Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
VİTRİNDEKİLER ? Çalışan Adam, Varlık ve Türk Tiyatrosu dergilerindeki yazılara da yer veriliyor. “Gökyüzü Haritası”nda da ‘Toplu Yazılar’ başlığı altında yayımlanan diğer kitaplarda olduğu gibi yazıların günlük olaylara doğrudan bağlı olmamasına özelikle dikkat edilerek Melih Cevdet Anday’ın edebiyat, sanat, kültür, felsefe ve siyaset birikimini aktaran, hâlâ güncel ve taze yazıları bir araya getiriliyor. Aşkın Normal Kaosu/ Ulrich Beck – Elisabeth BechGernsheim/ Çeviren: Nafer Ermiş/ İmge Kitabevi/ 392 s. “Aşkın Normal Kaosu”, cinsiyet rollerini, ilişki kalıplarını, cinsiyetle bağlantılı yaşam biçimlerini inceliyor. Eski normların modernizm tarafından yıkılışı ve bu geçiş sürecinin yarattığı sorunlar çerçevesinde günümüzdeki kadın erkek ilişkilerinin durumunu betimliyor. Ünlü Alman sosyolog Ulrich Beck, bu şaşırtıcı kitabında, çoktandır göz önünde duran ama belki hiç adlandırılmayan bir şeye dikkat çekiyor. Dinin vaat ettiği öteki dünyanın cenneti; bugünü, şimdiyi yaşamak isteyen modern insana artık yetmiyor. Onun yerini hemen şimdi yaşanabilecek bir cennet hayali alıyor ve bu cennet aşk oluyor. Beck’e göre, yeryüzünde bir cennet vaat eden aşk, genel tanımıyla bir yeryüzü dinidir. Ancak bunu gerçekleştirmek hiç kolay değil ve giderek de zorlaşıyor. Aşkın temel çelişkilerinden olan özgür birey ve iki kişilik bağımlı yaşam çatışması, aşılması gereken bu zorlukların en başında geliyor. “Aşkın Normal Kaosu”, aşkı böylesine bilimsel düzeyde ve geniş kapsamda ele alan bir kitap. Elveda Güzelim/ Raymond Chandler/ Çeviren: Sinan Fişek/ Everest Yayınları/ 312 s. İlk olarak “Büyük Uyku” kitabı ile okurlarıyla tanışan dedektif Philip Marlowe’un maceraları “Elveda Güzelim” ile devam ediyor. İlk kez 1940’ta yayımlanan bu eseri Raymond Chandler serisinin üçüncü kitabı olarak Sinan Fişek çevirdi. Editörlüğünü Ahmet Ümit’in yaptığı kitapta dev iriliğinde bir adam, kıdemli bir gangster, hapisten yeni çıkmış, bir bataklıkta bulduğu, bir bataklıkta bırakıp hapse girdiği sevdiği kadını arıyor. Öldürmek için değil kadına âşık olduğu için. Gergin, sabırsız ve öfke dolu. Yolu dedektif Philip Marlowe’la kesişiyor. Marlowe önce bu işe pek sıcak bakmasa da ister istemez kendini olayların ortasında buluyor. Çünkü bu aşk hikâyesinin derinliklerinde başka entrikalar olduğunun farkında. Botticelli’nin Sırrı/ Marina Fiorato/ Çeviren: Elif Demir/ Arkadaş Yayınevi/ 610 s. Floransa’nın çevresi altına, kokusu kükürte benzer. Luciana Vetra, on beşinci yüzyıl İtalyası’nda hayatını yarı zamanlı model ve tam zamanlı fahişe olarak sürdüren genç ve güzel bir kadın. Sandro Botticelli’nin ‘La Primavera’sı için, tanrıça Flora olarak poz vermesi istenildiğine, Luciana büyük bir memnuniyetle kabul eder ancak her şey Botticelli’nin aniden ve herhangi bir ücret ödemeden onu başından savmasıyla değişir. Kendini hakarete uğramış ve aşağılanmış hisseden genç kadın, tablonun tamamlanmamış halini de yanına alarak kaçar. Oysa çok geçmeden, tabloyu ele geçirmek için onu öldürebilecek birinin varlığından haberdar olacağını bilmez. Çevresindeki herkes birer birer cinayetlere kurban giderken, genç kadın Santa Croce manastırının deneyimsiz rahibi Guido dello Torre’ye sığınır. Birlikte Floransa’yı terk eden Luciana ve Guido, çılgın bir koşuşturmaca içerisinde Rönesans İtalyası’nın dokuz muhteşem şehrine gider ve peşlerindekiler onları yakalamadan önce resimdeki gizli şifreleri çözmeye çabalarlar. Ortaçağ İtalyası’nda, tatlı ama buruk, sanatla iç içe geçmiş bir gizem hikâyesi Rönesans İtalyası’nı muhteşem bir berraklık ve canlılıkla anlatan “Botticelli’nin Sırrı”, tarihi entrikaları romantik öğelerle etkileyici bir şekilde harmanlamayı başaran ve okurları kitaba sıkı sıkıya bağlayan bir roman. Büyük Biyologlar/ Ioan James/ Çeviren: Cumhur Öztürk/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 276 s. Ioan James bu çalışmasında, bugünden 400 yıl geriye uzanarak otuz sekiz büyük biyoloğun biyografilerini kaleme alıyor. Kitap, biyologların bilimsel başarılarının yanı sıra her biri oldukça merak uyandırıcı yaşamöyküleri üzerinde de titizlikle duruyor. Kronolojik olarak düzenlenmiş biyografilerle, biyolojinin yıllar içinde hangi toplumsal koşullarda geliştiğine dair çarpıcı bir tablo sunuluyor. Bilimsel ve biyolojik teknik ayrıntıları en azda tutan kitap, konuya ilgi duyan bütün okurları modern gelişmeleri kolayca izlemeye davet ediyor. “Büyük Biyologlar”da aralarında Sloane, Linnaeus, Banks, Lamarck, Humboldt, Hooker, Owen, Aggassiz, Darwin, Galton, Mendel, Wallace, Huxley ve Crick gibi pek çok büyük biyoloğa ait ilginç hayat hikâyelerini anlatırken bir yandan da modern tıp ve genetik biliminin bugünkü birikimine nasıl kavuştuğuna tanık ediyor okurları. Kara Yürek/ Holly Black/ Çeviren: Yiğit Değer Bengi/ Dex Kitap/ 282 s. Lanet İşleyiciler üçlemesi “Beyaz Kedi” ve “Kırmızı Eldiven”den sonra son kitap “Kara Yürek” ile sonlanıyor. Başka bir şekilde oluşan fantastik ve karanlık dünya hakkında okurların aklında kalan tüm sorular ve çelişkiler bu son kitap ile cevap buluyor, aydınlanıyor. Roman karakteri Cassel Sharpe, bir kiralık katil. Kendinin kiralık katil olarak kullanıldığını biliyor, bunları geride bırakmaya çalışıyor. İnsanları aldatmanın onun için nefes almak kadar kolay olmasına rağmen iyi biri olmak istiyor. Âşık olduğu kız ünlü bir mafya ailesinin üyesi ama Cassel yine de doğru olanı yapmak için savaş veriyor. Devletin düşman olduğu öğretilse de Cassel, federaller için çalışmanın akıllıca bir iş olduğunu kabullenmeye çalışıyor. Cassel, Lanet İşleyiciler arasında nadir bulunan yeteneğe sahip: O bir dönüşüm işleyicisi. Kanun kaçağı annesinin ve sevdiği kızın suç dosyası kabarırken yeni sırlar açığa çıkıyor, doğru ile yanlış arasındaki çizgi gittikçe bulanıklaşıyor. Tehlikeli bir oyunda, aşkını kaybetmek üzereyken Cassel en büyük kumarını oynamak zorunda kalabilir ve bu kez hayatını kumarda kaybedebilir. Bilmek ve İstemek/ Arthur Schopenhauer/ Çeviren: Ahmet Aydoğan/ Say Yayınları/ 144 s. ‘Karanlıktan şikâyet eder, bir bütün olarak varoluşun anlamını, fakat özellikle de bizimle bütün arasındaki münasebeti anlamadan ömrümüzü tükettiğimizden yakınırız. Şu halde sadece hayatımız kısa değildir, fakat bilgimiz de bütünüyle onunla sınırlıdır; çünkü ne doğumumuzdan önceki zamana ne de ölümümüzden sonraki zamana bakabiliriz. O nedenle bilincimiz, deyim yerindeyse, geceleyin bir an için çakıp sönen bir şimşekten başka bir şey değildir. Dolayısıyla sanki bir ifrit, şaşkınlığımızdan ve onun verdiği sıkıntı ve tedirginlikten şeytanca bir zevk almak için bilgimizin kalanının tamamını bizden muzırca bir niyetle esirgemiş gibidir. Bizim hayatımız ölümden alınmış bir borç olarak görülebilir; uyku da bu durumda bu borç için her gün ödenen faiz olacaktır. Ölüm açıkça kendisinin bireyin sonu olduğunu ilan eder, fakat onda yeni bir varlığın tohumu yaşamaya devam eder.’ Eğer bilinmesi gerektiği gibi bilinseydi, istenen şey çocukların istemesinden farksız olur muydu? Ve böyle sınırsız sorumsuz istemeyle dünya bugün olduğu gibi yangın yerine döner miydi? Sorularını Schopenhauer bir kez daha toplu eserlerinin yer aldığı “Bilmek ve İstemek”te yanıtlıyor. Leş/ Maxime Chattam/ Çeviren: Mahmut Özışık/ Doğan Kitap/ 394 s. Çocukluğunun kahramanlarını oynamak için aldığı tiyatro eğitiminden sonra birkaç yerde rol alan Chattam, öykülerini gören tiyatro oyuncusu Pierre Hatet’in onu keşfetmesi ve yönlendirmesiyle yazarlık kariyerine başladı. Bugünün ünlü gerilim ve polisiye yazarlarından biri olan Maxime, ilk kitabı “Kötü Ruh” ile hafızalarda yer etmeye başladıktan sonra “Kara Büyü”, “Karanlığın Soluğu”, “Kaosun Sırları” ve “Gaia Teorisi” gibi birçok kitabını yayımladı. Son kitabı “Leş” ile yeniden raflarda yerini alan Maxime, bir kez daha okurlarıyla buluşuyor. ‘Korkunç bir gölge dünyayı karanlığa sürüklemek için pusuda bekliyordu. Er ya da geç cehennemin kapıları dünyaya açılacak ve insanın içindeki cani, kötülüğünü yaymak için uyanacaktı.’ Merdivende Üç Şair/ Hazırlayan: Orhan Tüleylioğlu/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 248 s. Otelin merdiveninde basamaklara oturmuş bekleyen üç şair: Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar... Otelin adı, yaylalarda açan çiçek: Madımak. Otelin içindekilerse ülkenin yazarları, şairleri, araştırmacıları, ozanları, karikatürcüleri, tiyatrocuları, semahçıları. Sekiz saat süren bekleyişin sonunda bir kibrit çakıldı. Otuz beş eli kolu bağlı insan alev alev can verdi. Otelin etrafını saran değersizlerin protesto ettiği, halk edebiyatının büyük ozanlarından Pir Sultan Abdal için düzenlenen şenliklerdi. Tarih: 2 Temmuz 1993. Gün: Cuma. Yer: Sivas. Katliamın sonunda merdivende oturan üç şair de yaşamını yitirdi. Üç insan. Üç şair. Üç aydın kişi. Son kez yan yana gelmişlerdi. Sanki katliamın belleklerden silinmeyecek fotoğrafını herkese iletmek istercesine. Birçok kişinin yazılarıyla katkıda bulunduğu “Merdivende Üç Şair”, 35 yıldızlı tek otelin anısına yazılan yürekleri dağlayıcı bir eser. Bar Filozofu/ Matt Lawrence/ Çeviren: Irmak Kaleli/ Omega Yay./ 304 s. Tanrı kendi başına kaldıramayacağı kadar büyük bir bira fıçısı yaratabilir mi? Evrenin sonunda bir meyhane var mı? Bir bilgisayar, bira hakkında fikir sahibi olabilir mi? “Bar Filozofu” böyle aykırı soruların yanıtını öğretecek bir kitap. “Bar Filozofu”, biranın ve felsefenin dünyalarını birleştirerek okurlarını en ünlü ve şaşırtıcı felsefi bilmeceleri çözmeye çağırıyor! Bar filozofları bu kitap sayesinde hem dünyanın en kaliteli biralarını tanıma hem de ilkçağdan günümüze dek felsefecilerin aklını en çok kurcalayan konular üstünde düşünme fırsatını yakalayacaklar. Kitap Lukretius’un Mızrağı, Zenon’un İkilemi, Platon’un Biçimleri gibi en eski felsefi düşünceler ile Zamanda Yolculuk ve Işınlanma Sorunsalı gibi en yeni tartışmalar hakkında bilgi veriyor. Bar filozofu hem eğlenmek hem felsefe yapmak isteyenler için birebir. ? 16 AĞUSTOS 2012 ? SAYFA 21 ? Ayya Çevi s. “Her da’nı Evere mınd nin v meye damı lumd sıtlan rin ak yazdı yer se mizah Anam lu/ E Ya O. Ko anlatı tilini ve do başke Bu ki leme nun y ya ba okurl kalesi nın d Var O dey/ ‘Yok ma so okurl oluşa kimi gün y tıpkı sorgu okurl nan b Zlata Nur G Yugo bosna kelim şamın cüyle öfke v manl yıkılır bi, o sonun nıklık lumu Yugo ışık tu CUMHURİYET KİTAP SAYI 1174 SAYF