Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                ÇETİN NERSE’DEN “HAYVAN HAKLARI”  Vihnaiscyadvnaandnılvşaeır  Çetin Nerse, insanın hayvana bakışını ve onunla çoğu zaman “kurduğu” çarpık ilişkiyi, önyargılar ve hak bağlamında yaptığı değerlendirmeleri bir kitapta toplamış. “Hayvan Hakları” çalışmasında Nerse’nin anlatmaya çalıştığı bir meselesi olduğu göze çarpıyor, o da özgürlük temelli; yazar, insan ve hayvanın özgürlüğünü birbirinden ayırmadan ilerleyip türümüzün düştüğü hataları birer birer sıralıyor.  SERKAN ÇİFTÇİ S on dönemde her yanımızı saran şiddet ve vahşet dalgasından payını fazlasıyla alan hayvanları gözden uzak tutmak ve onların haklarını tartışmaya açmamak mümkün mü? Çok uzun zamandır geçerli olan ya da üstü bir şekilde örtülen önyargı ve kanılara kurban edilen hayvanları gündeme getirmek kimilerinde rahatsızlık uyandırıyor. Çünkü daha en başta, konuya yanlış bir yerden giriyor bu zevat: “Hayvanlar insan içindir” gibi pragmatik ve son derece çarpık bir bakış açısıyla hareket ettiklerinden, hayvanların ilkin yaşam hakkı vahşi biçimde elinden alınıyor. İnsanın “uygarlaşma” ve dünyaya hâkim olma süreci, kendi dışındaki varlıkların yaşam alanlarını daraltmasına, ardından hızla yok etmesine neden oldu. Tabii bu arada bir zamanlar taklit ettiği, kutsallaştırdığı ve mistik kimi anlamlar yüklediği hayvanlar da “ikinci sınıf” canlı haline getirildi. Dolayısıyla “doğaya egemen olma” kaygısı ve hırsı, hem insanın kendisini hem de kendi dışındaki canlıları vicdan yoksunu bir biçimde ve sistematik olarak katletmesinin önünü açtı. Bunların örneklerini geçmişte gördük, bugün de görmeye devam ediyoruz. Çetin Nerse de konuya buralardan yaklaşıp insanın hayvana bakışını ve onunla çoğu zaman “kurduğu” çarpık ilişkiyi, önyargılar ve hak bağlamında yaptığı değerlendirmeleri bir kitapta toplamış. Nerse’nin bir meselesi var, o da özgürlük temelli; yazar insan ve hayvanın özgürlüğünü birbirinden ayırmadan ilerleyip türümüzün düştü  ğü hataları birer birer sıralıyor.  aynı derecede hayati olduğunu anladı.  HAYVANLAR ŞEYLEŞTİRİLEBİLİR Mİ?  İşte böylece, Aristoteles’in insanın hayvanlığına yaptığı gönderme yerini buldu. Fakat araya giren pragmatizmin  Aristoteles’in “insan politik hayvan büyüyü bozduğunu; insanın, hayvanı  dır” önermesi, yıllar içinde çok tartı  araçsallaştırmaya eğilimli hale gel  şıldı; bunu kabullenenler çıktığı gibi  diğini ve onlara fayda esasına göre  eleştirenler de vardı. Gelgelelim, canlı yaklaştığını söylemek gerek. Nerse’nin  dediğimizde ahlakın sınırlarını çizip  derdi, bu yaklaşımın yanlışlığını gös  içini dolduran insanoğlu, zamanla  termek biraz da; insanla hayvanın var  hayvanların da hakları bulunduğunu, olma savaşı vermesindense bir arada  özgürlük kavramının onlar için de  yaşama düsturunu öne çıkarmayı sa  vunma... Nerse, var olma  savaşının hayvanların kendi  arasında ve son derece âdil  biçimde sürdüğünü, insanla  hayvanın pekâlâ bu dünyayı  paylaşabileceği görüşünde.  Nerse’nin, bu anlamda  yaptığı insandışı hayvan  tanımlaması, kitap boyunca  konunun daha iyi anlaşılma  sı için belirtilmesi gereken  bir nokta. Bu kavramlaştır  ma, bizi evrimle ve aynı za  manda, bizim dünyamıza ait  olan iyilikkötülük kavram  çiftiyle buluşturuyor.  Nerse, hayvan haklarının  çerçevesini hukuki, ahlaki  ve felsefi bağlamda çizerken  inanışlara, geleneklere ve  dine de uzanıyor. Böylece  kadim tartışmaların kapısı  da aralanıyor: İnsan özün  de iyi midir? Hayvanlar  âleminde kötülük var mı  dır?.. Elbette burada yan  yollar da karşılıyor bizi:  Saldırganlık, korku, yücelik,  merhamet, vicdan...  İnsanın, var oluş amacını  diğer hayvanlardan “daha  kutsal ve üstün” bir noktaya  taşımasının dini ritüellerle,  Nerse, hayvan haklarının çerçevesini hukuki, ahlaki inanışlarla, geleneklerle ve  ve felsefi bağlamda çizerken inanışlara, gelenek hepsinden öte önyargıyla  lere ve dine de uzanıyor.  ilintili olduğunu unutma  mak lazım. Buna bir tür narsizm demek de mümkün. Oysa o yücelik hissi, başta hayvanlarla olmak üzere insandışı her şeyle araya keskin sınırlar çizmek anlamına gelir. Nerse’nin en büyük itirazı buraya: “İnsanın yüceliği, var oluşsal bir varsayımainanca dayanır. Esasında, insan yüce bir varlık değildir, yalnızca bazı insanlar tarafından öyle varsayılır.” Bu varsayım, insanın hayvanları belli gerekçelerle araçsallaştırmasını tetikler. Akıl, ruh, dil, bilinç, zihin ve duygu, söz konusu gerekçelerin başında gelir. İNSANMERKEZCİ BAKIŞTAN UZAKLAŞMAK İnsanın yarattığı ayırımcılık ve araçsallaştırma, hayvanların “şeyleştirilmesinde” büyük rol oynar. Nerse, “şey”in, zihinden yoksun, acı ve hazdan sıyrılmış niteliğine vurgu yaparak meselenin ciddiyetini anlamamızı istiyor. Aslında bu, “evrenin sahibi olma” gibi şiddet barındıran bir eyleme işaret ediyor. O da bizim, “hayvan ve hak bilinci”ne geçişimizi zorlaştırıyor. Nerse ise ısrarla o bilinci gündeme getiriyor. Dilimize pelesenk olan ve hayvana yönelik şiddet içeren kimi deyiş ve sözler, Nerse’nin vurguladığı gibi “hayvan ve acı bilinci”nin yansıması. Neredeyse bütün dünyada buna benzer örnekler var. Dildeki bu kirlilik, zihne ve yaşama da sızıyor; ardından şiddet “normalleştiriliyor” ya da “gerekçelendiriliyor.” Hatta “doğa kanunları”na atıf yapılarak hayvana yönelik şiddet “meşrulaştırılabiliyor.” Nerse, tüm bunlarla beraber, “Tanrı, hayvanları bizim için yaratmış” gibi bir inanışı hatırlatarak eksik parçayı tamamlıyor. İnsanın, kendisini “nezih”, insandışı hayvanları “mekruh” olarak algılamasının temelinde yatan da bu. Ümmetleştirme ve “karşı” tarafı düşman görmenin altında da aynı görüş var. Yani insanın, insanmerkezci bakışı, insandışı hayvanları öteliyor. Nerse, bu yaklaşımın, adaleti yadsıyıp zulmü öne çıkardığını savunuyor. Bir başka deyişle, türcü herhangi bir bakış açısının hak, adalet ve ahlak barındırmadığını hatırlatıyor. Nerse’nin, “Hayvan hakları nedir?” veya “Hayvanların hakları nelerdir?” gibi sorulara doğrudan yanıt verdiğini umarak kitabı okumaya başlayanlar hayal kırıklığına uğrayabilir. Yazar, daha çetin bir yola girmiş: Tarihsel, ahlaki, felsefi ve dini perspektiften bakarak olan ve olması gereken arasında ayırımlar yapmaya yönelmiş. Bunun anlamı, insanın bakış açısını değiştirmesi; kanaatlerden, inanç ve kanılardan sıyrılarak en başta vicdani bir boyutta konuyu değerlendirip insandışı hayvana yaklaşması. Yani çarpık ve içinde türlü tehlikeler barındırıp ayırımcılığa yol açan insanmerkezcilikten kaçınması... n Hayvan Hakları/ Çetin Nerse/ Ayrıntı Yayınları/ 220 s.  20 10 Mart 2016  KITAP   
            
    
