25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kader Konuk ? angajman “herhangi bir insan yapıtına ve davranış tarzlarına olan her türlü mesafeyi” yitirir. Sartre’a göre, yazar “angaje olmalıdır”; öte yandan, yazar “bundan zaten kaçınamaz.” Bu yüzden Sartr’ın bu görüşlerinden bir “program” çıkarımlanamaz. septindeki zayıflık” açıktır. BRECHT, ANGAJMAN KONUSUNDA SARTRE’I GERİDE BIRAKMIŞTIR Adorno’nun değerlendirmesine göre, “Ana” ve “Önlem” gibi bazı oyunlarının dramatize edilmesinde “partiyi yücelten” Brecht de kuramsal yazılarında “mesafeli, düşünen, deney yapan, duyumsama ve özdeşleşme yanılsamasının karşıtı olan” bir tavrı öne çıkarır. “Johanna”dan sonra Brecht tiyatrosu, angajman konusunda Sartre’ı bile geride bırakmıştır ancak Brecht bunu daha “tutarlı” olarak “biçim yasası”na, bir başka deyişle, “dramatik kişinin geleneksel kavramını devre dışı bırakan didaktik şiir yasasına” yükseltmiştir. Toplumsal yaşamın “yüzeyinin”, diyesi, “tüketim alanının”, bireylerin “psikolojik motivasyonlu eylemleri” de bunlara dahildir. Brecht bunların “toplumun özünü gizlediğini” görmüştür. Değiştokuş yasası gereği, bu öz “soyuttur.” Brecht, “estetik bireyleştirime” değil, “ideolojiye” güvenir. Toplumsal “özsüzlüğü”, veya “kötülüğü” tiyatroda görülürleşmesinin nedeni budur. Onun yapıtlarında insanlar sahnede küçülerek “sosyal süreçlerin ve işlevlerin ajanlarına” dönüşür. Brecht, Sartre gibi “yaşayan birey Doğu Batı Mimesis AUERBACH TÜRKİYE'DE Can Evren'in çevirisiyle SARTRE’IN ANGAJE OLDUĞU ANGAJMAN KONSEPTİ ZAYIFTIR Adorno açısından yazarın içine girdiği “yükümlülük”, angajmandan da ötedir çünkü yazarın yükümlülüğü, “karar” değil, “konu” yükümlülüğüdür. Sartre, Adorno’nun savlamasına göre, diyalektikten söz etmekte ancak onun “öznelciliği, öznenin kendisini dışsallaştırdığı ve kendisini özne durumuna getiren belirli başkayı/yabancıyı çok az kaydetmekte ve her türlü yazınsal somutlaştırımı donma olarak görmektedir.” Ayrıca, Sartre “kurtarmak istediği katıksız dolaysızlığı ve kendiliğindenliği, bunların karşıtı olan hiçbir şeyde belirginleştirmediği için”, saf dolaysızlık veya kendiliğindenlik bozularak, “ikinci bir şeyleşmeye” dönüşmektedir. Sartre, dramayı ve romanı salt “dışavurum”un ötesine taşıyabilmek için, “yapıtın diyalektiğinden ve anlatımından yoksun bir nesnellikten”, “kendi öz felsefesinden” Kader Konuk kışkırtıcı bir sav atıyor ortaya: Modern Türk kimliğinin yalnızca Kemalist kadrolar tarafından kurulmadığını, Nazi zulmünden kaçıp ülkeye gelen AlmanYahudi sığınmacıların, yani Türkiye toplumu içerisindeki ayrıcalıklı yabancıların bu kimliğin inşasında önemli bir rol oynadığını öne sürüyor. Kitabın merkezinde 1936'da Almanya'yı terk edip İstanbul Üniversitesi'nin yeni kurulan Yabancı Diller Okulu'nun başına gelen Erich Auerbach ve bu dönemde kaleme aldığı çığır açıcı eseri "Mimesis: Batı Edebiyatında Gerçekliğin Temsili" var. Bu eserin yazıldığı bağlamı ele alan Konuk, İstanbul'un Auerbach'ın "Mimesis"i yazma sürecini nasıl şekillendirdiği meselesi üzerinde duruyor. "Mimesis"in Türkiye'nin hümanist reform hareketini bir tür kültürel mimesis çerçevesinde anlamamızı sağlayacak bir eser olarak karşımızda durduğunu gösteriyor. Edebiyat eleştirisi kavramlarını verimli ve yaratıcı bir biçimde kullanarak Türkiye'nin kültürel tarihini kavramamızı sağlayan bu kitap, DoğuBatı ilişkilerine dair incelemeler için de yepyeni bir yaklaşım getiriyor. Adorno’nun deyişiyle, “anlaşılmaz olanın şoku içinde kendisini ileten şeyi anlamaksızın”, konuya ilişkin tartışma bir “gölgeler savaşımı”na benzemektedir. destek beklemektedir. Adorno’un anlatımıyla, Sartre’ın “estetik biçimlerin evriminin gerisinde kalan” tiyatro oyunları, “yazarın söylemek istediği şeyin aracıdırlar.” Bunlar “geleneksel entrika” ile işlem yapmakta ve bunu “kesintisiz bir tanrısal güven duyulan ve sanat tarafından gerçekliğe aktarılması gereken imlemlere” yükseltmektedir. Öte yandan, “resimlenen veya dillendirilen savlar; anlatımı, Sartre’ın kendi dramatik anlayışını motife eden devinimi örnek olarak istismar etmekte ve böylece kendilerini olumsuzlamaktadır.” Sartre’ın yaklaşımı, “isyan ettiği cehennemi tanımasını engellemektedir.” Onun dile getirdiği “bazı parolaları”, “ölümcül düşmanları da” dile getirebilir. Sadece kararın söz konusu olması, nasyonal sosyalist “sadece /özveri, bizi özgürleştirir” sözüyle örtüşmektedir. Sartre’ın “angaje olduğu angajman kon ler ile toplumsal özün özdeşliğini, hatta saltık özerkliğini” varsaymaz; ancak “politik hakikat” yüzünden yaptığı “estetik indirgeme süreci” bunun önüne geçer. Sanatsal bakımdan kendisini “yabancılaştırıcı çocukluk” olarak meşrulaştıran şey, “kuramsal ve toplumsal bakımdan geçerlilik savladığında çocuksuluğa” dönüşür. Brecht “imgede” kapitalizmin kendibaşınalığını yakalamak istemiştir; bu yönden amacı “olgulara/gerçeklere uygun” düşmüştür. Bu ünlü tiyatro adamı, Adorno’nun anlatımıyla,“Stalinci teröre karşı gizlediği şey açısından gerçekçiydi.” Öte yandan, söz konusu “özü”, “adeta imgesiz, kör ve imlerden uzak” şekilde “bildirimi yüzünden özürlü duruma gelen yaşamda” aktarmayı mutlaka reddederdi fakat bu ona “kesin olarak amaçlanan şeyin kuramsal bakımdan doğruluğu yükümlülüğünü” yüklerdi. ? Theodor ADORNO: “Engagement”; içinde: “Noten zur Literatur”; Teil III, Wissenschaftliche Buchgesellschaft; Band 11, Darmstadt 1997, s. 409 430 1 YENİ KİTAPLAR • Kojin Karatani: Tarih ve Tekerrür • David Harvey: Asi Şehirler ? ? ? ? ? • Benjamin Stein: Beyaz Tuval roman • Frédéric Lordon: Kapitalizm, Arzu ve Kölelik • François Jullien: Süreç mi Yaradılış mı? • Korhan Atay: 1 Mayıs 1977 • Defne Sandalcı: Ah! şiir metis 28 Genel Dağıtım CUMHURİYET KİTAP SAYI 1206 MART 2013 ? SAYFA 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear