28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ş Y iir Atlası CEVAT ÇAPAN Nelly SACHS/ Şiirler/ Çeviren: Yaşar ATAN ‘Ey benim güzel annem’ artık hiç tarak değmeyecek o saç tellerini! NE ÇOK YARAMIZ VAR Öylesine çok yara var ki bedenimizde bazen vurulmuşa dönüyoruz beynimizden hani kötü bir laf savurduğunda sokak bize Oysa anlamıyor olup bitenleri sokak ama böyle ağır bir yükü de kaldıramıyor çünkü hiç görmemiş yolu üstünde yürüdüğünü bir volkanın hani buncasına acılarla yüklü Geçmişin o ilkel anıları silinmiş belleğinden sokağın ışık yapay yollarla üretidiğinden beri zaten melekler de yalnızca çiçeklerle kuşlarla oynar oldular yada süslediler hep gülücükleriyle çocukların düşlerini O SONSUZ YOLLAR ÜSTÜNDE Yeryüzünü saran o sonsuz yollar üstünde serilmiş dinleniyorlar ana toprağından sökülüp çıkarılmış kökleriyle o çocuklar Sönmüş aşkların ışığı ellerinden sıyrılıp sıyrılıp gitmiş artık rüzgÓAr dolmuş avuçlarına Ve akşam babası olur hani bütün yetim çocukların akşamın da kanadığında çocuklarıyla bir yarası ve titreşen gölgeler de bedenlerindeki o yürekyakan korkuyu yansıtınca gecenin karanlığına düşer birden o çocuklar ölümün kucağına düşer gibi Ama aydınlattığında sabah o acılı dağlarını yitirir ana babalarını habire çocuklar habire yenilenen o ölümler o ölümler yüzünden. BÜTÜN ÜLKELER ÖYLECE OTURMUŞSUN Öylece oturmuşsun pencereye yağarken kar serpile serpile Bembeyaz olmuş hem kolların hem saçların Ama bir başka aynada o beyazlaşan yüzün tutmuş bırakmıyor hem yaz mevsimini hem gölge ceylanların içtiği sular içindeki o çayırlıklar ülkesini Ve ben de gömülüyorum inleyerekten o beyaz kar yığınlarına senin ve oralardan uzaklaşıyor artık usulca yaşam tıpkı son sözcükleri gibi bir duanın Ah, dünyamızın o yakıcı soluğunda saklı bütün acısıyla uyuyakalsam senin o kar harmanında Hani yeniden gelmek için dünyaya başının o narin çizgilerini yutarken gecenin denizleri O UZAK MAVİLİKLERDE O uzak maviliklerde kökleri üstünde göklere doğru fışkırıp giden “kızıl elma ağaçları vadisi” var ya orada yaşayanlar için süzülüp akar hasret dediğin şey damla damla Ve o büyülü değnekleriyle güneş durdurmak için gider yanlarına yolcuların Birden oldukları yerde durur yolcular Ve cam kılıflı kâbuslara gömülürler o anda bir ağustosböceği de usul usul öter o görünmez nesnelerin eşiğinde Ve gene döne döne dans ederken bir taş dönüştürür saçtığı tozları yanık bir türküye. DİLLER Tuzlu deniz dilleri acımızın incilerine değip değip geçiyorlar Ufukta gördüğün o çiğ yığınları var ya toz kümeleri değil onlar ama gecenin karanlığı onlar gelip yaşam kaynağına gömülüyorlar senin Burada kumlar içinde zamanın kara perdeler altında sakladığı hani bu dillerin sayısı tıpkı başımızdaki saçlar gibi çoğalıyor öldükten sonra bile. SENİ YENİDEN GÖRDÜM Yeniden gördüm seni O sis çizince şöyle bir görüntünü Hani sırtında bir koza gibi duran o mantoyu çıkarıp attın çünkü gün batar batmaz benziyordu ölmüş bir bedene o manton Ve sürüp giderken senin aşkın ışıl ışıl yandı gece yükseldi de yükseldi tam uçacağı sırada açılan kırlangıç kanatları gibi İşte bir tüy kopardım o anda rüzgÓArdan Ama yapışmıştı tüyün üstüne kayıp giderken bir yıldız gökyüzünde BENZER ŞEYLER Sisten dumandan yaratıklar örneği düşlerden düşlere koşuyoruz Gökkuşağıyla boyanmış o ulu duvarlar arasında dimdik akıp gidiyoruz ayakta Sonunda sessizleşip renksizleşip kurtuluyoruz karanlık kanatlarından her gizemin dönüşüyoruz cansız bir parçaya sonsuzluk kucaklayıp götürüyor artık bizi o parlak kristal havuzuna. ? 13 EYLÜL 2012 ? SAYFA 19 ahudi kökenli Alman ozanı Nelly Sachs (Neli Saks), 1891 yılında Berlin’de doğdu. Sekiz yıl süresince Nazilerden kaçıp saklandı ve yazar Selma Lagerlöf’un yardımıyla göçmen olarak İsveç’e sığınabildi. Bütün ailesi ve yakın dostları, Hitler’in toplama kamplarında yok edildi. Haliyle Sachs’ın şiirleri de, onun bu unutulmaz acılarını bütün yakıcılığıyla yansıtıyordu. Ve bu kişisel acılarını, bütün öteki Nazi kurbanlarının çektikleriyle bütünleştiriyordu. N. Sachs’ın yapıtlarından yansıyan ve çok derinlerden gelen sesi; bir ermiş, bir bilge sesi gibidir. Ve bazen şiirlerindeki o anlaşılmaz gibi görünen öğeler, çok değişik imgeler ve derin anlamlar çağrıştırır. İsveç’te de şiirlerini, radyo oyunlarını Almanca olarak yazdı. Özellikle genç Alman ozanlar, onun şiirlerinde en büyük evrensel usta ozanlardan birini buldular ve onu kılavuz edindiler... Nobel ödülünü de alan Nelly Sachs, 1970 yılında İsveç’te öldü. EVİNİ YENİDEN KURANLAR İÇİN Kurduysan eğer yeni baştan evini duvarlarını yatağını masasını divanını artık seninle oturmayacak olanlar için dökeceğin o gözyaşları var ya hani Dikkat et değmesin onlar sakın tahtalara taşlara ya da duvarlara Süzülür girerler yoksa zaten sana zor yeten o kısacık uykularına Yatağın çevresinde dolanırken de sakın hıçkırıp ağlama yoksa karışır düşlerin o hasret ölülerin ecel terleriyle Ah o duvarlar o mobilyalar yok mu rüzgarla çalışan çalgılar örneği duyup yansıtırlar hemen olup bitenleri ve acıların filizlenip büyüdüğü bir tarla örneği yüreğindeki tozlarla karıştırırlar gözyaşlarını Kur evini akıp giden o saatlerde ama üzülme varsın savrulsun dakikalar toz olup uçuşurlarken onlar geçen günü bir perde gibi örterler. AH SİZ İHTİYARLAR Orda işte onlar o yıldız dünyamızın kıvrımlarında büzüşüp sarınmışlar gece örtülerine öylece Tanrı’yı bekliyorlar Bir diken büzüp kapatmış dudaklarını yitip gitmiş dilleri gözlerinin içinde ama çeşmeler gibi gürlüyor o dilleri ve o çeşmeler içinde boğulmuş bir ölü bedeni Ah, siz ihtiyarlar, hep taşırsınız gözlerinizde yakınlarınızın kireç kesilmiş bedenlerini olup olacağı hani o son hazinelerinizi. EY GECE Çocukların ağladığı o gece var ya çocukların ölüme gideceği o gece Ulaşamazsınız uykularında bile onlara Anneleri olmuştur artık o ürkünç kadın gardiyanlar hani o kalleş ölümü avuçlarında saklayanlar Bütün duvarlardan çatılardan püskürür dehşetin filizleri heryere yuvalanmıştır ölümün tohumları Anne memesi yerine gardiyanlar çocukları uyuşturup sustururlar Daha dün bir anne uyumaya götürüyordu o ay parçası yavrusunu bir elinde oyuncak bebeği yavrunun solmuş öpülmekten oyuncağın o kıpkızıl dudakları öbür elinde saman dolgulu bir hayvan canlanıp dirilmiş çocuğun o delişmen aşkından esiyor oysa bir ölüm rüzgarı şimdi topluyor rüzgar yolu üstündeki gömleklerden Hem haritadaki yerlerinden çekip gitmek hem de yıldız tarlalarından sıyrılıp çıkmak için ve de denizlerinin mavi sandığını kitleyip sırtlanarak kıvılcımlar saçan o dağlarını tepelerini duman tüten başlarına bir kasket gibi takmak için çoktan hazırlanmış bütün ükeler Ve gene valizlerine tıktıkları o son hüzün yığınlarını da alıp götürmek için girmiş sıraya hepsi artık koza sonrası oluşan kelebek kanatlarıyla ulaşacak bütün ülkeler o son duraklarına EY BENİM GÜZEL ANNEM Ey benim güzel annem öksüz bir gezegendeyiz bak hıçkırıyoruz gece gündüz ölümün vurduğu hani o masum kurbanların aynı gözyaşlarıyla Kim bilir kaç kez kaydı ayaklarının altındaki kum yalnızlığınla baş başa bırakaraktan seni Kollarımda uyuşup dinlenen sen çok seviyorsun gizem denen o şeyi İlyas Peygamber de dolaşmıştı hani sessizliğin konuştuğu ve doğumla ölümün bir anda geldiği o her şeyin birbirleriyle karışıp halvet olduğu gizemli mekânları Tutuyor seni kollarım tabutun gökyüzüne gidenleri tuttuğu gibi Gözyaşları içinde kalıyor tabut: habire ölüleri kucaklarken nice dönüşümlerden geçiyor işte ta oralardan çıkıp gelen sen artık unutulmaya yatkın bir varlıksın ama büyüyen aşkın çınlıyor kulaklarımda gitgide büyüyen yepyeni bir sesle. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1178
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear