05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bir Iris Murdoch derlemesi “Varoluşçular ve Mistikler” Ağzını korkak alıştırmayan bilge Süha Sertabiboğlu’nun Türkçeleştirdiği “Varoluşçular ve Mistikler”, Iris Murdoch’ın edebi ve felsefi metinlerinden geniş bir seçki. Yirminci yüzyılın en etkili yazarlarından ve düşünürlerinden Murdoch, kitapta miras bıraktığı fikirlerle olduğu kadar yeniden yorumladıklarıyla, sanat ve ahlak üzerine görüşleriyle de öne çıkıyor. r Ali BULUNMAZ “İnsanoğlu fantezilere gerek duyar. Romancılar potansiyel olarak en büyük doğrucudur fakat usta bir fantezi cambazıdır aynı zamanda.” “Felsefe tıpkı gazeteler gibi çağının hem yol göstericisi hem de aynasıdır.” bir yapı inşa etmezler, birlikteliklere vurgu yaparlar. Murdoch, Russell’ı mistisizmin karşısına koyup savunduğu mantık nedeniyle sıkı biçimde eleştirir. Murdoch’ın, kısıtlayıcı bir sisteme dâhil olmak gibi bir derdi yoktu. Onun ortaya koymaya çabaladığı şey, içindeki kuşkuyu bir hareket noktası olarak almak ve etrafındakilere eleştirel gözle bakmaktı. Bunun ulaştığı yer ise hem edebi hem de felsefi anlamda eleştirinin eleştirisiydi. İyiyi, kötüyü ve değerliyi sorgularken hep buradan yola çıkması, kendisiyle çelişmesini de engelledi. ris Murdoch’ın ölümünden iki yıl önce, 1997’de John Bayley, eşinin bir süredir Alzheimer hastalığıyla mücadele ettiğini duyurunca kimse bunun Murdoch’tan alınan son haber olacağını düşünmemişti. Belki de düşünmüştü ama dillendirmekten kaçınmıştı. Üstelik aynı günlerde Bayley, eşinin kendi yazdığı kitaplarının bile adını hatırlayamadığını söylüyordu. Hastalığının, onu nereye götürdüğünü anlayan Murdoch, son bir gayretle durumunu özetleyecekti: “Büyük bir sessizlik, alacakaranlık ve zamanın bazen hızla aktığı bazen sabitlendiği bir yerdeyim.” O satırları yazdığı vakte kadar hatırlama, anlama ve yorumlamanın önemini anlatmaya uğraşmış bir yazar ve düşünür için bundan daha trajik bir şey olamazdı herhalde… Öykü, roman ve felsefeyi bir potada eritebilen, bütün kitaplarında ayrıntıları önemseyen Murdoch, inandığımız ve sürmesini istediğimiz metafizik anlam dünyasının dağılışını resmetmişti. Yazarların yaşam koşullarını ve yapmak zorunda kaldığı “iş”leri masaya yatırırken öbür yandan hayatın merkezine kendisini koyup diğer herkesi nesne olarak görenlerin, dünyada nasıl bocaladığını anlatmıştı. Sanat, yaşam, aşk, cinsellik ve felsefe Murdoch’ın ele aldığı başlıca konulardı. Yazıları ve kitaplarında bunlar etrafında gezinirken platonik aşkı ve dini de sorguluyordu. Murdoch’ın yaptıklarına baktığımızda “dağınık” çalışan bir yazar olduğunu görüyoruz; dokunduğu pek çok konunun en ücra köşelerini karıştırmıştı. Bununla beraber, insanların ikiyüzlülüğünü ya da çokyüzlülüğünü çözümlemeye yöneldi. Bir S A Y F A 4 n 1 1 I (Kitaptan) şamlarda felsefe ve edebiyat ön planda. Hatta George Steiner’ın da dediği gibi “Murdoch, D. H. Lawrence ve F. R. Leavis gibi en büyük doğrucunun romancı olduğundan emin.” Murdoch, kendini bildiği son an’a kadar hayran olduğu Platon’la başlayan “kurgu ve gerçek tartışmasının” içindeydi. Ama taraf tuttuğunu, ikisinden birini körü körüne seçtiğini söylemek zor. Bu da bize ikisi arasındaki ULUSLARARASI BİR DÜŞÜNÜR geçişkenliği anımsatıyor ve Murdoch, Murdoch’ın, ahlak ve estetik üzerine tıpkı mistisizmden olduğu gibi o geçişçok titiz araştırmalar yürüttüğünü, aynı lerden de bahsediyor. titizliği bu kavramları kullanırken gösterdiAvrupa’nın çılgınlığı, Murdoch’ı sanatğini de biliyoruz. Romanları ve makaleleri, tan ahlak felsefesine sürükler ve varoluşbu anlamda elimizdeki en önemli veri. çuluğun, insanın çöküşü izleği onun da Varoluşçular ve Mistikler’de de bu titizliğe çekim alanına girer. Savaşın yakıp yıktığı rastlamak mümkün. Dahası bu geniş seçki, bir Avrupa, Platon’un sanat, estetik ve yazarın beslendiği kaynakları da bizle busiyaset görüşü, varoluşçuluk ve mistisizm luşturuyor. Murdoch’ın zihninde gezinir. Çağları birVaroluşçular ve Mistikler gösteriyor ki leştiren, gününü yorumlayan ve sınırlarını Murdoch için felsefe ve edebiyat ayrılmaz hep geniş tutan yazar, bu nedenle ulusikili. Kendisi de dâhil, incelediği tüm yalararası bir düşünür olarak nitelenir; Varoluşçular ve Mistikler’de en çok da bununla yüzleşiyoruz. Romanlarında, doğrudan yaşamı anlatmaması ama ondan hiç uzağa düşmemesi ve varoluşçuluğu, çoğunlukla bunun tersini yapmakla eleştirmesi, Murdoch’ın düşünürlüğünün uzandığı noktaları yansıtıyor. Mistiklerin gerçek dünyaya daha yakın durduğunu, bir başka deyişle “gerçek dünyada vaftiz olduğunu” düşünmesi, onu katı bir varoluşçu şeklinde değerlendirenlere yanıt niteliğinde. Murdoch’a göre mistikler hayallere ve yaşamın dışındaki herhangi bir şeye kapılıp gitmez, aksine gerçeklikle bağları çok sıkıdır, ayakları yere Iris Murdoch’ın Alzheimer hastalığına yakalandığını tüm dünyabasar ve dünyada her ne varsa ya ilk kez kocası John Bayley duyurmuştu. Bu, yirminci yüzyılı tümünü korumayı hedefler. anlayıp yorumlamaya çabalayan, insanoğluna bir bakıma “hatırBu yüzden karşıtlıklar üzerine la!” diyen Murdoch ve okurları için hayli yıkıcı bir durumdu. H A Z İ R A N 2 0 1 5 kıyafet misali giyilen, sonra hiçbir şey olmamış gibi pervasızlıkla bir kenara bırakılan tavırlara dikkat çekmeye çabaladı. Murdoch’ın görüşlerinin tam anlamıyla yerli yerine oturmasını sağlayanların başında, tanışıklığı bulunan JeanPaul Sartre ve Simone de Beauvoir geliyordu. Hemen her şeyin büyük bir hızla dönüştüğü yirminci yüzyılda Murdoch, bu değişim değirmeninde ezilen insanı bütün yönleriyle irdelemişti. Buradan bakıldığında Murdoch, sadece bir romancı ya da felsefeci olarak değerlendirilmemeli, o aynı zamanda bir düşünür ama hepsinden öte bir bilgeydi. Romanları kadar makaleleri ve söyleşileri de çok ses getirmişti. İşte bunların önemli bir bölümünden oluşan bir seçki; Murdoch’ın edebi ve felsefi makalelerinin derlemesi, Varoluşçular ve Mistikler adıyla yayımlandı. PLATON’UN MAĞARASINDAN ÇIKIN! Murdoch’ın kendisi gibi romanlarındaki karakterler de gerçeklikle yüzleşmesiyle, şiirselliğiyle, dehşetle çevrili oluşuyla ve ikna etmekten çok anlatmaya yoğunlaşmasıyla dikkat çekti. İşte Murdoch, varoluşçuluğu, bunları yapmadığı ve her şeyi saydamlaştırdığı için eleştirdi. “Onlarda muğlaklık var ama gizem yok” deyince ne kastettiği daha rahat anlaşıldı. Murdoch’ın kesinlikten çok uzlaşmayla ilgilendiği, yaşamı kuran her şeyi içine alacak bir gerçekliğin peşinden gittiğini söyleyebiliriz. Bu noktada ısrarla sanat ve özgür sanatçının üzerinde durdu. Büyük sanatçıları “özgür” olarak nitelendirirken “ahlakın anahtarının etik ve estetik değil, sanat olduğunu” da vurguladı. Platon’un, “karmaşık bir şey hakkındaki gerçeği söylerken gizemli bir tavır takındığını düşündüğü” sanata güvensizliğini böylece sıfırladı. Sanata ve sanatçıya hakkını teslim ettikten sonra Murdoch, edebiyat ve felsefe arasındaki ilişkiye değinir; hatta edebiyatın, felsefeden devraldığı bayrağı hatırlatır: Edebiyat, yaşamımız hakkında bir yoğunluk duygusunu tekrar keşfetmemizi sağlar. Israrla bir eleştirmen olmadığını anımsatan Murdoch, edebiyatın bizi “teselli ve fantezilere karşı güçlendirebileceğini, romantizmin hastalıklarından kurtarabileceğini” iddia etmişti. Murdoch’ın felsefe adına yaptığı en büyük iş ise Platon’u yeniden okumasıydı. Bu, Platon’un üstünden geçmek değildi elbette; tekrar yorumlama ve yarattığı kavramları günün koşullarıyla bir kez daha değerlendirmeydi. Bir anlamda Platon’u yorumlayan çoğu insanı, onun en bilindik metaforu olan mağaradan çıkmaya davet etmesiydi: Platon’un söyleminin temelindeki gibi herkesi “görüntüden gerçeğe doğru bir yolculuğa” çağırdı. Platon’a hayran, varoluşçuluğa mesafeli, sistemlerden uzak ve insanın yaşamını güzelleştiren her şeye el veren Murdoch’ın yaşadığı zaman diliminde, daha doğrusu unutuşa teslim olduğu güne dek hayatı yorumlayan ve onda iz bırakan bir bilge olduğu ortada. Varoluşçular ve Mistikler’deki tüm metinler, onun söyleyecek pek çok sözü olduğunu ve bunları ağzını korkak alıştırmadan söylediğini gösteriyor bize. Bu anlamda Murdoch, yazar, düşünür, eylemci ve her ne kadar kabul etmese de bir yönüyle eleştirmen olarak tekrar karşımıza çıkıyor. n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Varoluşçular ve Mistikler/ Iris Murdoch/ Çeviren: Süha Sertabiboğlu/ Ayrıntı Yayınları/ 624 s. K İ T A P S A Y I 1321 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear