05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA Mizojini Pencere Her dilde pencereden bakılır, her dilde pencerenin baktığı söylenmez oysa; anadilimde pencerenin bakmak fiiliyle özne ilişkisine girmesi hem bir kıpırdanma uyandırır içimde hem tedirginlik yaratır. K apılar da öyle ama sanırım, pencereler daha yoğun, neredeyse takınaklı biçimde oyaladı beni, çocukluğumdan beri. Yazdıklarıma sıçradılar doğal olarak, biriiki kez de seçerek topluluk önünde haklarında söz aldım. Küratörlük uğraşına dalsaydım ara sıra etrafında dolandığımı saklayacak değilim, yapılmamıştır diyemem, bir pencere sergisi düzenler, tablolarla fotoğraflarla yetinmez, duvarlara yerleştireceğim ekranlardan film sahneleri akıtır, panolara şiirler, metinler kondururdum. Bir tane hayatımız vardır, pek az şeye yettiğini gün gelir herkes anlar; ben çoktan anladım. Her dilde pencereden bakılır, her dilde pencerenin baktığı söylenmez oysa; anadilimde pencerenin bakmak fiiliyle özne ilişkisine girmesi hem bir kıpırdanma uyandırır içimde hem tedirginlik yaratır. Arkasında kimse olmasa bile pencerenin kendi bakışına gönderme yapılmasında hayalet öykülerine, efsanelerine özgü bir durumu dayatır. Kaldı ki kör pencere deyişi de durumu pekiştirecektir. Yaşadığım evin pencereleri, arka cephedekiler, bir hastaneye bakıyor. Yıllar geçti, bu konumun daraltıcı yönünden dem vurmuştum. Pencerem mezarlığa açılsaydı, şüphesiz estetik dokusunda özenin ağır bastığı örneklerden biri olması kaydıyla, içim daralmazdı. Dayanaktan yoksun varsayım diye düşünenler çıkabilir, onlara pek çok kentin mezarlıklarını sebepsiz yere ziyaret ettiğimi anımsatmak isterim; buna karşılık, zorda ve zorunda kalmadıkça herhangi bir hastaneye gitmeyi aklımdan geçirmem. Mezarlığın ölümden başka bir anlamı, cümlesi yoktur; orada bir tek kalıntılar barınır, ziyaretçiler uğrar ve çekip giderler, kalanların duygusuyla, düşünceyle, güdülerle herhangi bir bağından söze demeyiz. Hastane farklı bir ortam: Morgunda geçici olarak bekletilen birkaç kadavra sayılmazsa içerisi canlılarla dolu, hastalar ve sağaltıcıla rı, refakatçiler ve ziyaretçiler, çoktan aza bir yelpazede sorunlara kilitli, acının ve ağrının atmosferdeki en kalın tabakayı oluşturduğu bir kubbenin altında, umutla umutsuzluk arasındaki, bazen istenmedik ölçüde kısa, bazen uzun ama ucu sisle kaplı bir köprüde hareketsiz hareket halinde saatleri, günleri, haftaları katetmektedirler. Penceresi mezarlığa bakan kişi penceresinden baktığında ölülerini düşünerek kederlenir, kendi ölümünü aklına getirerek irkilir ya da ürperir, gelgelelim taşların altındakilerin ne şimdisi vardır, ne geleceği olabilir, onlar için endişe duymayı gerektirecek bir bahis aransa da bulunamaz. Hastane, içeride tanıdığımız olsun olmasın bir kara yumak gibi dikilir pencerenin karşısında: Partikülleri bütün katlara, koridorlara, ameliyat salonlarına ve hasta odalarına bileşkenleri dağılmış dipsiz, dinmek bilmeyen bir uğultu kulaklarınıza dolar, kafanızı bir an önce, iki anlamıyla çevirmek, pencerenin önünden uzaklaşmak tek çarenizdir. Bu deneyimden zaman içinde amansız, belki anlamsız, bir sorunun biçim bulup önüme çıktığını eklemeliyim: Buncası bir yapıya nasıl sığabiliyor? Önünden, yanı başından dalgın Albert Camus geçenlere seslenme, içindekileri aktarma yetisi yoktur yapıların: Sesi duyabilmek için iyice yoğunlaşmak gerekir. Ne kadar sürdürülebilir? Kafayı çevirmek dedim; başka türlü ayakta kalamaz insan: Durma sallanır. ALINGANNÂME Türkçeye gönül vermiş, Türk edebiyatına çevirileri ve çalışmalarıyla katkıda bulunmayı sürdüren yabancı bir dostum, yazarlarımızdan birinin Camus yerine Kamü yazmasına güldüğünü gördüğümde, dayanamadıydım: “Yahu, sizin konuşurken Bach’a ‘Bak’, Nietzsche’ye ‘Niç’s demeniz, farklı bir durum mu?” Neyse ki hak vermişti. Koskoca Gallimard Yayınevi, ayıpların büyüğü, Orhan Pamuk’un adını sırt yazısında “Ohran” diye basmış, ayıbın ayıbı, kitabı dolaşımdan çekmemişti. Baktım, Sartorius da aynı hatayı tekrarlamış Prens Adaları kitabında, Fıstık Ahmet’i de “Fıtsık” yapmış. Beşer şaşar, benim de başıma gelmiştir bu türden yanlışlar yapmak. Çözüm yolunu Przybszewski üzerinden Noksan’da göstermiştim: İşi uzmanından sormak. Özel isimler alıngandır. n Orhan Pamuk KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 31 Eylül 2016 K uzey İrlandalı gazeteciyazar Jack Holland 2002’de başladığı kitabı ile 2004’teki ölümüne kadar uğraştı, metne ekler yaptı. Holland, “Mizojini”de, kadınlara yönelik nefret söyleminin tarihsel boyutunu gözler önüne sererken kadınların ayırımcılıkla ve şiddetle mücadele edişini, hakları ve kimlikleri için nasıl harekete geçtiğini anlatıyor. Ali Bulunmaz değerlendirdi kitabı. Türk sineması dendiğinde adını en çok andığımız film olan Dünyayı Kurtaran Adam ve filmin yönetmeni olarak bugün hâlâ konuşulan Çetin İnanç, yüz elliye yakın filme imza atmış bir sinema emekçisi. Pınar Öğünç’ün on yıl aradan sonra yeni baskısı yapılan kitabı “Jet Rejisör”, İnanç’ı ve filmlerini yakından tanımamızı sağlıyor. Elif Saka bakıyor Öğünç’ün kitabına. Hikmet Hükümenoğlu’nun yeni romanı “Körburun”, küçük bir adada yaşananlar üzerinden Türkiye’nin 1960 ve 1990 yılları arasında yaşanan toplumsal kırılmalarına odaklanıyor. Kitapla ilgili yazı Eray Ak’ın. “Faşizm Kehanetleri”, George Orwell’in savaş anılarını siyaset ve edebiyat ilişkisi üzerinden değerlendirmek, bunun yanında yazarın dünya görüşünü keşfetmek için önemli bir kaynak. Özkan Ali Bozdemir tanıtıyor kitabı. Cenk Gündoğdu’nun yeni şiirleri “Harap” adıyla yayımlandı. Toplumsal değişimleri ve meseleleri, şiirine yeni yollar ve söylem arayışlarıyla katmayı sürdüren Gündoğdu ile yeni kitabı “Harap” üzerine konuştuk. Bol kitaplı günler... turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear