Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Y ir şiiri, bir romanı, bir denemeyi okurken kimi zaman kısacık söylenmiş ama bizi derinden etkileyen bir söze rastgeldiğimizde, “Müthiş!” deriz kendi kendimize. “Daha iyisi söylenemezdi!” Gerçekten de “Cyrano de Bergerac”ın yazarı Edmond Rostand’ın oğlu, düşünür Jean Rostand’ın dediği gibi “Bazı özlü sözler o denli benzersiz bir etki bırakır ki, insanda söylenecek başka söz kalmadığı duygusu uyandırır.” Böylesi sözler, her zaman bir roman, deneme ya da şiirde değil, kimi zaman bir felsefe yazısı, yaşamöyküsü, özyaşamöyküsü ya da anı kitabında, kimileyin bir sohbette de çıkabilir karşımıza. Engin bir deneyimin, zengin bir yaşamın imbiğinden süzülmüş ya da derin bir gözlem gücüne yaslanmış sözlerdir bunlar. eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celal@celaluster.com.tr Ferit Edgü ‘Cahil’ adlı yeni kitabında topluma ve politikaya yergi okları gönderiyor Cahillik başa bela... mez; suböreği sever, lahana dolması sever, pişpirik sever, üç taş sever.” “Cahil, tarihi tersinden okur.” “Yöneticisi cahil olan ülkede ışığı gençler yakar.” “Halk cahili sever. Ama her zaman değil.” “Cahil, çok yükseklere çıkabilir. Ama orada duramaz.” “Düşünen adam heykeline bakan cahil, onu sıçıyor sanmış.” “Uzun boylu cahil daha az cahil değildir.” “Cahilin yalancılarla işbirliğinden iktidar doğar.” B sız eleştirileri ve amansız üslubuyla tanınan H. L. Mencken. İnce bir zekânın ürünü olan deyişleriyle ünlenen, tiyatro eleştirilerindeki sivri dili yüzünden Vanity Fair dergisinden kovulan Dorothy Parker. Filmlerinin yanı sıra kitaplarında da çağdaş yaşamın saçmalıkları ve çelişkilerini ince bir yergi ustalığıyla yansıtan Woody Allen. Hepsi de “zehirli sözler”iyle kalemin ve dilin, kılıçtan keskin ve sivri olabileceğini kanıtlamışlar. EVRENSEL BOYUTLAR Ne ki, Edgü’nün özdeyişlerinin yaşamakta olduğumuz dönemin güncellikleriyle sınırlı olduğunu söylemek haksızlık olur. Kitapta yer alan 193 özdeyişin pek çoğu, “ulusal” sınırları aşıyor, evrensel boyutlara erişiyor: “Cahil ve aptal kardeş çocuklarıdır.” “Cahilin zekisi cebinde (okumadığı) bir kitapla dolaşır.” “Gözü kara cahiller vardır. Gözü açık cahiller vardır. Ama gözü tok cahil yoktur.” “Cahilin kadını erkeği yoktur; ancak erkek cahil sayısı, kadın cahilden daha fazladır.” “Cahil, çok konuşur. Hem de bağırarak.” “CAHİLLİK BAŞ TACI” Ferit Edgü’nün “Cahil” (Sel Yayıncılık) adlı aforizmalar kitabını, o söz senin bu söz benim, engin bir keyifle okurken, beş yıl kadar önce hazırladığım “Sözün Özü Eski Çağlardan Günümüze Ünlü Yazarlar ve Düşünürlerden Özlü Sözler” (Can Yayınları) kitabı için yazdıklarım geçti aklımdan. “Sözün Özü”ne, Edgü’den de özlü sözler almıştım. Örneğin, “Kasılma. Başarıların (varsa eğer) beyninin ürünü, kaslarının değil” ya da “İğneyle kuyu kazan, suyu bulmadan göçer” ya da “Alçaklar yüksekten atar.” Ya da, “Balık tutarken nişan alınmaz.” “Cahil”deki aforizmalar ise adı üstünde, tek bir konuya odaklanıyor. “Cahillik, başa belâ, demiş eskiler. Bugün tam tersi: Cahillik baş tacı,” diyor Edgü. “Yalnız politikada değil, edebiyat, sanat hattâ akademik yaşamda en çok aranan nitelik (üstün nitelik) cahillik. Cahil olmayana tüm yollar kapalı. Bu bir fantezi değil, bir gerçek…” Edgü’nün “cahil”e bakışı, kitapta birbiri ardı sıra sıralanan aforizmaların ipucunu veriyor: “Aptal, salak, gerzek, cahil… Tüm bunlar yakın akrabadırlar. Bunların en yaygını, en tehlikelisi cahillerdir. Çünkü o her şeyi bilir. Doğduğunda hatta doğmadan önce her şeyi öğrenmiştir. Bu anlamda Tanrı’nın seçkin kuludur. Yoluna çıkmaya gelmez, sizi ezer geçer…” Ferit Edgü DİL USTALIĞI ZEHİR ZEMBEREK “Cahil” kitabındaki özdeyişleri okurken, yalnızca günümüz toplumunun düşünsel düzeyinin hem eğlenceli, gülmeceli hem de içler acısı, yürek paralayıcı portresini seyre dalıyoruz. Ama bazıları var ki, özel olarak bugünkü iktidara, genel olarak da şimdilerin politik ortamına zehir zemberek yergi okları gönderiyor ve on ikiden vuruyor: “Cahil, kendini sultan sanır.” “Cahilin en büyük silahı iftira atmaktır.” “İktidardaki cahil, muhalefetteki cahilden daha tehlikelidir.” “Cehalet, cahilin fıtratında vardır.” “Politikacının cahili, içerken değil, yerken belli olur.” “Cahil, tiyatro sevmez, konser sevmez, heykel sevmez, tenis sevmez, satranç sev“Cahil” kitabındaki, yılların imbiğinden damlayan, güçlü bir gözlem gücünden süzülen özdeyişler, yalnızca keskin bir zekânın değil, eğlentili bir dil ustalığının da ürünü. Edgü de Borges gibi uzun yazmaktan hoşlanmayan ya da uzun yazmayı gerekli görmeyen bir yazardır. Ve Borges gibi Edgü’nün yazdıkları da gizli gülmeceler içerir. Böyle bakıldığında, “Cahil”deki aforizmaların, Edgü yapının doğal bir uzantısı olduğu da söylenebilir. Bu aforizmalardaki “cahiller” arasında gezinirken, elimde olmadan, Eski Romalı yergi ustası Martialis’in sözü düşüyor aklıma: “O suyu kirletmeye kıçın yetmez / Kafanı daldır, Zoilus, kafanı…” Ve yazıyı burada bitireyim, diyorum kendi kendime, cahilliğimi ve salaklığımı daha fazla açık etmeden… n “Ah, cahil kafam! diye yakınan gerçek bir cahil yoktur. Cahile övgü yazan çok olur. Cahilin ağzı yalan kokar. Cahilin sağı solu yoktur. Cahiller yarışsaydı milyonlarca birinci çıkardı. Cahil, sözcüklerden korkar. Cahilin aklı parada; öbür aklı gene paradadır. Cahil, çok medyatiktir. Yükselmek istiyorsan cahil gibi davran. Cahil, gittiğinde yerine yeni bir cahil gelir. Cahil oğul, cahil babasına öykünür. Cahil, TV’ye çıktığında büsbütün cahilleşir. Cahil, alkışlanmadığında bozuk çalar. Arif kişinin oyu bir, cahilinki iki sayılır. Cahil, vasiyet tutmaz. Cahili, yanıldığına kimse inandıramaz. Cahil, aymaz. Cahilin gözü doymaz. Cahil sultanın bilge veziri olmaz. Cahilin en sevdiği bayram kurban bayramıdır. n GÜLÜMSETİR VE DÜŞÜNDÜRÜR Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ilkeyi kestirmeden anlatan, eskilerin “vecize” ya da “kelâmı kibar”, Batılıların “maxime” ya da “aphorisme” dedikleri bu özlü sözlerle karşılaştığımızda, önümüzde yaşamın o güne değin hiç aklımıza gelmemiş bir boyutu açılır ya da konuya o güne değin hiç öyle bakmamış olduğumuzu sezinleriz. Keskin bir zekânın ürünü olan bu özlü sözler bilgece, alaycı, yergili, asice, şaşırtıcı, bazen de bozguncu, yıkıcı yorumlar getirirken yaşamın, toplumun, doğanın, var olmanın özünü değişik açılar ve yönlerden kıskıvrak yakalar. İnsanı kimileyin afallatır, bazen şöyle bir gülümsetir, kimi zaman da derin derin düşündürür. YERGİ USTALARI Zamanla insanlığa mal olan bu tür özlü sözleri dile getiren yazarların hemen hepsinin, dönemlerinin yergi ustaları olmaları bir rastlantı olmasa gerek. Sözgelimi, katı ya da aykırı görünen gerçekleri dile getiren özdeyişleriyle ünlü La Rochefoucauld geliyor aklıma. Sonra, Aydınlanma çağına öncülük eden, zorbalık ve yobazlıkla yılmadan savaşan, eleştiri yeteneği, keskin zekâsı ve yergileriyle devrim çağının hemen öncesinde Avrupa uygarlığının gelişimini etkileyen Voltaire. Bilgece mizahın büyük ustası Mark Twain. MÜREKKEBİ KURUMADAN ‘Cahile’ aforizma yetişmez... “SALAKLIK ÜSTÜNE DENEME” Edgü’nün, kitabını, “Salaklık Üstüne Deneme”nin (YKY) yazarı, kadim dostu Tahsin Yücel’e ithaf etmesi, kuşkusuz, bir rastlantı değil. Tahsin Yücel’in kitabından birkaç sözü anımsarsak: “Ama bunca yazıda salaklığın şu ya da bu yönüne dokundum, şu ya da bu yönüne göndermelerde bulundum da ne oldu? Kıskıvrak yakalayarak kesinlikle görünür ve tanımlanır mı kıldım onu? Nerede! Büründüğü yüzlerin çokluğu ve bu yüzleri üstlenen kişilerin uyanıklığı böyle bir şeye olanak verir mi hiç? Hele benim gibiler için. Gene de başta kuşku yokluğu olmak üzere, birtakım açık belirtileri yok değildir. Bir kez, salak her önerdiğini kesin bir gerçek diye önerir ve her inandığına kesin bir gerçek diye inanır…” M A Y I S 2 0 1 5 F ZEHİRLİ SÖZLER Elbette, Londra edebiyat çevrelerinde genç yaşta zekâsı ve parlak kişiliğiyle önemli bir yer edinen, yapıtlarıyla döneminin egemen ahlâk anlayışına meydan okuyan Oscar Wilde. Çeşitli alanlardaki gözüpek eleştirileriyle çağının edebî, siyasî ve ekonomik düşüncesinin biçimlenmesine büyük katkılarda bulunan George Bernard Shaw. Amerikan yaşam tarzına yönelttiği acımaS A Y F A 6 n 2 8 erit Edgü, “Cehaletin sınırları sonsuzdur. Bilgeliğinki sınırlı” dediği için olsa gerek, “Cahil” kitabı yayımlandıktan sonra da “cahil” üstüne özdeyişleri sürdürmekten alamamış kendini. Daha şimdiden onlarcası daha yazılmış bulunuyor. Bunlar, ya kitabın yeni basımında ya da ikinci bir “Cahil” kitabında okurla buluşacak. İşte bazıları: Cahil, kendisine bir şey öğretmeye kalkandan nefret eder. Cahilin gölgeleri de cahildir. Cahil, yolunu bulur. Ama yürüdüğü yolu değil. Cahil, bakar ama görmez. İşitir ama duymaz. Okur ama anlamaz. Cahil, çok sevilmek ister. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 1 9