Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Güncel bir araştırma: “Ekonomik Kriz ve Sol” “Bu defaki” krize soldan bakış 2008’de ABD’de patlayıp dalga dalga tüm dünyaya yayılan büyük krizin neresindeyiz? Kapitalistler, krizle baş etmek, fırsata dönüştürmek için hangi yöntem ve araçlara başvuruyor? Krizin ekonomik, ekolojik, kültürel, siyasal boyutları nedir? Bu kriz farklı coğrafyalarda, farklı sektörlerde nasıl yaşanıyor? Kriz koşullarında sol ya da sosyalist bir stratejinin kalkış noktaları ne olabilir? Bu sorular üzerine düşünenler için “Ekonomik Kriz ve Sol” bir başvuru kaynağı. r Haluk YURTSEVER ocialist Register, çok sayıda yazarın katkısıyla yılda bir kez çıkan sosyalist bir dergi. Kısa bir süre önce okuyucuya sunulan Ekonomik Kriz ve Sol, Bu Defaki Kriz başlıklı bir önceki kitabın devamı niteliğinde. Ekonomik Kriz ve Sol’da, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya, Çin’den Avrupa’ya geniş bir coğrafyada, krizin değişik dışavurumları ele alınıyor. Kitapta, Amerikan otomotiv sanayisinde emek sermaye ilişkilerinin yeniden yapılanması, ABD’de yeni yoksullar hukuku, Doğu Avrupa ve Çin’in kendine özgü koşulları gibi spesifik konulu yazıların yanı sıra yeni sermaye birikim yol ve yöntemlerini, yeni sınıf konumlarını çözümleyen yazılar yer alıyor. Leo Panitch Greg Albo Vivek Chibber S “ZAYIF HALKA” ARTIK AVRUPA MI? “Avro Bölgesinde Kriz ve Sol Stratejiler Sempozyumu” bölümünde Yunanistan’ı iflasa götüren, krizi “devletlerin iflasına” taşıyan sürecin iç mantığı, Avrupa’daki kriz dinamikleri inceleniyor. Dış ticaret fazlası veren Almanya, Hollanda ve Avusturya’nın bir uçta, ticaret ve bütçe açıkları sürekli büyüyen Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın öteki uçta yer aldığı yarılmanın yol açtığı gelişmeler yorumlanıyor. Michel Husson ve Costas Lapavitsas, para birliği nedeniyle devalüasyon olanağının ortadan kalktığı koşullarda ülkeler arasında rekabet gücüne ve dengesizliklere müdahalede tek araç olarak emek gücü fiyatının kaldığını yazıyor. Bu bölümdeki makalelerde, düzeneğin işleyişi şöyle özetleniyor: Merkez bankaları, özel bankalara çok düşük faiz oranlarıyla kredi açıyor; bu krediler daha yüksek faizlerle hükümetlere borç S A Y F A 1 8 n 2 0 M A R T olarak veriliyor, aradaki fark krediyi verenlerin cebine iniyor. Sonra, özel sektör borçları ülke borcuna dönüşüyor. Yunanistan örneğinde olduğu gibi ülkeler iflas ediyor. Ödeyememe durumunda gündeme gelen “kurtarma” programları aslında ülke borçlarının alacaklısı durumundaki Alman, Fransız, Britanya ve Amerikan bankalarının kurtarılması anlamına geliyor. Arkasından bu ülkelere, daha doğrusu bu ülkelerin emekçilerine “kemerleri sıkma” dayatılıyor. Başta Almanya, bu durumdan kısa vadede kazanç sağlayanları ise Avrupa ihracatında ortaya çıkan kayıpları başka pazarlarda dengelemek olanaklı olmadığı için yeni bir resesyon tehlikesi bekliyor. Kısacası, Avrupa “yapısal” denebilecek bir döngü içinde. “Ne Yapmalı?” sorusunun yanıtı ise kolay değil. Michel Husson’a göre “Sosyalistler olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, içinde bulunduğumuz ortamda en uygun radikallik düzeyini bir şekilde belirlemektir.” Buradan çıkarak krize verilecek yanıtın üç temel maddesini “gelir dağılımında köktenci bir değişim”, “çalışma saatlerinin büyük ölçüde kısaltılması” ve “işe reel Avrupa’dan başlayarak, kapitalist dünya düzeninden kopuş” olarak özetliyor. ÇİN LOKOMOTİFİ BU KATARI ÇEKEBİLİR Mİ? HoFung Hung, “Çinomani: Küresel Kriz ve Çin” makalesinde, Çin mucizesini olanaklı kılan iki şeyin, eyalet yönetimlerinin yerel ölçekte ekonomik büyümeyi istikrarlı biçimde destekleme gücü ve partidevletin emekçilerden gelen talepleri bastırma yeteneği olduğunu, bu iki sürecin ülkenin devasa coğrafi ve demografik yapısı nedeniyle Çin’i küresel sermaye birikiminin en dinamik merkezi haline getirdiğini belirtiyor. Madalyonun öteki yüzünde ise yatırım aşırılığıyla el ele giden ucuz ücret siyasetinin yurtiçi tüketimi sınırlandırması, ademi merkeziyetçiliğin yol