Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O K UY A N/ O K UT AN Ö Ğ R ET ME N L E RD E N M E KT UP L A R “Şiir Küçüğün” ama... Zordur çocuklara yazmak... ? Mehmet ÖZÇATALOĞLU ordur çocuklar için yazmak! Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim bunu. “Yazın”ın farklı alanlarında yazan, üne kavuşan kalemler, “hadi bir de çocuklara yazayım” diyerek yazdıklarında, ortaya çıkan eser bu işin kolay olmadığını gösteriyor zaten. Mustafa Ruhi Şirin, “99 Soruda Çocuk Edebiyatı” adlı eserinde; “Çocuk edebiyatı önce edebiyattır. Edebiyat yönü ile edebiyatın içinde en incelikli yazarlık biçimidir. Her yaştan okurun ilgisini çekebilen, okunabilen, dili, anlatımı ve biçimi ile edebiyatın içinde bir türdür” tanımlamasını yapıyor. Bu türün içerisinde, çocuğa yazmış olmak için, savruk dizeleri sıralarsanız ortaya edebi değeri olmayan, şiirin gücünü hissettirmeyen kitaplar ortaya çıkar. Fazıl Hüsnü Dağlarca “Şiir, tanımlanması güç bir tür aslında. Çünkü her şiirin tek tek tanımı vardır. Yeryüzünde yazılmış bütün şiirlerin tanımları farklıdır. Ancak ortak bir kuraldan söz etmek olasıdır. Şiir iki ayak üzerinde yürür: Biri imgelem, öteki içtenlik. Bu ikisi olmazsa, ya da gereği kadar olmazsa o şiir yarınlara ulaşamaz!” diyor. (Şirin M.Ruhi, Dağlarca Şiirinde İki Çocuk Gövdesi) Dağlarca, şiir okurunun yaş küçüklüğünün şiiri sınırlamadığı yönünde bir görüşe sahiptir. Kendi çocukluğu ile şiirinde seslendiği çocukları kozmik bir evrende buluşturur. Bu kozmik buluşma öznelerinin yaş küçüklüğüne karşın, şiirden ödün vermez: Çocuk şiirlerimde, öbürlerinde olan ne varsa hepsi bir sözcük yeğnikliği içinde ele alınmıştır. Şöyle de diyebilirim; “Çocuk Şiiri” diye apayrı bir tür yoktur. Bütün dizeler yazılmadan önce, kaleme geçirilmeden önce sıfır yaştadır. Kişi o sıfır yaştan başlar büyümeye. Çocuk şiirlerinin öbüründen ayrılması ilk yaşlarda durmasındandır. Bazı şiirler büyümemeyi seçer, ilk yaşlarda durarak var ederler kendilerini… Çocuk şiiri olabilir mi? Sorusunun açılımı da bu görüş doğrultusundadır: Çocuk şiirinde yapıyı, nesnelliği, konuları, onun açısına göre daha ince seçmek, ilk duyarlılıklar, ilk özgürlükler, ilk ölçüler içinde yazmak gereklidir. Ahmet Soysal, Dağlarca’nın çocuklar için yazdığı şiirlerle çocuk arasında hiçbir uzaklık olmadığı görüşünü şu açılıma dayandırır: “Şiir, çocuk duyarlığından fışkırmaktadır; ya da çocuk duyarlığıdır onun alanı ve sınırları; çocuk duyarlığıdır onun yoğunluğu ve bütünlüğü. Yetişkin okurlar için çocukluğa (kendi çocuklarına, kendilerindeki üstü örtülmüş çocuk duyarlığına) bir çağrıdır”. Sonuç olarak, Dağlarca’nın çocuklar için yazdığı şiirleri yetişkinlerin çocukluğuna çağrısesleniş biçiminde yorumlamak neredeyse bir ortak kabul durumudur. Dağlarca’nın çocuklar için yazdığı şiirler, sözcük oyununa karşın yalın, soyuttan somuta somuttan soyuta geçişleri kurgularken küçücük öyküler anlatan, soruyu bir görüntü gibi yansıtan, yorumunu çocuğa mırıldanan, penceresi çocuğa ve evrene açık, dil ve sanat değeri yüksek bir şiir toplamıdır. Z e çizmek ri süren. Andandı. n ve bu aberleri a titremerika nükleer ları tah nemin ü olacalseydiniz a mı, zelliklerinda yainiz? O duygusal a hissete çekme Mutlaka ... her iği belli tuluş dikötü bir likte o diğer ğı, 144 sayfa Cihan Demirci ğı, 256 Sedat Sever de “Çocuk ve Edebiyat” adlı yapıtında çocuk şiirinin ne olup olmadığı konusuna değinerek ipuçlarını sunmuştur. (Çocuk ve Edebiyat/ Tudem Yayınları) Bu görüşler doğrultusunda bu niteliklere uymayan bir kitaptan söz etmek istiyorum. Mizah dünyasının usta çizeri Cihan Demirci’nin, “Şiir Küçüğün” adlı kitabı. Sözü çok uzatmadan şiirlerden örnekler vereyim. Zamane Sobesi adlı şiir: “Önüm arkam/ Sağım solum/ Piley Siteyşın kaç oldu? Sekiz sözcük, üç dizeden oluşan bu “şiir!”in sesi çocuk okurun duygu ve düşünce dünyasını bilemeye yeter mi, onu heyecanlandırır mı? Deniz Kızı adlı şiir: “Deniz kızıyım ben/ Adım Deniz/ Ne çok seviyorum şu denizi/ Atıyorum dalgalara kendimi/ Dalgalar/ Boyumu aşıyor bazen/ Dalgalar/ Dalga geçiyor çocukluğumla…” diye devam ediyor. Başlıkla birlikte saydığımızda “deniz” sözcüğünün dört defa ardı ardına kullanıldığını görüyorum. Aynı şekilde “dalga” sözcüğü de sık bir şekilde alt alta dizilmiş. Şiirden çok bir mani havası uyandırıyor bende. Dilim yoruluyor aynı sözcükleri tekrar etmekten. Şiir de yoruluyor bu yük sözcüklerden. Hemen arka sayfada da aynı şekilde örnekleyebileceğim bir şiirle karşılaşıyorum. Şiirin adı “Sütsüz Mısır.” (…) Sütten kesilmiş bizim sütlü mısır/ Olsa da hâlâ görüntüsü mısır/ Mısır demeyelim artık biz ona/ (…)” Peki demeyelim. Ne diyelim o zaman, diye sorasım geliyor inanın! Çevirelim sayfayı. Şiirimizin adı “İki Teker.” “Bisikletim ve ben/ Biz/ Ayrılmaz bir ikiliyiz/ Kendisi önce üç tekerdi/ Büyüdüğümü gördü/ İki tekere düşürdüm onu/ Sormayın şu babamı/ İki şekere düşüremedi hâlâ/ İçtiği çayı.” Bisikleti konuşurken baba çıktı geldi. Nereden çıktı bu baba, nereden çıktı şu şeker? Anlayabilen beri gelsin. “Şiir”e yük sözcüklere değinmiyorum bile. Hani duygu bütünlüğü? Hani şiirin büyülü daveti? Hele bir de “Ters Eşek” var ki, şiir olmamalı, şiir bu kadar ucuz olmamalı. “Düz bindim diye/ Sırtından attı beni/ Eşek/ Ne de olsa/ Nasreddin Hoca’nın eşeği.” Aslında “Şıkırt” adlı şiirde söylenmesi gerekeni yine kendisi söylemiş Cihan Demirci. “Ne A şıkkıyım ne de B/ Ne C şıkkıyım ne de D/ Ben mizahçıyım dostum/ Benim şıkkım belli.” Evet, siz iyi bir mizahçısınız Sayın Demirci, ne gereği vardı çocuklara şiir yazmanın! Keşke bunlara şiir denmeseydi de yazılanlara uygun birer çizim üstüne kondurulsaydı. Daha keyifli bir çalışma olurmuş o zaman. Kitap genel olarak yetersiz olsa da “Hiçbir çocuk/ Savaş istemez/ Bilir ki/ O savaşın ilk günü/ Çocukluğunun son günüdür” dizelerini de alkışlamamak olmaz. Bununla birlikte “Çocuk çocuk değil/ Sayısal yatırım bahçesi” dizeleriyle biten Sayısal Şiir, hedeflenen yaş grubuna pek bir şey söylemese de, yetişkinleri gülümsetecektir. Oyuncak Tabanca ve Hayatın Matematiği adlı şiirler de alkışı hak ediyor. Elbette, kitapta yer alan elli sekiz şiirin içinden sadece dördü yeterli değildir. Sözün özü herkes çocuklar için yazmak zorunda değildir. Bırakalım bu işi iyi yapanlar yazsınlar. Zaten okuma konusunda sorunlu bir nesil arkadan geliyorken, az da olsa okudukları nitelikli, iz bırakır olsun. ? * Şiir Küçüğün, Cihan Demirci, 1.Baskı Temmuz 2012, Can Çocuk iri: Mine sayfa 1174 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1174 16 AĞUSTOS 2012 ? SAYFA 17