Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
KOLEKTİF BİR ÇALIŞMA: “SINIFIN YENİDEN ÜRETİMİ” Hiç bitmeyecek bir mücadele “Sınıfın Yeniden Üretimi”, sunduğu güçlü teorik çerçeve ile neoliberalleşme sürecindeki yeni orta sınıf ve eğitim arasındaki karmaşık ilişkileri incelemesiyle konuya ilgi duyanlar için önemli bir başvuru kaynağı. Ayrıca, sadece akademisyenlerin değil, Türkiye’deki sınav gerçeği ile doğrudan veya dolaylı yoldan temas halindeki herkesin ilgi duyabileceği nitelikte bir kitap. Çünkü aileler, kültürel sermayenin en iyi okullardan alınan diplomalar ve bireysel gelişim faaliyetleri ile sürekli zenginleştirilmesinin sınıfı yeniden üretme sürecinde mutlak bir avantaj sağlayacağına inanıyor. ÇİMEN ABACI 2 008’de, yönetmenliğini Can Candan ve Serdar M. Değirmencioğlu’nun yaptığı 3 Saat: Bir ÖSS Belgeseli’ni izlemiştim. Belgesel, İstanbul’da yaşayan altı lise son sınıf öğrencisinin, 2004’teki üniversite giriş sınavına hazırlanırken aileleriyle birlikte yaşadıkları mücadeleyi, sevinçleri, endişeleri ve hayal kırıklıklarını anlatıyordu. Öğrencilerin her biri farklı liselerde okuyordu, ev ve okul ortamları, hayat tarzları, aileleriyle ilişkileri, sınava hazırlanma süreçleri ve gelecekle ilgili hayalleri birbirinden çok farklıydı. Ekonomik ve kültürel sermayesi daha fazla olan ve bu nedenle de sınıfsal konumu daha avantajlı olan orta sınıf ailelerin çocukları daha iyi liselerde okuyor, sınava hazırlanırken dershaneye gidiyor, daha fazla destekleniyor ve daha başarılı sonuçlar elde ederek üniversiteye girmeye hak kazanıyorlardı. Diğer yandan, o zamanki adıyla “düz lise” olan okula devam eden gençlerden biri, yetenek puanıyla girmek istediği üniversiteyi iki yıl üst üste girdiği sınav sonucunda kazanamazken, meslek lisesinden mezun olan bir diğeri, elde ettiği sonuçla liseden farksız bir meslek yüksekoku Kitapta sunulan araştırma sonuçları bize özellikle devlet ve piyasa tarafından yükseltilen, yeni dönemin sunduğu imkânlar ile daha fazla görünür olan, hayat tarzı ve tüketim kültürü ile farklılaşan yeni orta sınıfın eğitim alanındaki stratejilerini ve bu stratejilerin sınıfın oluşuma dair önemli bulgular sunuyor. lunda eğitimine devam etmeye çalışıyordu; hem de bu eğitimin hayatında çok da önemli bir fark yaratacağına inanmadan... Bu gençlerin etkileyici ama bir o kadar da tanıdık gelen hikâyelerine tanıklık ederken, ekonomik ve kültürel sermayenin aileler arasındaki eşitsiz dağılımının sonucu olarak toplumsal sınıfın çocukların geleceğini şekillendirmede ne derece önemli olduğunu düşünmeden edememiştim. Bir başka deyişle, sınıfsal konum ve eğitim arasındaki ilişkinin toplumsal eşitsizliklerin yeniden üretilmesindeki rolünü sorgulama imkânı bulmuştum. Belgeselin yayınlanmasından bir yıl sonra, doktora tezim için kaynak olarak faydalandığım, Henry J. Rutz ve Erol M. Balkan tarafından yazılan Reproducing Class: Education, Neoliberalism, and the Rise of the New Middle Class in Istanbul adlı araştırma kitabını okurken, bu sefer de ailelerin ortaöğretime geçiş sürecindeki çocuklarını İstanbul’daki seçkin okullara yerleştirme mücadelesine ve yarışına şahit olmuştum. Ancak bir farkla; eğitim alanındaki rekabeti, bu rekabeti şekil lendiren ve farklılaştıran yeni orta sınıf ailelerin bakış açısından okuyarak... NEOLİBERAL DÖNEM 2016’nın başında kitap, Sınıfın Yeniden Üretimi: Eğitim, Neoliberalizm ve İstanbul’da Yeni Orta Sınıfın Yükselişi adıyla Türkçede de basıldı. Sunduğu güçlü teorik çerçeve ile neoliberalleşme süreci, yeni orta sınıf