24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA kitabıyla 2011 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanan Ahmet Büke, iyi tanıdığı insanları, mahalle arasında olup biten günlük olayları yazıyor. Bu çevrelerin dilini, argosunu ustaca kullanıyor. “Ekmek ve Zeytin”, yazarın aynı bakış açısıyla yazdığı yeni öykülerin yer aldığı bir kitap. Ancak bu defa Büke öykülerini çok daha geniş bir coğrafyaya açıyor. Ahmet Büke’yi bilenler için yeni bir yol ağzı, bilmeyenler için ise bir keşif yolculuğunun başlangıcı bu kitap. Mehmet Rayman’ın “Kendi Biten”, “Asuman” ve “Harfine” şiir kitaplarından sonra “Güz Güneşi” de okur karşısına çıktı. Bozkırı, kırsal yaşamı kokladığımız şiirlerini, şiire bakış açısını ve yeni kitabını konuştuk Mehmet Rayman’la. Söyleşiyi Vicdan Efe gerçekleştirdi. Ali Püsküllüoğlu’nun yaşamını, bu yaşama sığdırdığı eşsiz yapıtları öğrendikçe bir mucizeyle karşı karşıya olduğunuzu anlarsınız hemen. Tüm yaşamını Türk dilinin doğru şekilde kullanılması ve geliştirilmesine adayan Ali Püsküllüoğlu, dişini tırnağına takarak, bir külliyat ortaya koymuştur. Ali Püsküllüoğlu Külliyatı’nda neler mi var? Onlarca kitap, hem de çoğu dil üzerine; çeşit çeşit sözlükler; öz Türkçe, atasözleri, deyimler, kılavuzlar; yaş dilimlerine, öğretim bölümlerine göre özenle hazırlanmış. Şiirler, dergiler… Hepsinin altında, Ali Püsküllüoğlu’nun emek ve alın teriyle atılmış imzası var. Saygıyla anıyoruz Püsküllüoğlu’nu. Bol kitaplı günler... Düzeltme: 19 Temmuz 2012 tarihli 1170. sayımızda, Mustafa Balbay’la Denizlerin Davası isimli kitabıyla ilgili yapılan söyleşide imza Tülin Tankut olarak çıkmıştır. Doğrusu Hatice Tuncer olacaktır. Düzeltir, okur ve yazarımızdan özür dileriz. “Kumrunun Gördüğü” adlı P H ervasız Pertavsız ENİS BATUR Terzilik ayatını “mahalle terziliği” yaparak kazanan erkek bir “yazar”ın hikâyesini kâğıt üstünde kurmak isteği uzun süredir kurcalıyor beni. Yazar mıyım bir gün oturup, sanmam; yazmayacağımdan emin miyim, değilim: İçimdeki ısrarı, gelişmesi süreklilik kazanırsa davranır, benden uzaklaşır, gitgide silinirse varlığı, unuturum. “Terzi” başlıklı denemem, ola ki bu menlik vardı. Terzilik yapmayı düşünmeliytasarı yüzünden yandan filizleniverdi. mişim oysa, çarkımı döndürmek için 38 yılGerçi Terzi figürü orada bir eğretiledır yöneldiğim işlerin ciddi kayıplar yazdırme, arkasında düz terzi figürünün dığına inanıyorum haneme. beklediğini söyleme gereksinmesi Terzilik, bir kere yazarlık gibi. Hem yapıduyduğum için açılıyorum konuya. lan işler biribirilerini andırıyor, hem “müşteÇocukluğumda, ilkgençliğimde ri”yle ilişkiler. Dükkânında, bir perdenin ar“hazır giyim” olgusu toplumsal yaşakasında, çoğu zaman bir başına çalışıyor ma ağırlığını koymamıştı henüz. Yabana terzi, günün önemli bir bölümünde taciz atılamayacak bir deneyimgörgü deposu edilmiyor makinesinin önünde. Kendi sınıroluşturmuşum o dönemde, düşündükçe larını tayin etme payı var ayrıca: “Ben gelindaha iyi seçtim birikenlerin önemini: Erkek lik, yelek, paçalı don dikmiyorum” deme ve kadın terzileri, eve gelenler ve dükkânlarına gidilenler, kumaş seçimi, provalar, modeller, uçarı modalar, vesile, ısmarlama ve ötesikarmaşık bir dünya gerçekte. Pek az zanaatkâra o ölçüde dikkat kesilebilmişimdir. “Hazır giyim” endüstrisi, terzileri yoketmedi, gözden uzaklaştırdı: Büyük konfeksiyon atölyelerinde çalışan o insanları iş üzerinde göremiyoruz artık. Bize kalan, alçakgönüllü mahalle terzileri. Söküklerimiz için çalıyoruz kapılarını. Vazgeçilmez bir yanları var hâlâ: İstanbul’da, Hacı Emin Efendi sokaktaki Arif Usta’ya; Paris’te, Gobelins’deki İdris’e uğruyorum: Ceket ceplerimin astarları eprimiş, pantolonumun paçası kısaltılacak, kazağımın örgüsü atmış. Bahane yaratıp onlarla konuşmayı uzatAlmodóvar’ın yapıtlarında da sık rastlanır terzilik uğraşına, son mayı seviyorum. filmlerinden birinde “insan derisi” diken bir hekimle (Antonio Banderas) konuyu sapkın bir odağa oturtmaktan kaçınmamıştı İspan20 yaşımda yazar olmaya karar yol yönetmen. verdiğimde, babamın bana Cronin örneğini salık verdiğine değinmiştim. Kimi yazarlar, genç yazar adaylarına, hayatlarını çok farklı uğraş alanlarından kazanmaları yönünde öğütlerde bulunmuşlardır ya, bugün, çok geç, bunun doğru yönlendirme biçimi olduğunu düşünüyorum. Yazarlıktan ‘hayatımı kazanamayacağım’ baştan belliydi: Öyle şeyleri okumak istemeyeceklerinin bilincindeydim. Babama “bir yolunu bulurum” demiştim, aklımda öğret TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr olanağına sahip. Büyük terzi olması şart değil, pekâlâ ölçeğini küçük tutabilir. En önemlisi: Hayal gücü haritasının içinde özgürce dolanabileceği biçimde kendisine bırakılması. Dilediği düşleri kurabilir, genişletebilir bir terzi. Terzilik, yazara can alıcı katkılar taşıyabilecek bir meslek dalı. Her iş, uğraş bu denli besleyici olmaz yazar açısından. Bir ölçülendirme sanatının sahasındayız burada; “prova”lar alabildiğine öğreticidir; bir gövdeyle bir giysinin doğru ilişkisini tayin etmek, bir tasarıdan bir yapıta ilerlemenin yoluna ışık düşürür. Gerçi, müşterinin velinimet kimliğini taşıdığı işlerdendir terzilik, benim gibi okuru velinimeti saymamayı seçmiş edebiyatçılar açısından bu bağlamda bir çakışma göremeyiz, olsun: Giysi biçmekle ülküsel okuru biçmek arasında görünmez bir köprü yer aldığı yadsınamaz. Sevim Burak’ın terzilikten yazarlığa taşıdığı yöntemlere sokulmuştum Bekçi’de. Bugün belki o kadar değil, geçmişte kız çocuklarının yetiştirilmesinde dikiş pratiğinin belirgin bir yeri olurdu, bilmem pek çok usta kadın yazara bu eğitimin katkısı hafife alınabilir mi? Gene de, bir kadın mesleği sayılamaz terzilik asıl erkeklerdi(r). Edebiyat dünyasında “yer”i nedir terziliğin, kestiremiyorum. Gözüme çarpmadı bu konuda yapılmış bir araştırma, hazırlanmış bir antologya, doğrusu ilgimi hem de nasıl çekerdi. Yedinci sanattan, düşününce, daha fazla örnek geliyor aklıma: Sözgelimi Almodóvar’ın yapıtında sık rastlanır terzilik uğraşına, son filmlerinden birinde “insan derisi” diken bir hekimle konuyu sapkın bir odağa oturtmaktan kaçınmamıştı İspanyol yönetmen. “Kumaş” kavramını başköşeye oturtmuştu bir ara Roland Barthes, “metin” bağlamında sanırım eşcinseller çok daha duyarlı ve dikkatli oluyorlar bu dünya karşısında. Ben kendi hikâye tasarıma döneyim ama. İmgelemimde gelişen terzi figüründe “maraz”ın payı büyük. Giderek saplantılı bir yaklaşım geliştiriyor terziyazar kahramanım: Dikmek fiiliyle yazmak fiili arasında. Bir eşikten sonra, her sabah dükkânına gidiyor da müşteri kabul etmez oluyor: Kurmaca gövdeler için giysiler dikmeye koyuluyor, yazmaya giriştiği bir anlatının şahıslarını giydirme arzusu öylesine yakıcı boyutlar alıyor ki, yavaş yavaş çıldırdığını göremiyor. Dikiş dikerek yazmak. Yazarken dikiş dikmek. Dikmek, sökmek, yeniden dikmek. Balzac İnsanlık Komedyası’nı, Dostoyevski Ecinniler’i, Proust Yitmiş Zamanın Peşinde’yi, Arno Schmidt Altınla Bezeli Akşam’ı dikmediler mi? Hele Schmidt’te, 120 bin fişin birbirilerine dikildikleri ayan beyan ortadadır. Bir nesne olarak Kitab, her kültür coğrafyasında, her çağda zaten dikileyazmıştır. ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya?Reklam Müdürü: Ozan Altaş ?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1177 6 EYLÜL 2012 ? SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear