Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
“Sinemaya Giriş” dizisinden iki yeni kitap Suç ve belgeselin doğası Temel sinemacı, akımları ve türleri tanıtmak ve okura belli bir üst bakış kazandırmak amacıyla hazırlanan bir seri, “Sinemaya Giriş” dizisi. Her kitapta, ele alınan türdeki belli başlı filmlerin özelliklerini içeren bir özet, kronoloji, sinemacı, akım ve tür hakkındaki temel tartışmalar, anlatı yapısı, kamera kullanımını odağa alan önemli sahnelerin yer aldığı bir başlangıç yazısı bulunuyor. Bu yazıda altı kitaplık seriden Sarah Casey Benyahia imzalı “Suç” ve Dave Saunders imzalı “Belgesel”i incelemeye çalışacağız. Diğer kitaplar ise şöyle sıralanıyor: Fantastik (Jacqueline Furby ve Claire Hines), Korku (Brigid Cherry), Kara Film (Jennifer Fay ve Justus Nieland), Bilimkurgu (Dr. Mark Bould). r Hande MİR uç”, sinemanın en ilgi çekmiş ve çekmeye devam eden türlerinden biri. Bunun nedenlerinin başında yasa dışılığın, kusurlu insan doğasının, kirli, korkutucu, itici ve bir o kadar karizmatik, sıra dışı tiplerin, aksiyonlu ve renkli evreniyle cazip sinematografik bir olanak sunması geliyor kuşkusuz. Bunun yanı sıra çoğunun gerçek hayattan devşirilmesi. Nedenler arasında seyircinin kendisini kahraman ve antikahramanlarla özdeşleştirme ihtiyacı, sosyopolitik kaygılar ve yergilerle düzeni altüst etme dürtüsü, adaletin tecellesine duyduğu heyecan gibi duygular da sayılabilir. SEYİRCİ SUÇLU SEVER! Suç filminin tarihi tarz ve karakter çeşitliliği açısından oldukça zengin olması da örneğin kara filmin dışavurumculuğu, 1970’lerin biçimsel deneyciliği, trajik gangster figürü, başına buyruk dedektif ve aksiyon kahramanı gibi öğeler türün bir diğer albenisi. Tür ile ilgili unutulmaması gereken bir nokta da tematik kaygılarının her dönemde sabit kalmış olması, yani suç ile suç olmayan arasındaki değişken doğalı sınırın keşfini doğasından uzaklaştırmaması. Suç filmlerinin dönemler içinde genişlemiş ve literatürde kabul görmüş yelpazesi kitapta “gangster filmi, kara film, polisiye film, gerilim filmi, politik suç filmi, infazcı filmi” olarak kategorize ediliyor. ŞİDDETİN ESTETİĞİ! Kitabın yazarı Sarah Casey Benyahia incelemesinde tür, anlatı ve seyirci üzerine çalışmalarla ilgili temel kuram ve düşünceleri genel bir bakış açısıyla mercek altına alıyor. Suç filmlerinin anatomisini ortaya koyarken şiddetin estetiğini, temsil ve ideoloji sorunlarını odağa alıyor. Çağdaş ve klasik Hollywood ile Avrupa sineması üzerinden türün tarihi, dedektifin rolü ve komplo gerilimleri üzerine yapılmış vaka çalışmalarına odaklanıyor. Bu bağlamda kitapta Scarface (1932), Mildred Pierce (1945), Dirty Harry (1971), The Parallax View (1974), Reservoir Dogs (1992), Mystic River (2002), Caché (2005), Gone Baby Gone (2007), Zodiac (2007), Millennium Triology (2009) ve El Secreto de Sus Ojos (2010) S A Y F A 7 6 n 6 likvari soruşturma”, “bağımsız, kişisel ve deneysel radikal sorgulama ve alternatif perspektif”, “bir oyalama aracı olarak belgesel” başlıklarında ortaya koyuyor. Nichols ise belgesel sinemanın alt türleri olarak işlev gören “şiirsel, açıklayıcı, katılımcı, gözlemci, yansımacı ve edimsel” olmak üzere altı anlatım tavrı tanımlıyor. KULLANIŞSIZ SÖZCÜK: BELGESEL En son teknolojik gelişmelerin de mercek altına alındığı kitapta, gerçekçi ve dramatik belgesel formatlarının farkları ise “realite TV”, “belgedrama”, animasyon ve gerçekliğin fantastik yorumları gibi değişik yaklaşımlar eşliğinde karşılaştırmalı inceleniyor. Bu bağlamda 1920’lerden 2009’a kadar uluslararası alanda gösterime girmiş pek çok simgeleşmiş filme yer verilen kitapta başlıca mercek altına alınanları ise şöyle sıralanıyor: Gerçek Arktika’da (Kuzey kutup dairesinin üstünde kalan bölge) hayatın ve aşkın hikâyesi, belgesel sinemanın en önemli realist/ natürelist örneği sayılan “Nanook of the North” (Robert Flaherty/ 1922). Bazı açılardan Bolşevikçi bir film olmaktan çok bir avangard eser olarak görülen “The Man with the Movie Camera” (Dziga Vertov/ 1929). Londra ile Glasgow arasında hizmet veren bir özel posta treninin hikâyesi, Büyük Buhran döneminden kalma havalı, devlet destekli yurttaşlık eğitimi çabalarını görselişitsel bir şiirle birleştirmeye çabalayan “Night Mail” (Harry Watt, Basil Wright/ 1936). AuschwitzBerkenau’daki ölüm kampını konu alan ve insanın aklını allak bullak eden görüntüler eşliğinde resmeden erken dönem belgeseli “Night and Fog” (Alain Resnais/ 1955). Haylaz avangardlıktan gözlemci natüralizme kadar sinema geleneğinin birçok öğesini benimsemiş, yönetmenin kişisel yaşamının coşkulu bir portresini de sunan, ev videosu görünümlü “Tarnation” (Jonathan Caouette/ 2003), sürreal, çok katmanlı ve değişken fantastik belgesel “My Winnipeg” (Guy Maddin/ 2007). Kâr odaklı sağlık hizmetinin sorunlarını, şirketler ile hükümetler arasındaki ahlaki anlamda zıvanadan çıkmış ilişkiyi gözler önüne seren ve “bravo” dedirten “Sicko” (Michael Moore/ 2007). İsrail’in 1982’de Lübnan’da gerçekleştirdiği işgali ve İsrail Savunma Kuvvetleri’nin mensubu olarak bu işgalin her aşamasına tanıklık etmiş yönetmen Ari Folman ve arkadaşlarının üzerindeki etkilerini anlatan “Waltz with Bashir” (Ari Folma / 2008) ve rock belgeselciği örnekleri “Say My Name” (Nirit Pelet/ 2009) ile “Anvil: The Story of Anvil” (Sacha Gervasi/ 2009). Yazıya noktayı Dave Saunders’in şu sözleriyle koymalı: “Bizler hâlâ Lumièreler’in treninin, Flaherty’nin iglosunun (sıkıştırılmış kardan ev), kameranın küçücük penceresinin, sembolik mesaj olarak medyanın ve gerçekliğin yaratıcılıkla işlenmesinin duygusal köleleriyiz. Belgesel, gerçekten de kullanışsız bir sözcük fakat neredeyse bir asır sonra bile ayakta kalmak zorunda.” n Sinemaya Giriş DizisiSuç/ Sarah Casey Benyahia/ Çeviren: Ahmet Birsen/ Kolektif Kitap/ 152 s. Sinemaya Giriş DizisiBelgesel/ Dave Saunders/ Çeviren: Ali Nejat Kanıyaş/ Kolektif Kitap/ 280 s. K İ T A P S A Y I 1290 “S propaganda arasında ince sınırın farkındalığına da vurgu yapılan “toplumsal betimleyici belgesel.” Fakat bu noktada yazarın dağarını açımlayan bir tespitini paylaşmakta da fayda var: “Belgesel tarafsız bir gözlemci olmak ya da bizlere kanıtlar sunmaktan fazlasını yapabilir, yapmalıdır ve yapar.” Ona göre belgesel, haber ya da güncel gelişmeler üzerine yayın yapan programların aksine, Üstte Dirty Harry (1971), altta ise The Parallax View (1974) ve Mystic adil ve objektif River’dan (2002) sahneler. olma adına herhangibi pek çok filmin ayrıntılı analizleri, gi bir mutlak ahlaki yükümlülüğü yerine kitleler üzerindeki sosyolojik etkileriyle getirmek zorunda değil. birlikte ele alınıyor. MCCREADIE: “BELGESEL BİR BELGESEL VE TOPLUMSAL KÖK HÜCRE GİBİ” AMAÇLARI İncelemede görüşlerine yer verilen yaSinemaya Giriş dizisinden, Dave Saunzarlardan Marsha McCreadie’ye göre de ders imzalı “Belgesel” adlı inceleme de belgesel bir çeşit kök hücre gibi. Birçok türün doğasına ilişkin çözümlemelerle farklı forma dönüşebilir ve tıpkı kök hücbaşlıyor. Kurgusal olmayan sinemanın re araştırmaları gibi tartışmalı bir konu. kültürel bağlamını, gelişimini, yaklaşımlaFilm eleştirmeni ve teorisyenler Bill rını, anlaşmazlıklarını ve işlevlerini sunan Nichols ile John Corner ise işi daha da yazar, diğer taraftan belgesel sinemanın ileri götürüyor. Belgesellerin ortak özelsahip olduğu farklı toplumsal amaçları liklerini bir araya getirerek çalışma prenaçımlıyor. Belgeseli bir stil ya da janr siplerini betimleyecek ve olarak değil bir sinema yapma tavrı açıklayacak bir sınıflandırma olarak ele alıyor. Kitapta tercih ediveya bir adlar dizini oluşturlen temel izlek çeşitli formlarıyla, maya girişiyor. Saunders’ın belli bir hakikate sahiplik iddiasınbu kategorileri kesin bir evdaki tarihle, yine benzeri bir çaba rimsel sürecin ifadesi olarak içindeki kurgusal muadilini aşan görmese de önem verdiğini türden bir ilişki kuran ve polemikle belirtelim. Corner belgeselin işlevlerini “Bir yurttaşlık modeli ortaya koyma”, “gazeteci Yanda, Nanook of the North’tan bir görüntü, üstte ise Michael Moore, Sıcko’nun çekiminde... K A S I M 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T