ve eğitim arasındaki karmaşık ilişkileri inceleyen bu kitabın konuya ilgi duyanlar için önemli bir başvuru kaynağı olacağı kesin. Ayrıca, sadece akademisyenlerin değil, Türkiye’deki sınav gerçeği ile doğrudan veya dolaylı yoldan temas halinde olan herkesin ilgi duyabileceği nitelikte bir kitap olarak... Kitapta sunulan araştırma sonuçları bize özellikle neoliberalleşme sürecinde, devlet ve piyasa tarafından yükseltilen, yeni dönemin sunduğu imkânlar ile daha fazla görünür olan, hayat tarzı ve tüketim kültürü ile farklılaşan yeni orta sınıfın eğitim alanındaki stratejilerini ve bu stratejilerin sınıfın oluşumu, farklılaşması ve yeniden üretilmesi üzerindeki etkisine dair önemli bulgular sunuyor. Bunu yaparken de neoliberal dönemde eğitim alanında yaşanmakta olan dönüşümleri sadece devlet politikalarına odaklanarak ele almıyor; bu alanın önemli öznelerinden biri olan aileleri mercek altına alarak onların edimlerinin nedenlerini ve sonuçlarını aktarmaya çalışıyor. Ayrıca, rekabet stratejilerinin hayata geçmesinde ailelere yardımcı olan “sınav hizmetleri piyasasında” çalışan uzmanların da görüşlerine başvuruyor. Dolayısıyla son yıllarda öne sürülen tezlerin aksine “sınıf önemlidir” diyerek bizi ihmal edilen bu konu üzerinde yeniden tartışmaya davet ediyor. Kitaba temel oluşturan araştırmanın yapıldığı tarihten bu yana ortaöğretime geçiş sınavının adı, yapılış şekli ve içeriği sürekli değişmiş olsa da değişmeyen tek bir gerçek var gibi görünüyor; ailelerin çocuklarını en iyi okullara yerleştirme mücadelesinin sürmesi, rekabetin her geçen yıl artması ve bu nedenle de yarışta diğerlerinin önüne geçme stratejilerinin sürekli değişmesi gerekliliğine duyulan inancın “ortak akıl” haline dönüşmesi. Rutz ve Balkan’ın altını çizdiği gibi devlet, sınav yapısına dair kurallar ve düzenlemeler getiriyor ancak nasıl rekabet edileceğini ailelere bırakıyor. Bu bağlamda aileler de çocuklarını hangi şekilde sınava hazırlayacaklarına kendileri karar veriyorlar. Sonuçta neoliberal dönem, “sürekli bir rekabet” ve “seçme özgürlüğü dönemi”. Günümüzde TEOG adıyla yapılan temel öğretimden ortaöğretime geçiş sınavının sonucunda iyi bir yer edinme çabası, aileleri farklılaştırılmış sınav hazırlık uygulamaları için arayışa sokuyor. Piyasa da bu talebe hızlı bir şekilde yanıt vermekte gecikmiyor. Artık çocuklar özel ders almanın yanı sıra öğrenci koçlarıyla çalışıyor, danışmanlık alıyor ve otellerde TEOG kamplarına gönderiliyorlar. YARIŞTAN KOPMAMAK Peki, sınav temelinde eğitim alanında neden bu kadar büyük bir rekabet var, neden aileler ve çocuklar kendini sürekli bir yarışın içine girmek zorunda hissediyor? Çünkü aileler, eğitsel nitelikleri ifade eden kültürel sermayenin en iyi okullardan alınan diplomalar ve bireysel gelişim faaliyetleri ile sürekli zenginleştirilmesinin sınıfı yeniden üretme sürecinde mutlak bir avantaj sağlayacağına inanıyor. Eğitim, altı çizildiği gibi aileler için statü sağlayan bir meta ve ebeveynler de ona yapılan yatırımın emek piyasasında karşılığının olacağını düşünerek hareket ediyorlar. Bu nedenle, yarıştan hiçbir zaman kopmamak gerekiyor. Kitap da bize yarıştan kopmamak için geliştirilen stratejileri ve uygulamaları aktararak eğitim alanındaki mücadelenin aslında hiç bitmeyecek bir sınıfın yeniden üretilme mücadelesi olduğunu kanıtlıyor. Bu mücadeleden yolu geçmiş veya geçecek olan herkesin okuması tavsiyesiyle... n Sınıfın Yeniden Öğretimi / Henry J. Rutz, Erol M. Balkan / Çeviren: Neşecan Balkan / h2o Kitap / 222 s. 26 13 Ekim 2016 KItap