Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
KITAP l BEBEK l ÇOCUK cumhuriyetkitapcocuk@gmail.com l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Mavi Ayının ziyareti “Tamam, bu iyi bir başlık işte, diye düşündü. Sonra kendine bir öykü anlatmaya başladı.” BURCU YILMAZ Odamızda oturup kendi hikâyelerimizi kuruyoruz. Annemiz telaşlanıp arkadaşlarımızı arıyor: “Biraz dışarı çıkmalı bu çocuklar ve daha çok konuşmalılar.” Birbirimize masallar anlatarak bağlanıyoruz. Gündelik olanı tekrar kurguluyoruz veya hiç yokmuş kadar iyi olanları anlatmaya çalışıyoruz. Annemiz durmadan telaşlanıyor. Başkaları hâlâ büyümediğimizi söylüyor. Büyümekle büyümemek arasındaki sınırın bizim için çoktan silikleştiğinin farkında değiller. Buzdan kanatlarımız erimiyor. Fısıltı, Luna ve Mavi Oda, Nehir “çılgın kalabalıktan uzakta” kalıp kendi hikâyelerimizi kurmanın ve görüneni yeniden kurgulamanın ne güzel olduğunu anlatan üç kitap. Kendi kendinize hikâyeler anlatabildiğiniz sürece iyisinizdir. Bunu, uyuyabilmek için kendi kendime anlattığım masallardan biliyorum. Gerçekle hayal arasındaki incecik çizgiyi sizden iyi kimse göremez aslında. Kalbinizi bir salıncakta güzelce pışpışlar ve her yeni güne bir bardak su içmiş gibi başlarsınız. SÖZCÜKLERİ SEN HAYAL EDEBİLİRSİN Sözcükler olmadan öykü kitabı olmaz mı? Fısıltı’da, öyküleri çok seven küçük kızın öğretmeninden ödünç aldığı sihirli öykü kitabını eve götürürken kitaptaki sözcükleri düşürdüğünü ve bir tilkinin onları yakaladığını görüyoruz. Eve gelip kitabı açtığında resimlerden başka bir şey görememenin hayal kırıklığıyla dolan küçük kız, rüzgârın getirdiği fısıltıyla sözcükleri, öyküleri kendisinin hayal edebileceğini – ve hayal etmenin doğrusu, yanlışı olmayacağını – anlıyor ve başlıyor kitaptaki resimlere bakarak öyküler kurgulamaya. Resimlerdeki küçük tavşan belki Mart Tavşanı’nı getirecek aklınıza ve tavşan deliğinden aşağı düşen küçük Alice’i. Dumanı tüten kocaman çaydanlıksa çılgın çay partisini... Küçük kızın bu “sessiz kitaba” bakarak anlattığı öykülerde, eğer öykülere ve masallara düşkünseniz, siz de benim gibi göndermeler bulabilirsiniz. Ama metne sadece bu gözle bakmayın elbette. Benim gibi metinlerarası göndermelere meraklı bir tilkiyseniz ister istemez kitabın altında üstünde dolaşacaksınız. Sesli kitabın sessiz kitaba bir övgüsü de sayılabilecek Fısıltı, daha kapağıyla sizi kendine çekiyor. Pamela Zagarenski adına aşinaysanız kitap sizi bir kat daha heyecanlandıracak. ŞU BULUTU GÖRÜYOR MUSUN? “Bir zamanlar, büyükannesi uykuya dalar dalmaz duvar kâğıdının içinde yolculuğa çıkan küçük bir kız varmış…” Yazlıklara taşınmış ya da eskicilere verilmiş, içlerinde pek çok hikâye olan porselen tabak takımlarını bilir misiniz? Ne zaman o tabaklarla karşılaşsam içlerindeki o resimlere uzun uzun bakarım. Bir zamanlar bulduğum ve sonra kaybettiğim güzel bir yere tekrar dönecekmişim gibi... Luna ve Mavi Oda’nın kahramanı Luna da büyükannesinin evindeki, tıpkı bahsettiğim porselen takımlardaki resimlere benzer desenleri olan duvar kâğıdıyla kaplı odada yolculuğa çıkmaya bayılıyor. Daha doğrusu odada değil, duvar kâğıdının içinde… Kâh bir korsan oluyor kâh bir prenses. Duvar kâğıdında arkadaşı Kırmızı Köpek’le yeniden buluşuyor üstelik. Çekingen, her şeyi gözlemleyen, sakinliği ve tek başına olmayı seven Luna’nın bu halleri öğretmenlerini endişelendirse de büyükannesi Luna’nın gittiği o güzel yerleri biliyor. Sessizlik kimi insanı ürkütür. Aralarındaki kocaman boşlukları gürültüyle doldurabileceklerine inanırlar. Oysa sessiz kalabilmek kendine özgülüğü yakalayabilmek için bir fırsattır ve susabilen kişi aslında konuşabilen kişidir. Şeyleri dönüştürmek için durmak ve onlara güzelce bakmak gerekir. Şu bulutu görüyor musunuz? “Sandala binmiş küçük bir köpeğe benziyor.” NEHİR BENİ NEREYE GÖTÜRECEK? Pencereniz bir nehre bakıyorsa fabrikaların, sel gibi akan arabaların arasından iki yana uzanan bu nehirde gümüş rengi bir teknede hayal edebilirsiniz kendinizi pekâlâ. Ormanın derinliklerinden, mangrov ağaçlarının arasından geçip okyanusa kavuşabilir ve bir sürü rengârenk balık görebilirsiniz. İlk iki kitapla aynı duyguda duran Nehir’de, resimleriyle hayal eden ya da hayalleriyle resmeden bir küçük kız görüyoruz. Şehrin ortasından sahiden bir nehir bile geçmiyor belki ama ne önemi var, o penceresinden bakınca bir nehir görüyor. Bırakıyor nehir onu sandalıyla uzaklara, tuz ve yosun kokusuna, fırtınanın ortasına götürsün. Gümüş rengi sandal, küçücük bir pencereden çıkıp kocaman bir dünyayı gezdikten sonra yine küçük kızın odasına dönüyor ve aklımıza oyunun doğasına içkin özelliklerden biri geliyor: “Oyun, bu hayattan kaçarak, kendine özgü eğilimleri olan geçici bir faaliyet alanına girme bahanesi sunar.” Fısıltı, Luna ve Mavi Oda, Nehir metinle tutarlı, özenli ve naif resimleri, göz alıcı renkleri ve baskı kalitesiyle pek çok kitaptan ayrılıyor. Bu kadar özenli basılmış çeviri kitapları görünce her defasında aynı soru geçiyor aklımdan: Neden telif kitaplarda da aynı baskı kalitesini, özeni göremiyoruz? Maliyet nedeniyle baskı kalitesini düşürüp çok sayıda kitap basmak yerine hem resimleri hem metinleri güzel, didaktizmden kaçınan daha nitelikli işlere alan açılmasını isterdim. Çeviri kitap seçiminde böyle özenli davranan yayıncılar aynı dikkati neden telif eserlerde de göstermiyor ve mevcut eserlere kıyasla daha farklı, cesur sayılabilecek işleri yayımlama konusunda çekingen davranıyorlar? Yerli yazar ve çizerlerin daha iyisini üretme konusunda, her yönden, daha fazla desteklenmesi gerekmiyor mu? Fısıltı / Pamela Zagarenski / Çeviren: Sedef Özge / 2018 /KVA Çocuk / 38 sayfa / 3+ yaş Luna ve Mavi Oda / Magdalena Guirao Julien / Çeviren: Mehmet Deniz Bölükbaş / 2017 /KVA Çocuk / 38 sayfa / 3+ yaş Nehir / Marc Martin / Çeviren: Sedef Özge /2018 /KVA Çocuk / 38 sayfa / 3+ yaş 18 2 Mayıs 2019