Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
bu yaklaşımlar Müesser Yeniay’a göre Türk aydınının gerçeküstücülüğe tam anlamıyla vakıf olmadığını gösterir. (s.17) Birinci ve ikinci bölümlerde gerçeküstücülüğü anlatırken İkinci Yeni’de bu tür özelliklerin varolup olmadığını araştırır, amaçlarını ve araçlarını (yöntemlerini, değer verdikleri düşünceleri vb.) karşılaştırarak tezini doğrular. Örneğin Adonis’e başvurarak onun sürrealizm ile ilgili şu yargısını öne çıkarır, “bilimle çelişmez ve onun zayıf kaldığı noktalarda onu destekler. Hem sufîlik hem de Gerçeküstücülük’ metafizik ve hayata dair bir çalışma alanı aç[mışlardır.]” Bu önemli yargıyı paylaştıktan sonra İkinci Yeni’de metafizik olan ile ilgili hükmünü dile getirir: “İkinci Yeni’de metafiziksel bir arayışın söz konusu olmadığı dile getirilmelidir.” (s. 28) Müesser Yeniay’ın İkinci Yeni hakkında yaptığı bu saptamalar yeni olduğu kadar İkinci Yeni hakkındaki düşüncelerimizi de yenilememiz gerektiğini gösteriyor bizlere. Bu da İkinci Yeni’yi benzettiğimiz sürrealizmle karşılıklı olarak gerektiği gibi incelemediğimizi, genel geçer kabullerle düşündüğümüzün kanıtı olsa gerek. Örneğin sürrealizmin tekniklerinden söz açarken gerçekliği bütünlüklü olarak kavramanın sürrealistlerde temel bir düşünce olduğunu belirterek İkinci Yeni şairlerinde böyle bir kaygının belirleyici olmadığının altını çizer. Hegel diyalektiğinin sürrealistler için bütünlüklü düşünmeyi sağlamada önemine değinerek şunları söyler: “Gerçekgerçeküstü, düşmutlak, nesnelöznel, vücutruh gibi diyalektik bakışlarla araştırılan gerçeklik, İkinci Yeni’de görülemez. İkinci Yeni şiirlerde birbirini tamamlayan bu karşıtlıklar araştırılmaz. Şair içsel gerçekliğin varlığından haberdardır ve bunun kısmen bir dil olayı olduğunu da öğrenmektedir fakat bu yaklaşım dile yoğun olarak dökülmüş değildir.” (s. 33) İKİNCİ YENİ’NİN İSİM BABASI Müesser Yeniay’ın kitabında hesaplaştığı yazarlardan biri de doğal olarak İkinci Yeni’nin isim babası Muzaffer İlhan Erdosttur. İkinci Yeni’nin “dilcikler arasındaki olanakları den[emekte]” olduğu savı konusunda Muzaffer İlhan Erdost’un öne sürdüğü “dilciklerin olanakları (...) onların yan yana gelmesinden doğan güzellikler”in 1924 yılında “Gerçeküstücü Manifesto” ile ortaya konulduğunu, ancak amacın çok farklı oşduğunu dile getirir. Sürrealistlerin amacı “yeni söyleyişler”e varmak değil, Müesser Yeniay’a göre gerçeğin çok yönlü bilincini elde etmekti. Konu hakkındaki düşüncelerini şöyle sürdürür Müesser Yeniay, “Muzaffer İlhan Erdost, İkinci Yeni’yi ‘şiirin içsel yapılanmasında geçirdiği değişim’ olarak adlandırmakta haklı idi. İkinci Yeni, daha çok ‘dilsel’ bir arayış idi. Gerçeküstücülerin sözcüklerin olanaklarını denemelerinin bir amacı vardı: ‘yeni bir gerçekliğe varmak’, C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I fakat İkinci Yeni dili kendisine bir amaç olarak belirlemişti: “yeni sözlere varmak”. Çünkü gerçeküstücülük Türk şairi tarafından kavranılmakta zorlanılıyor, yeterince anlam verilemiyordu. Yapılan çeviriler içerikten ziyade dili aktarıyor, Türk okuyucusu başka çeşit olan bu dili farklı buluyordu. Bunda kuşkusuz yabancı dil bilmemenin ve yapılan çevirilere bağımlı olmanın bir etkisi de vardı. İlhan Berk ve Cemal Süreya dışındaki İkinci Yeni şairleri yabancı bir dil bilmemekteydiler. Muzaffer İlhan Erdost da bu gerçeği “gençlerin, yeni yetişenlerin çoğu yabancı dil bilmiyorlar” diyerek ortaya koyar. (s.7172) Kitaptan yaptığımız alıntılarla gösterdiğimiz, İkinci Yeni hakkında Müesser Yeniay’ın yaptığı tespitlerin ne denli önemli oldukları görülmektedir. Kitabın kapak yazısını yazan Hilmi Yavuz da kitabın aynı özelliğine vurgu yapar: “İkinci Yeni üzerine bugüne değin yapılan çalışmaların büyük bir bölümü aktarımcı, özetleyici, derlemeci kısaca deskriptif metinlerden ibaret Onur Akyıl, Metin Cengiz ve Müesser Yeniay Mersin’de. kaldı: Belirli bir önesürüşten yoksun, bir tez’i olmayan metinler! Hâlbuki İkinci Yeni, uzun bir süredir bu türden deskriptif olmayan irdeleyici, temellendirici analitik çalışmaları beklemekteydi. Müesser Yeniay’ın ‘Öteki Bilinç, Gerçeküstücülük ve İkinci Yeni’, işte bu eksikliği gidermede değerli bir örnek oluşturuyor. Yeniay, İkinci Yeni’nin Fransız gerçeküstücülüğünün bir varyantı olarak gören yaklaşımlara karşı eleştirel bir tavır alarak söze başlıyor. Yeniay’a göre doğru olan, bu kitabın ‘Sonuç’ bölümünde dile getirildiği biçimiyle şudur: “İkinci Yeni dilsel ve edebî bir kaygının adıdır. Dolayısıyla, Gerçeküstücü bir şiir olduğu söylenemez.” Analitik bir okuma, her şeyden önce, farklılıkları belirlemektir. Yeniay, İkinci Yeni’nin ‘imge’ konsepti ile Gerçeküstücü ‘imge’ konseptinin ‘gerek amaç gerek yöntem bakımından’ farklı olduğunu gösteriyor. Meselenin özü de budur! Bu fark, hem ayırt edici hem de kuşatıcı bir farktır ve İkinci Yeni şiirinin Gerçeküstücü bir şiir olmadığını kanıtlamaya yeter...” n Öteki Bilinç: Gerçeküstücülük ve İkinci Yeni/ Müesser Yeniay/ Şiirden Yayınları/ 160 s. 1257 2 0 M A R T 2 0 1 4 n S A Y F A 1 1