açtığı “tek ülke otuz iki ekonomi” dengesizliği, Çin’in tüm ihracatının yüzde otuzdan fazlasının Amerikan tüketicilerine bağlı olması, 2 0 1 4 Amerikan borç tahvilleri piyasası dışında Çin’in devasa boyutlardaki rezervlerini soğurabilecek derinlikte likidite barındıran başka bir mecranın yokluğu (dolar kapanı) türünden olgu ve çelişkiler var. Hung şu sonuca varıyor: “Çin, asla pek çoklarının algıladığı gibi Amerika’nın liderlik ettiği dünya ekonomik düzenine alternatif teşkil edecek, bağımsız bir ekonomi lokomotifi olmadı. Tersine, Çin de son küresel krize yol açan dev Amerikan finans balonunu oluşturan parçalardan biriydi. Tıpkı, ABD’nin kendisi gibi Çin hükümetinin krize karşı verdiği tepki de küresel ekonomideki ‘statükoyu sürdürme’ yönündeydi.” KENTSEL DÖNÜŞÜM VE METALAŞTIRMA Ekonomik Kriz ve Sol’da yer alan iki makalede ise esas nedeni kâr oranlarının düşmesi olan büyük kriz karşısında, kapitalizmin üretim, tüketim ve istihdamı canlandırmak için başvurduğu yeni birikim yöntemleri ile ilgili teorik, çözümlemeler yer alıyor. Bu başlıktaki iki makale özellikle dikkatle incelenmeyi hak ediyor. Bunların ilkinde David Harvey, krizin kentlerdeki köklerini, inşaat konut sektörünün ve kent olgusunun kapitalist genişletilmiş yeniden üretim alanında yarattığı olanakları ayrıntılarıyla, somut verilerle, Amerika ve Çin örnekleriyle inceliyor. Daha önemlisi, Harwey kent inşasında ve yaşamında giderek önemli roller oynayan “yeni” kent proletaryası konusunda yeni sözler söylüyor. Harvey’e göre, başta inşaat işçileri olmak üzere kenti inşa edenler, yeni dönemin önemli emek gücü kaynağını oluşturuyor. “Demiri topraktan çıkartanlarla, çelikten köprüler yapanlar, bu köprülerden geçen kamyonlarla metaları fabrikalara ve evlere taşıyanlar arasında kesintisiz bağlantı bulunmakta. Ayrıca, bakıcılar, öğretmenler, kanalizasyon ve metro onarım işçileri, tesisatçılar, elektrikçiler, hastane çalışanları, otobüs ve taksi şoförleri, restoran emekçileri, eğlence sektörü işçileri, banka memurları ve kent yöneticileri” bu yeni kent proletaryasını oluşturuyor. “Kamu Hizmetlerinin Metalaştırılması Yoluyla Yeni Sermaye Birikimi” başlıklı öteki makale ise Ursula Huws’a ait. Ursula Huws, yazısının ana fikrini şöyle özetliyor: “Bu yazı, 2008’in uluslararası sermaye açısından bir dönüm noktasına işaret ettiğini, finansal krizin, yeni bir birikim aşamasına geçme yolunda kapitalizme benzersiz bir fırsat sunduğunu öne sürüyor. Bu yeni birikim aşamasının temellerini bir yanda ‘birincil ilkel birikim’ şeklinde adlandırabileceğimiz (doğal kaynaklardan veya parasal ekonominin dışında yürütülen etkinliklerden yeni metaların elde edilmesi), bir yanda da kamu hizmetlerinin metalaştırılması oluşturmakta. ‘ikincil ilkel birikim’ ifadesini hak eden bu metalaştırma sürecinde, şimdiye kadar bedel karşılığında, ama temelde kullanım değeri için yürütülmüş etkinlikler (eğitim, sağlık hizmetleri vb.) kâr için ticareti yapılabilecek ve sermaye tarafından gasp edilebilecek biçimde tektipleştiriliyor. Böylece kullanım değeri de değişim değerine dönüşüveriyor. Birikimin bu ikincil biçimi, yaşamın henüz yabancılaşmamış unsurları ile doğayı ya da ücretsiz aile içi emeği iç etmekle yetinmiyor, işçilerin geçmişte yürüttüğü mücadelelerde elde edilmiş, artık değerin halka yönelik kamu hizmetleri şeklinde yeniden bölüşümünü sağlayan sonuçların da üzerinde yatıyor. Dolayısıyla bir bir ‘elinden alma’ anlamı taşıyor ve işçi sınıfının yaşamı üzerinde çeşitli olumsuz etkilere yol açıyor.” Huws’un işçi sınıfına önerisi ise şöyle: “Gelecek birikim dalgasında herhangi bir kazanım elde etmek istiyorsa işçi sınıfı yeni örgütlenme biçimlerine muhtaçtır: Küresel ölçekte örgütlenen patronlar karşısında, küresel proletaryanın ortak çıkarlarını kavrayabilen örgütlenme biçimleri gerekir.” Daha fazlası için kitabın tamamını okumak gerekiyor. n Ekonomik Kriz ve Sol/ Yayına Hazırlayan: Leo Panitch, Greg Albo, Vivek Chibber/ Çeviren: Umut Haskan/ Yordam Kitap/ 336 s. K İ T A P S A Y I 1257 C U M H U R İ Y E T