24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş S iir Atlası CEVAT ÇAPAN Skender KULENOVİÇ / Şiirler Çeviren: A.Kadir Paksoy ‘O baygın bir nilüfer gibi uyuya kalmış belki de/ ve kokusu lotus gözlü bir rüyadan gelmekte’ kender Kulenoviç (19101982) yeni Boşnak şiirinin kurucularından biridir. Adı sadece Balkanlar ve Avrupa’da değil, tüm dünyada bilinmektedir. Kuzeybatı Bosna’nın Bosanski Petrovac’da (Bosna Petrovac’ı) Müslüman bir ailede doğdu. Liseyi Travnik’te bitirdikten sonra Zagreb Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu ancak öğrenimini yarıda kesti ve kendini edebiyata ve gazeteciliğe adadı. 1941 yılında Alman faşistlere karşı savaş veren partizan müfrezesine katıldı ve gizli olarak yayımlanan bir gazetenin editörlüğünü yaptı. Yugoslavya’nın kurtuluşundan sonra Sarajevo Halk Tiyatrosu’nun müdürü oldu. 1953’ten sonra Belgrad’a yerleşti. Ülkenin en büyük yayınevlerinden “Prosveta”da (Eğitim) emekliye ayrılana dek editör olarak çalıştı. Hersek’in Mostar kenti Halk Tiyatrosu’nda yaptığı danışmanlık işini yaşamının sonuna kadar kesintisiz sürdürdü. 1927 yılında başladığı edebiyat çalışmalarında hızla ilerledi ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında halk motiflerinden esinlenerek yazdığı destanlarla adı adeta efsaneleşti. Halk şiirindeki felsefi derinliği modern poetik araçlarla ve ilginç bir biçimde kendi şiirine aktarmış olması onun şiirinin en belirgin özelliğidir. Ayrıca sone biçimini Boşnak şiirinde en büyük ustalıkla kullanan şair odur. Çok başarılı dram ve komedi yapıtlarına da imza atan Skender Kulenoviç’in şiir kitapları şunlardır: Stoyanka Ana (1942), Çalıkuşu (1952), Soneler (1968). sarı yaprak gibi yiten, düşer düşmez toprağa. Kes bu gözyaşlarını, gırtlağında biriken zehiri ve son çığlığı yıkayıp atmak isteyen seyret önündeki höyüğü keder tepesi gibi. Kımıldama, çünkü unutulmuştur adımlar, salt dur ve bak: toprağa çok yakınsın, o kadar! Sadık bir sessizlik almıştır nutukların yerini. VAZOLAR Tutankhamun definesinde bitişik iki vazo yıldız gibi parlayan billur sumremerinden iş çıkmaza girince taşa dönüşerek birden hiyeroglif oluvermiş sevginin en uslanmazı. Bu yazı nasıl okunacaktır, yüreklerde endişe, bakışlarda hile, dillerde boş sözler olunca! Ne mutlu bu âşık kaplanlara ki, mutlular bunca ve baharda açılmış bu kösnül çuha çiçeğine! Bedenlerimiz gerçekse de biz yalanız aslında ve mezardadır her çiçek gönül vazolarında. Müthiş bir sır vermişsin, sen, ey yontucu, böyle! Kansız, taş taşa kaynaşmak mı olmalıydı yazgımız, senin hünerinle hep böyle perişan mı kalacağız çaresiz bakışan gözlerimizde bir mezar boşluğu ile? KALENİN DEDİKLERİ Siz, dağları denizleri aşan göçebe kuşlar, Hiç bakmıyorsunuz bile benim kulelerime, Ne yemyeşil vahaların kokusundan haberim var Ne de bu çürük kabuklar süs olur bedenime. Ot kökleri delik deşik etmiş duvarlarımı, Boş kemikleri çalmakta kaval örneği rüzgâr, Bayrak bayrak savrulmakta şimşeklerin yalımı Ta ki siyah yılanlara dönüşünceye kadar. Yılların anısı olup uzamış sarmaşıklar, Yalnız gözlerim baykuş gözleri gibi par par, Zaman beynimi kumlarla neredeyse örtecek. Taşlarım kırkayak dolu, bilincim yok yerinde, Sahipsiz bulutlar gibi kayıyor üzerimde Zırh kuşanmış solucanla paslanmış bir örümcek. EL ELE Orman, deniz, aydınlık, yaşlanmış taş kulübe, hepsi birden bu kokunun içinde gizli şimdi yeraltı göllerinden yükselerek susuzluk göğe bu büyüden kapanıyor kalbin hassas gözleri. ama ben – bunu görmek için – gözlerimi açtım birdenbire bakınca tutuldum inceden inceden! Böyle bir şey olamazdı. Biteye hayretle baktım… salt bir koku vardı oysa – kuruntuya benzeyen. O baygın bir nilüfer gibi uyuyakalmış belki de ve kokusu lotus gözlü bir rüyadan gelmekte. Olamaz! Derken otların arasında, taşlar üzerinde… işte! Ne yok ki? Karanfil, yaban otu, kayalar! Göksel olan otlarda ve gökyüzünde dev çamlar! Ele el ve göz gözeyiz, ben ve doğacak dize. ÖLEN ANNEMİN BAŞINDA Öpüver bir defa daha bu buzlaşmış ak alnı görsün diye yarı ölü gözleriyle yeniden senin utanç ve günaha batmış dudaklarını sadakatsizliğini de bellesin diye ebediyen. Bir avuç toprak at sonra onun girdiği yere kendinde onun varlığını hissederek bir daha uyakların anlamsızlığını anla son kere C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1268 Skender Kulenoviç 5 H A Z İ R A N 2014 n S A Y F A 27
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear