Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ş iir Atlası L Lyudmila İSAEVA/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy GÜVERCİN TÜYÜ Etraf ıssız. Kasvetli. Kuşların göçme vakti… Ceketimin yakasında – güvercin tüyü. Gözlerimin içine öyle derin baktın ki, bakışın beni müthiş ürküttü. Üzerimde tuhaf bir gücün baskısı var sanki – bu mu acep bedenimin yıkımı? Ölmeye bile hazırım hemen, yeter ki fark etme hıçkırdığımı. Başın yağız dizlerimin üzerinde dinlenmekte ben sessizim, kımıldanmıyorum… Önceden inanıyormuşum bir şeylere belki de, artık – inanmıyorum. Neden? Niçin? – diye sorma, sorgulamayı bırak… Böyle kabullen beni – bu güvercin tüyüyle. Üzüldüğüm tek şey şu, öyle derin bakarak dolduruyorsun ruhumu müthiş bir ürküntüyle. YABANCILAŞMA Gününü, saatini, dakikasını anımsamıyorum bile, kış mıydı, yeni mi veda etmiştik yaza, ama yabancılaşmamız apansız geldi de çekiverdi duvarını aramıza. O gün bugün yabancı iki ayrı fert, odalarda geziyoruz sessizce, ne sözcük, ne bakış, ne de işaret – cenaze varmış gibi evin içinde. İnanılmaz kara kanatların karanlığında bizim gökkubbemiz de sanki kararıverdi. Bir şey çöktü gecede ve kırılan camlar altında duyuyorum: gölgelerimizin gezindiğini… Ve diyorum kendi kendime: Gitmek vaktidir, hemen çek git, burada seni tutan ne… Ve duyuyorum ki acılar içinde ölmektedir bir şeyler vücudumun derinlerinde. DÜNYANIN YAŞLANMASINA İZİN VERMEYİN Olgunluk, sence, bu mudur, Tanrım? Ölçülü jestlerle dünyayı tartmak ve o ciddi mimberinden zekânın ahlak öğütlemek, fikir dağıtmak. Birer birer koymak iyilikleri şaşmayan dürüstlük terazisine, cezalayıp suçlu bildiklerini sessiz kalmak kendi vicdan sesine. Hoşgörüyle bakakalmak öylece yükselen bir uçurtmaya havada, çünkü malum, dolaşsa da gün gece, o hiçbir şey bulmayacak orada. Ah, Tanrı’m, olgunluk buysa gerçekten, bırak dünya asla akıllanmasın. Bağışla bu ilkelliği ona sen, varsın kendi düşleriyle yaşasın. Hata yapsın, suç işlesin, yanılsın, koşsun dursun rüzgârların peşinden, hüznüyle yaşasın uçurtmaların ve kusurlu kalsın, hiç değişmeden… Biz ölsek de, gençler dünya sizin ha, izin vermeyiniz yaşlanmasına! 25 T E M M U Z 2013 n S A Y F A 19 CEVAT ÇAPAN ‘Biz ölsek de, gençler, dünya sizin ha, izin vermeyiniz yaşlanmasına!’ yudmila İsaeva (19261991), Şumen’e bağlı Provadya kasabasında doğdu. Şumen’de liseyi (1944) ve Pedagoji Enstitüsü’nü (1948) bitirdi. Dimitrovgrad ve “Koprinka”da brigadir (gönüllü) gençler hareketine katıldı (19481949). Sofya’ya yerleşti (1949) ve 1955 yılına değin Sofya Radyosu kadrosunda görev aldı. Daha sonra Bılgarski pisatel (Bulgar Yazarı) yayınevinde çalıştı (19641990). Sofya’da intihar etti. Edebiyat çalışmalarına şiirle başlayan Lyudmila İsaeva, çağdaşı şairlerden farklı olarak, ağırlığını sadece lirik şiirden yana koydu. Başta aşk, sadakat ve aile huzuru gibi konuların yanında, gerilim dolu bir yüzyılın sancılarını, yaşayan bireyin toplum ve dünya karşısındaki sorumluluklarından doğan tüm sorun ve endişelerini de olanca derinliği ve karmaşıklığıyla dile getirmeye çalıştı. Ayrıca çok genç yaşta yakalandığı tehlikeli bir hastalığın yaşattığı büyük korku, onun kalemini harekete geçirmede en belirgin etken oldu. Lyudmila İsaeva’nın büyük bir içtenlik ürünü olan bu şiirlerinde sessiz bir çığlığın yankısı, bitimsiz bir iç hesaplaşmanın izdüşümleri çarpıcı biçimde kendini göstermektedir. Edebiyat alanında çeşitli ödüllere değer görülen Lyudmila İsaeva’nın şiirleri İngilizce, Arapça, Yunanca, Almanca, Lehçe, Rumence, Rusça gibi daha birçok dile çevrilmiştir. Şiir kitapları: Konuşan Kalbimdir Bu (1957), Lirik Biyografi (1963), Gerçek (1967), Dünyanın Yaşlanmasına İzin Vermeyin (1970), Öz (1975), İtiraf (1976), Şiirler (1978), Yazgı (1979), Beyaz Evden Mektuplar (1984), Duygular (1986). AĞAÇ İÇİN BALAD Ben bir ağaç tanıyorum, tanyeri kızıllığında, kendi kendini büyüten büyük yalnızlığında. Kuşlara seviniyor ve şafağın söküşüne ben nasıl seviniyorsam, Tanrı’nın her gününe. Geçen ömrü kesinlikle takmadığı besbelli ben nasıl umursamazsam cennetle cehennemi. …Ey ağaç, sen bilmezsin ki, o uzak dalgınlığında, biz ikimiz tutsağıyız aynı gücün aslında – acımasız yazgımızca her an izlenmekteyiz yani birbirine ait benzeş varlıklarız biz. …Ömür mumum yavaş yavaş sönmekte seziyorum bu demek ki bitmek üzre tansıksı güzel oyun; bu demek ki beklenmedik en katil bir şafakta seni de boğazlayacak görülmeyen bir balta… Her şeyim susacak benim. Dilim de dolaşacak. Senin yeşil kanın akıp benimkine koşacak ve sen yükleyip ruhumu en süratli teknene geçirip götüreceksin Zaman ötelerine… Ve bir daha ne kuş sesi, ne de doğuşu ay’ın… bir daha başka bir dünya sen hem tabut, hem de haçbenim son sığınağım, kader dostum ey ağaç, neredesin – senin için önceden ağlayayım. IN MEMORIAM Ey anam! – O korkunç şeyin hiç farkında bile olmamışım ben ve hiçbir şeyle avutamıyorum öksüz duygumu… Diyorlar ki – iyi bir melek çıkagelmiş cennetten ve uçurmuş senin o tertemiz ruhunu. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1223 Artık acıların dindi ve sen gayet rahatsın. Tatlı gülücüğün de almış eski yerini. Ama, dinlenceye zor alıştıracaksın o tek çalışmayı bilen hamarat ellerini. Orada bayramlar çok, ama sen gamlısın yine ve görünce başkalarının uyuduğunu, yıldız bahçelerini suluyorsun sevgiyle ve süpürüyorsun Samanyolu’nu… Geceleyin, o en deli anlarında acılarımın, gözlüyorum uzun uzun ufkun yas mendilini ve birdenbire parladığını görünce ay’ın anam yaktı diyorum, göklerin kandilini.