25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLA R A ve 2012’de Aydınlık gazetelerinde yayımlanmış yazılarından derlenen kitabı “Cehaletin Rönesansı”yla okurlarla buluştu. İnce’nin merceğine aldığı konuların başında imamhatip okulları ve Tevhidi Tedrisat Kanunu geliyor. İnce’ye göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir numaralı sorunu da bu; kendine biat eden nesiller yaratmak adına Tevhidi Tedrisat’ı tarihe gömerek imam hatipleri kökleştirmek. Kitabında Türkiye’yi neredeyse “geçmiş olsun” denilecek raddeye getiren AKP’nin icraatlarını ve günümüzde gelinen “noktayı” değerlendiren İnce özetle şu sorulara da yanıtlar getiriyor: “Şu anda kendi aristokrasisini, elitini, proletaryasını, lümpen proletaryasını yaratmakla meşgul İslamcılar nelerin farkında değil? Hürriyet’ten kovulma süreci aşama aşama nasıl gerçekleşti? Merkez sağ’ın trajedisi ne? AKP’nin iç savaşı ne durumdadır?” İnce’yle “Cehaletin Rönesansı”nı konuştuk. 1970’li yıllar, Samatya’daki Sobacıyan Palas’ta bir yıl arayla gerçekleşen üç şüpheli ölüm. İlk olarak 1971’de giriş kattaki dükkânda, sahaf Zihni Sönmezışık ölü bulunuyor. İkinci olayın tarihi ise 1972. Bodrum katında kimliği saptanamayan genç bir adam, ev sahibi kadınlardan biri tarafından asılı olarak bulunuyor. İntiharcinayet ikileminde haberleştirilmiş 1973’teki üçüncü ölüm olayında ise adı C.A. diye verilen şüpheli ölüden çok onun yaşadığı katta bulunan kavanozdaki fetüs konu ediliyor. Bebeğin içinde yüzdüğü morumsu pembe ışıkla aydınlatılmış kavanozdan yola çıkılarak yorumlarda bulunuluyor. Ve yıl 2011. Ana kişi, ölümlerin üstünü örten kalın sır perdesini tecrit edildiği mekânda hatırlayıp yazarak aralamaya çalışan, 2007’de akıl sağlığını yitirdiği düşünülen, cinayete tam teşebbüsten mahkum bir yazar. Samatya ona göre belalı, acı çektiren ama haz da veren, loş, suskun bir karmaşa. İbrahim Yıldırım’la yeni romanı “Madam Samatya …ve Diğer Şüpheliler” üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bol kitaplı günler... Özdemir İnce, 2011’de Hürriyet P erit Edgü, 1999’da okuduğu mektuplarına Bataille’ın yeniden dönmüş. İlk seferinde dikkatini çekmemiş bir ayrıntıdan söz etti konuştuğumuzda: Bataille’ın son eşinin adı Diane Kotchubey’miş, bu soyadı haklı olarak merakını uyandırmış. Michel Surya’nın Bataille üzerine kurduğu yaşamöyküsü denemesine göz attım ; 348. sayfada bir not aydınlattı beni. Diane’ın annesi İngiliz, babası Kırım Rus soylularından Yevgeni Koçubey de Beaucharnasis imiş, sülale adını Bavyera’daki dükalık şehrinden almışlar, dede Leon Koçubey meğer Napolyon’un üvey oğluymuş. Nereden nereye! Tabii, kitabı elime almışken okumayı sürdürdüm. Bataille ile Diane’ın tanışma hikâyeleri tüylerimi ürpertti. Bataille, 1943’te Suçlu’yu yazarken Vézélay’e taşınıyor; Paris’e birkaç ay sonra dönmeye karar verdiğinde, evini eski eşi Sylvia ile onun müstakbel eşi Lacan (birkaç yıl sonra “L’Origine du Monde”u el altından satın alacaklarını anımsatalım) devralmaya niyetlenirler. Gelgelelim ne kapora gönderilir, ne ses gelir oradan. Bataille, bunun üzerine evi ikinci talip Diane’a bırakır tanışır tanışmaz birlikte yaşamaya başlamışlardır, Bataille’ın 1962’de ölümü ve Vézélay’in küçük mezarlığına son yolcu çıkışına dek sürecek koyu bir ilişki. Bu öykünün en şaşırtıcı noktası, Diane Kotchubey’in Vézélay’ye 1943’te gelme biçimidir. Genç kadın, işgal Paris’inde Fransa haritasını önüne açar ve ucu sivri bir iğneyi gideceği yeri belirlemek için haritaya ok gibi fırlatır iğne tam Vézélay’in üstüne denk gelmiştir! Bataille, bu sıra dışı rastlantı mekanizmasının etkisiyle Suçlu’ya yeni bir bölüm ekler: “Şans”. İyi tanıdığımı sanırdım La Somme Athéologique’i, bu vesile yeniden kitabı rafından çıkarıp söz konusu bölümü okumaya koyulunca, bir kere daha kimbilir kaçıncı, okuduğumuz metinlere aradan zaman geçince dönmenin yararlarını gördüm, onayladım: “Şans”ı ya unutmuşum ya 1975’ten bu yana bende birikenlerden o dönemde yoksun olduğum için, içeriğinin yakıcı boyutlarına ulaşamamış, erişememişim. Çok olmadı, Merak Cemiyeti Tutanakları’nda (XIII, XIIIb) ‘şans’ ve ‘talih’e ilişkin kimi çıkmalarım yer aldıydı; onları Uç Şiirler’deki “Doğru An”ın biraz ervasız pertavsız ENİS BATUR Koçubey’in kuyruğuna takılmak F Bataille ve Diane Kotchubey tanışır tanışmaz birlikte yaşamaya başlar, bu birliktelik Bataille’ın 1962’de ölümüne kadar sürer. Aşağıda dostlarıyla... düpedüz tersi, oysa bir adım sonrasında biribirilerine öylesine bağlanıyorlar ki, Şans’ın Ölüm’ün çocuğu, Ölüm’ün Şans’ın anası olduğu ileri sürülebilir de. “Şans”, diyor düşünür, “varlığın, varlıkötesinde kayboluşu”. Oradan, gülmenin dipsiz metafiziğine doğru uzanacaktır. Vézélay’den çulsuz ve yersiz yurtsuz, Paris’e dönüş zorunluluğu yeni çiftin üstüne karabasan gibi çökmüş. Klossowski’yi aramış Bataille, bir sığınak bulma umuduyla, bulmuşlar da: Kardeşi Balthus’un Cour de Rohan 3 numaradaki atölyesinin giriş katında mahzenimsi bir yere taşınmışlar. Sokulgan okur, Paris, ecekent’in Cour de Rohan’a ayrılmış sayfalarını anımsayacaktır; genişçe bir diziden seçtiğim fotografik alıştırmaları da. Bir vakit sonra Giacometti’nin de atölyesini taşıdığı o poetik geçit hep düşlerimin ortasında oldu, kalacak. Bungunsam, üstümden atmak için yolumu oraya düşürürdüm. Hâlâ da öyledir, benim için. Ah Ferit Edgü, nerelere savurdu(n) beni! Elimizde bir soru kaldı, yanıtını soykütükçüler bulsun: Diane Kotchubey, Koçubey risalesini kaleme alan adamın nesi oluyordu? * KabataşKadıköy vapurunda, neredeyse karşıma oturmuş genç adam, hararetle burnunu karıştırıyor. Yolculuk boyunca, birkaç dakikalık molalarla kesintiye uğrasa da, süreklilik arz eden bir faaliyet. Önce kültürel donanımlı, dolayısıyla manasız replikler dolaşıyor kafamın merkezinde: Demek siz de Tristram Shandy hayranısınız; Cyrano de Bergerac’ın ünlü Sabri Esat çevirisinin yeni basımının yapıldığından haberiniz var mı? Giacometti’nin “Burun” heykelini tanır mıydınız? Haddim olmayarak, size Erasmus okumanızı öneriyorum… Sonra dilimin ucuna manalı replikler geliyor: (İşaretparmağımı göstererek) Biraz da bunu denemek istemez miydiniz? Bakın, elinizle olmuyor işte, ayak parmaklarınızdan yararlanmanız da bir yoldur; Vapurdan inince, Kadıköy çarşısına uğrayın, bir tirbuşon alın, bakarsınız… Neden sonra iskeleye yanaşıyor vapur. Eli burnunda kalkıp gidiyor genç adam. Kafamdaki replikler sahipsiz kalmasın. n TURHAN GÜNAY turhangunay@cumhuriyet.com.tr eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap loş deneyim aktarımıyla buluşturacak olursak, “fenomen”e bir rulet masasından ve onun peydahladığı bir Rus ruleti düşsahnesinden bakışın izleri bir ölçüde netleşebilir. “Şans”ın ikinci bölümü “Oyunun Çekimi” başlığını taşıyor. Orada, Bataille bir kapris formu olarak tanımlıyor şansı, talihi. Çıplaklığında ilahi bir yüklem bindiriyor üstüne ve “baş döndürücü ayartıcılığı”ndan söz ediyor. Bataille’a göre ölüm, görünüşte Şans’ın İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1242 5 A R A L I K 2013 n S A Y F A 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear