Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
meyi, oradan neler çıkacağını merak ederek o sessizliği kurcalamayı. Öykü kaleminizde ilk ne zaman dışa vurdu? İlk öykümü 1979’da Türk Dili dergisine göndermiştim. Hesap kolay: Demek ki 35 yıldır yazıyorum. Öykü nasıl bir saf tutmadır, “Arada Aşk Var”da nasıl bir saf tutuyor? İnsandan yana biraz kadından yana bir saf tutuyor. Benim öykülerimi kimi depresif bulanlar varsa da öykülerimde bir dik duruş vardır. Yenilgi yoktur. Çünkü hayatta da yenilgiyi kabul etmedim hiç. Yenilmeye çok yakın düştüğüm noktalar oldu ama yenilgiyi kabul etmedim. O yüzden öykülerimde çok gizli kapaklı da olsa vermek istediğim bir mesaj da budur: Hayatta ne olursa olsun dik durmak, mücadeleye devam etmek. Öykülerinizde dramla hukuk mesafesini nasıl kuruyorsunuz? İnsanın kişiliği de yazdığına yansır ya benim de öyle yansıyor yani hırçın, acımaklı yazmıyorum. Olduğu gibi aktarmayı, o “olduğu gibi”nin içinde varsa bir dram onu ortaya koymayı amaçlıyorum. Doğaçlama alıp başını gidişi ve dönüşümüyle günümüz Türkçesi yazarla ve anadille nasıl bir didişme içinde? Yeniden Osmanlıca benzeri yapay bir dil oluşturma yolunda hızla ilerliyoruz. Eskiden sözünün arasına ArapçaFarsça sözcük serpiştirmeyenleri “münevver” saymazlardı; şimdi Türkçeyi Fransızca ile yıkayıp İngilizce sosuna bandırmayanları “entel” saymıyorlar. Dil konusunda ne kadar gerçekçi olduğunuzu düşünüyorsunuz? Tek dilli bir dünyanın yaşanabilecek en ağır kâbus olacağını görecek kadar gerçekçiyim. Dil nasıl bir gösterge? Dil bireye de topluma da tutulan bir ayna; görülmek isteneni değil de var olanı göstermesi bundan. Dil konusunda ne kadar gerçekçi olduğunuzu düşünüyorsunuz? Tek dilli bir dünyanın yaşanabilecek en ağır kâbus olacağını görecek kadar gerçekçiyim. Kökeni ve geleneğinde nasıl bir etnik çeşitlilik ve sarmallık söz konusu? Kıyısından atılan yabancı maddelerle kirletilmese içinden geçtiği toprağın humusunu, mineralini toplayarak kendi doğası bozulmadan pırıl pırıl akıp gidecek bir ırmak Türkçe. Özü ihmal edileduran Türkçede artık neler sonsuza kadar değişti? Türkiye’de her şey sonuna kadar değişebilir ama hiçbir şey sonsuza kadar değişmez. Sonuna kadar değiştiğinde tersine döner çünkü. Türkçe yüzü batıya dönük bir doğuludur ya da Sakallı Celal dilinden söylersek “doğuya doğru giden bir geminin içinde batıya koşuyor.” Osmanlıca, Türkçe sarkacının doğuya doğru çekilebildiği son noktaydı. Oradan kurtulduğunda batıya savruldu Türkçe. Türkilizceleşmenin sonuna gelindiğinde belki yine doğuya savrulacak. Tek umut, sarkaç salınımlarının sonunda durağanlığa kavuşması. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I “TÜRKÇENİN DEZAVANTAJI ÜRETİCİ BİR HALKIN DİLİ OLMAMASI” Türkçenin en büyük avantajı ve dezavantajı nedir? Yeni sözcükler türetmeye elverişli; eklemeli bir dil olması, avantajıdır. Dezavantajı ise üretici bir halkın dili olmaması. Tasarlanmış yapılmış, üretilmiş olan alınırken adını dışarıda bırakmak, ürünün yerlileşmesi gibi adını da yerlileştirmek genellikle gelmez akıllara. Türkçe, en çok hangi imgeleri, ifade biçimlerini sever? Soyutu anlamayan, anlamamayı olağan sayan bir gelenekten geldiği için olmalı en çok mecazı sever. Türkçe, hayattaki karşılığını en yetkin hangi türde ve neden bulur? Türkçenin en parlak ışıklarını saçtığı alan, evvel ezel şiirdir. Türkçe, duymayı, sezmeyi, duygulanmayı düşünmenin önüne koyar da ondan. Türkçenin esinle mesafesi, arası nasıldır? Kendisine yüreğinin derinlerinde yer verenden esin perilerini esirgemez. Yeni tasarılarınız... Neler var masada? Çocuklar için üstünde çalıştığım iki kitap var. Türkçe meselesinde çocukları daha erken yakalamak gerektiğini düşünüyorum. O yüzden 812 yaş arasındaki çocuklar için Türkçe konusuna uyan Feyza Hepçilingirler ve Gamze Akdemir birlikte... malarını ve sahip çıkmalarını sağlamak üzere epey kısmını yazdığım bir kitabım var. Bir de daha önce “Uçtu Uçtu Peri Uçtu” adıyla yayınlanmış bir kitabım vardı. Orada bir perinin harfler dünyasına yaptığı yolculuğu anlatıyordum. Adını pek çocuksu bulduğum için hitap ettiği kitlenin yaşıyla çok orantılı olmadığı için daha sonra adını değiştirerek “Harflerimizin Gizli Dünyası” yapmıştım. Şimdi onun devamı sayılabilecek başka bir kitap geliyor. Periyi bu sefer noktalama işaretlerinin dünyasına gönderiyorum. Harfler dünyasında rehberi “ğ” idi, noktalama işaretleri dünyasında da “virgül” olacak. Bu arada roman tasarılarım da var hatta başlanmış romanlarım da var fakat romana ayıracak kadar geniş bir zaman bulmam şu dönem zor. Bui arada yeni bir öykü kitabına dair bir birikimim var, biraz daha tamamlanması gerekiyor. Adını “Saçma Öyküler” koymayı düşünüyorum. Hayatın biraz daha komik olan yanlarını, absürd olanı anlattığım öykülerden oluşacak. n gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Arada Aşk Var/ Feyza Hepçilingirler/ Everest Yayınları/ 130 s. 1268 5 H A Z İ R A N 2 0 1 4 n S A Y F A 1 7