Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
bir dünyada bilinçli yaşamaktır.” BAŞKALDIRININ GÜCÜ Çağının tanığı Camus için başkaldırıyı ele almak, zamanının cinayetlerini anlamak ve yargılamak demektir; cinayetlere “mantıklı” nedenler bulmak dönemle “tutarlılık”; aksi ise “çılgınlık” ifade eder. Camus, “her şey olanaklıdır” biçiminde ifade edilen “absurde” insanın nihilizmini, başkaldırı felsefesiyle yener. Başkaldırı, insanın hiççi durumunu ortadan kaldırdığı gibi onun “kendi benliğine kapanmışlığını ve yalıtılmışlığını” da sonlandırır. Başkaldırının özü, bireysellikten uzak biçimde hayat bulan bilinçli bir eylem olmasında yatar. Yani başkaldırı bir bilinçlenme durumu aslında. Böylelikle bu eylem, “yaşama değerini veren” bir kimliğe bürünür. Camus, başkaldırıya anlamını Doğrular isimli oyunundaki Kaliayev ve arkadaşları; Veba'daki Dr. Rieux ve arkadaşları yardımıyla verir. Tüm bu kahramanların en dikkat çekici yanı, kötülüğe ve haksızlığa karşı savaşması ve buna yönelik eylemde bulunmasıdır. Bu haksızlık ve kötülük, bir dük veya veba olabilir. Fakat önemli olan bunlara karşı durabilmektir. Sözü geçen kişilerin öbür özelliği bir arada hareket etmesi: Amaçların gerçekleştirilmesi yönündeki ortak eylemin ise bir sınırı bulunur. Camus, Eski Yunan’daki anlayış ve anlama ilkesine sürekli gönderme yapmıştı. Çağının ölçüsüzlüğüne tepki gösteren yazarın peşinden gittikleri ve yüzyıl eleştirisi, kendisinin de bir Akdenizli olmasından kaynaklanıyordu. Bir Akdenizli ve hayatını Paris’te sürdüren bir aydın olarak kendini, gerilimin merkezinde görüyor, zorbalığa karşı tavır alıyordu. BASKIYA KARŞI CAMUS’NÜN AHLAK GÖRÜŞÜ “Doğuştan bir tek yatkınlığım var. Ben, insan olarak mutluluk peşindeyim; sanatçı olarak da savaşlara, mahkemelere başvurmaksızın yaşatmak istediğim birçok kişi var sanıyorum (…) Eski zamanın sanatçıları zorbalık karşısında hiç değilse susabiliyordu. Günümüzde zorbalıklar gelişti: Bugünün zorbalıkları ne susmayı kabul ediyor ne de tarafsızlığı. Kendini belirtmek, zorbalıktan yana ya da ona karşı olmak gerekiyor. Bu durumda benim söyleyeceğim şu: Ben zorbalığa karşıyım (…) Benim yaptığım sadece zamanı olduğu gibi kabul etmek; kısacası mesleğimin gereğini yapmaktır. Hem siz şunu unutuyorsunuz ki bugün, yargıçlar, suçlandırılanlar ve tanıklar görülmedik bir hızla birbirine karıştı.” Camus, DeneC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I Albert Camus, eserleri, görüşleri, kavgaları ve ahlak söylemiyle iz bıraktı. Onun yapıtları ve fikirleri bugün hâlâ tartışılıp inceleniyor. Dünyaya armağan ettiği “absurde” ve başkaldırı felsefesi, Camus’nün ahlak anlayışının oluşumu ve adalet arayışında önemli bir yere sahip. meler'inde yer alan “Sanatçının Rolü” isimli yazısında böyle demişti. Camus’nün insana ve insanlığa verdiği başlıca ödev “adaletsiz bir dünyada adaleti kurmak” ve “doğumdan itibaren köleliğe mahkum olan ruhların özgürlüğünü kurtarmak”tı. Geleceğe dair belirlemede de bulunan Camus, “büyük tarihsel bunalımların ertesi, insanın kendini ipin ucunu kaçırdığı bir gecenin sabahında olduğu gibi hoşnutsuz ve hasta hissetmesine yol açar ama tarihsel akşamdan kalmalar için ağrı kesici bulunmaz” diyordu. Camus’nün insana eğilişinin baş nedeni bireyin önemsizleştirilmesi ve alçalmışlığıydı. O, yaşadığı dönemde insanın değersizleştirilmesine hep karşı çıktı. Sartre'la kavgası, pek çok arkadaşı tarafından hanesine yazılan eksi puan ve Cezayir Savaşı'yla ilgili görüşleri çelişkili tavırlarıydı ama Camus geriye hayli sağlam bir ahlak anlayışı bıraktı. Bu bir tür rehber gibi de algılanabilir: Nerede bir kıyım nerede bir değersizleştirme harekâtı başlasa Camus'nün başkaldırısı ve ahlak görüşü aklımıza sızıyor. Zorbalığın, bugün farklı şekillere giren köleliğin ya da köleleştirmenin, hak gasplarının ve buna direnenlerin karşılaştığı baskının önüne, Camus'nün insana verdiği değer ve ahlak söylemi rahatlıkla dikilebilir. Doğumunun yüzüncü yılında, Camus'nün bu fikirlerini barındıran eserleri de görüşleri de unutulmuş gibi görünmüyor. Hemen her yerde saygı ve özlemle anılması bunun kanıtı. n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr 1238 7 K A S I M 2 0 1 3 n S A Y F A 5