05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Novalis’ten “Sais Çırakları” ‘Mucizenin mucizesi’ ve temelindeki hakikat Novalis’in “Sais Çırakları” adlı şiirsel ve felsefi romanı, insanın doğayı anlama ve doğayla ilişkilenme çabasına yönelik bir yol/yolculuk niteliğinde. r Gürsel AYTAÇ lman romantiklerinden Novalis’in Sais Çırakları, Paul Klee’nin çizimleri eşliğinde, Türk okurunun eserin yazıldığı 18. yüzyıl sonları ile Klee’nin 20. yüzyılın ilk yarısındaki yaratılarını doğa karşısında yaratıcı sanatçıların ortak dünyası çerçevesinde anlayabilmesi için gerekli gördüğü türlü desteklerin çevirileriyle kotarmış. Sais Çırakları’nın çevirisi Mehmet Barış Albayrak’a ait. Çevirinin sonuna eklediği sekiz sayfalık “Çevirmenin Notu”, eserin aslına ışık tutması bakımından bence açıklayıcı bir önsöz olabilirdi. Metnin açıklayıcı destekleri, sırasıyla Oğuz Tecimen’in Klee’den çevirdiği “Doğa Öğreniminin Yolları”, Novalis’in ve Klee’nin kronolojileri, bir de metne eşlik eden çizimlerin dizini. Eserin belkemiği tabii ki Novalis çevirisi. Albayrak, daha kolay anlaşılırlık uğruna uzun cümleleri bölme yoluna gitmemiş, dolayısıyla metne bağlı kalmayı yeğlemiş ki bu da onun başarı hanesinde değerlendirilmeli, derim. DOĞANIN GERÇEK YÜZÜ Sais Çırakları’nı Novalis’in o çok kısa ömrü açısından gözden geçirecek olursak şunları vurgulayabiliriz: Asıl adı Georg Friedrich von Hardenberg olan Novalis, 17721801 arasında yaşamış ve 29 yıllık o kısa hayatına bir Bildungsroman olan Heinrich von Ofterdingen’i ve bu romandan üç yıl önce başlayıp ömrü vefa etmediği ve yoğunluğunu Heinrich von Ofterdingen’e verdiği için fragman olarak bıraktığı Lehrlinge Zusais’ı yazmıştır. Eser onun ölümünden bir yıl sonra, 1802’de yayımlanır. Bunda Novalis’in başladığı Sais Çırakları’na paralel olarak okuduğu, Jacob Böhme’nin yeni doğa mistisizmi konulu düşünceleri etkili olmuştur. Filozof Ludwig Tieck’e 1800 Şubatı’nda yazdığı mektupta bu okumalarından söz ederken Sais Çırakları’na vereceği biçimin o düşüncelerle bağıntısını anmış olur. Çırağın Sais tapınağında aklından geçenler, yazarın A Freiberg’deki profesörü A. Gottlob Werner’in (17501817) yerine kendini hayal etmesidir. Sais’ın gerçek çırağı olmanın, Sais tanrıçasının peçesini kaldırmayla aynı şey olduğunu, yani doğanın gerçek yüzünü anlama çabası olduğunu dile getirir. Söz konusu Sais çırağı, Novalis’in ta kendisidir. Açıklanan birbiriyle tezat fikirlerin hiçbirine ısınamaz o. Felsefi, mistik görüşlerin arasında yer alan Sümbül’le Gül’ün Masalı, Sümbül’ün her şeyin asıl yüzünü öğrenme çabasıyla yola koyulması, sonunda ise o gizemli peçeyi kaldırdığında sevgilisi Gül’ün kollarına düşmesi, her türlü bilginin sevgiyle mümkün olabileceğini dile getiren bir meseldir. Kıssadan hisse: “Doğa’nın gizemini çözmeyi yalnızca biri başarır: O, Sais tanrıçasının peçesini kaldırdı – ama ne gördü? Mucizenin mucizesini ve kendini.” İnsan denen “mucizenin mucizesi”nin temelindeki hakikati keşfetme çabasındaki çırak, romantik şair Novalis’tir ve o, bu hakikatin salt akılla anlaşılamayacağına inanır. Ancak şairce bir gönülden (Gemüt) beklenebilir bu başarı. Doğa mistisizmi, Aydınlanma’nın akıl nedenselliğini yumuşatabilirse ki bu da ancak transendental (aşkın) felsefeyle bilge olgunluğuna ulaşmış bir romantik şairin başarabileceği bir şeydir. Novalis, fragman olarak bırakmış olsa da Sais Çırakları’nda temel zihin doğrultusunun ne olduğunu sezdirmiştir. n Sais Çırakları/ Novalis/ Çizimler: Paul Klee/ Çeviren: Mehmet Barış Albayrak/ Notos Kitap/ 146 s. Edebiyatseverlerin az sözle dünyaları anlatan İlyas Halil’le tanışma, tanıyanların bir kez daha büyülenmesi için bir fırsat sunuyor “Baharı Yitirdiğim Bahçe”. r Şiir ERKÖK YILMAZ lyas Halil 1964’ten beri Kanada’da yaşıyor. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Mersin’de geçirmiş. 1950’lerde şiirle başlayan yazın serüvenini 1980’den sonra öykü ve şiirle sürdüren bir yazı ustası. Bugüne dek yayımlanmış on altı öykü ve on şiir kitabı var. Öykü ve şiirleri on beş kitap halinde İngilizceye de çevrilmiş ve yurtdışında yayınlanmış. İlyas Halil’in öykü ve şiirlerinin vazgeçilmez teması, Mersin’de geçen çocukluk yılları. O yılları renkli ve muzip anlatımıyla gözlerimizin önünde canlandırıyor. En son yayımlanan Baharı Yitirdiğim Bahçe adlı öykü kitabında kendisi gibi göçmenler var. Kitapta, daha iyi bir yaşam sürmek, daha çok para kazanmak uğruna ya da siyasi nedenlerle yurdundan ayrı düşenlerle birlikte, yazarın kendi yaşam öyküsünün izlerini de buluyoruz. Garabet, Boyansin Ramazan, Ohannes, Nadir, Peter, Ungar, Pancras, Kildani’nin öykülerini hiç kimseyi suçlamadan, kimseleri yargılamadan aktarıyor yazarımız. S A Y F A 16 n 28 İlyas Halil’den “Baharı Yitirdiğim Bahçe” Kokular ve renklerle yazan bir öykücü Böylelikle yaşananlar insani boyutuyla gözler önüne seriliyor, içselleşiyor ve çok daha derin anlamlar kazanıyor. Bu göçmenler gittiği diyarda “mutlu” ve “rahat” bir yaşam sürse de sonunda hep ayrıldığı, ayrılmak zorunda bırakıldığı bahçelerini arıyor. Tıpkı İlyas Halil’in aradığı gibi… İlyas Halil’in bahçesi Mersin. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarıyla ilk aşkını yaşadığı Mersin… İlyas Halil yalnız bahçesini değil, o bahçede geçen ömrünün baharını da özlemle anıyor. Bir renk, bir kokuyla bize Mersin’i sunuyor. İlyas Halil, dünyanın neresine giderse gitsin, yitirdiği bahçe hep yanında aslında. Hüzünle karışık bir anımsayış değil bu. Tersine rengârenk, ışıl ışıl, Akdeniz güneşi gibi parlak ve saatine göre renk deM A Y I S 2015 İ ğiştiren... Limon çiçeği kokusu, portakal kokusu, biber kokusu, nane kokusu, iyot kokusu, ekmek kokusu, üstüne yağmur düşmüş toprağın kokusu… Özetle yazarımız dünyayı kokularla algılayanlardan. Kokular yol gösteriyor İlyas Halil’e. Kokuyla buluyor aşkı: Gül kokusu, karanfil kokusu… İyi ki kokular var! Kokulara ise renkler eşlik ediyor. “Renk ve kokularla şiir yazmasını öğreniyorum.” “ŞİİRÖYKÜLER” İlyas Halil’in yazdıkları için sadece “şiirsel öyküler” demek, sanırım, yavan ve eksik bir ifade olur. Öykülerinin her biri bir şiir. Şiirlerinde de öykü saklı. Özellikle son çıkan kitabı Baharı Yitirdiğim Bahçe’de yer alan öykülerde şiir ile öykünün iç içe geçtiğini görmekİlyas Halil teyiz. Biri bitip diğeri başlamıyor. Öyküleri usul usul şiire dönüşürken şiir, öykü anlatıyor. İlyas Halil’in kalemiyle “şiiröyküler” diye adlandırabileceğimiz bir yeni tür kazanıyor yazınımız. Bu şiiröykülerde güzellik karşısında “kokularıyla sarhoş eden aşk” var. “Güneşin denize düşmesiyle sönmeyeceği gibi” bir aşk, bir ışık! Yaşlılık hüznü öykülerinde yer yer duyulmuyor değil. İleri yaşının o da farkında. Ancak “unutkanlık değil, sevinç için azık koyduğunuz bir sefertasınız olmalı” diyerek bu hüznü yerle bir ediyor. İçindeki çocuk ise hep on altı yaşında, biraz şaşkın. O şaşkın çocuk, hep 18 Nisan’da kalmış. Baharı, Mersin’i, yarıda bırakıp karlar ülkesi Montreal’e göçtüğü günde ve yaşta; “nisan yaşında mayısta olmak” gibi bir şey İlyas Halil’e göre böyle yaşamak. Kolay öğrenilir bir şey değil! O şaşkın çocuk, bahçesini hiç yitirmeden, kocaman gözleriyle olanı biteni kavramaya çalışıyor ve size içinizdeki baharı duyuruyor. Gülümsetiyor, gençleştiriyor. Edebiyatseverlerin az sözle dünyaları anlatan bu ışık ustası yazarla tanışmaları, tanıyanların bir kez daha büyülenmeleri için bir fırsat sunuyor Baharı Yitirdiğim Bahçe. Aziz dost İlyas Halil, hiç yitirmediğin bahçende daha nice baharlar yaşa ve yaşat! Kalemine sağlık! n Baharı Yitirdiğim Bahçe/ İlyas Halil/ Ürün Yayınları/ 156 s. K İ T A P S A Y I 1319 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear