve ironi içeren, ama bir o kadar da gerçek ve düşündürücü bir anlatımla aktarıyor düşüncelerini. Radikal Şıkların Sayımı, Esma Fethiye Güçlü’nün İtalyanca aslından akıcı çevirisiyle raflarda. Gündelik hayatta konuşulan birkaç yüz kelimenin dışına çıkan, kitap okumayı, düşünmeyi ve sorgulatmayı seven “radikal şıklar”ı bekliyor. n Radikal Şıkların Sayımı / Giacomo Papi / Çeviren: Esma Fethiye Güçlü / Timaş Yayınları / 176 s. / 2020. 23 12 Kasım 2020 Bugünün Kitapları, 143 sayfa Saadet Zincirlerinin Son Halkası 1980’lerden beri Türkiye’de kurulan saadet zincirlerinin son halkası, “Tosuncuk” lakaplı Mehmet Aydın’ın kurduğu Çi likbank oldu. İsmail Saymaz, ”Tosun Bank“ diye adlandırdığı bu saadet zincirinin yükselişini ve Aydın’ın binlerce kişinin parasını çarparak yurtdışına kaçışını anlatıyor. Gelir dağılımının bozulmasıyla birlikte, emek harcamadan servet edinme hevesiyle başı dönmüş insanların bazen ilahiler, bazen milli marşlar eşliğinde dolandırılmasının kırk yıldır süren öyküsü bu. “Gelir adaletsizliği, işsizlik ve yoksulluk var oldukça bir Tosuncuk gidecek, bir başka umut taciri gelecektir.” www.iletisim.com.tr iletisim@iletisim.com.tr vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimyayin twi er.com/iletisimyayin instagram.com/iletisimyayin
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear