28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

rı siraltür nı eşikemeanafoinci .. Hateleman ... Alikir a ve nasıl kıyor’u ? hocamın sayesinde!” diye yazıyor. Bunlar yönlerini birbirlerine doğru bulmalarının ufak göstergeleri. Sonlara doğru çevrelerinden, ailelerinden giderek uzaklaşıp kendi, özgün çekirdek ailelerini oluşturuyorlar. tirip tıpkı sporun vücudu şekle soktuğu gibi yeni bir şekle sokan, farklı olana, ötekine saygıyı aşılayan ve bunu gelecek nesillere aktarmamızı sağlayan yeni bir terbiye tarzı diyelim. “HER AN HATA YAPMAKTAN KORKTUM” Yakın tarihe haklı tepkisi, serzenişi olmakla birlikte yazarı olarak gezegene ve insan ırkına dair umudunuz diri... Belki belirli bir ruhsal yapıdan kaynaklanıyor, belki de önceki cevabımda saymış olduğum ve var olduklarını, işe de yaradıklarını saptadığım önlemlerden… Belki de yıllar yılı yolumun üstünde güzel insanlara da rastlamış olma talihi. Bunların hepsi bir arada da olabilir. Öyleyse Sevmenin Zamanı, tüm bu konuştuklarımız bağlamında özetle en çok neyin zamanı demeli? Hiç düşünmeden, tereddütsüz, her türlü yıkıma, bağnazlığa, ayrımcılığa inat, “İnşa etmenin zamanı” demeli. Romanın sonunda yakın tarihe ilişkin araştırmalarınızda size destek olan kişilere teşekkür yazınız yer alıyor. Romana dair yakın tarih araştırmalarınızla ilgili bu süreçten bahseder misiniz? Keyifli bir süreçti… O dönemin pek çok tanığıyla konuşma ve bilgi edinme şansına sahip oldum. Hem de en ufak ayrıntısına kadar. Tramvay pasosu kaç kuruştu, üniversiteli yoksul bir genç, “konuşmak” istediği bir kızı nereye davet ederdi gibi ve de tıbbiye… Kahramanlarımın hayatının ayrılmaz parçası olan bu konu hakkında, o yılların tıp fakültesinde okumuş, tıp eğitiminin, mesleğinin savaş yıllarında daha da artan bin bir zorluğunu göğüslemiş hekimlerle konuştum. Kimi ilk anatomi dersinde, ilk ameliyatında neler hissettiğini anlattı, kimi fakültede geçen eğlenceli küçük olayları aktardı, kimi hocalarını yâd etti, fotoğraflar gösterdi, giydikleri giysileri tasvir etti. Ayrıca yazı süreci boyunca başucumdan ayırmadığım iki kitaba da sık sık başvurdum. Biri anı, diğeri roman, her ikisi de kırklı yılların tıp dünyası hakkında pek çok bilgi sağladı, eski ameliyat tekniklerinden tutun şimdi neredeyse kaybolmuş olan hastalıkların adları ve tedavi yöntemlerine kadar… Yine de kendimi ip üstünde yürüyüp her an düşebilecek bir cambaz gibi hissettim zaman zaman. Her an hata yapmaktan korktum. Evet, keyifli dediydim ilkin ama bir o kadar da yorucu. Hatta bazen ayrıntılarla uğraşmaktan dağıldığımı, esas olanla yeterince uğraşmadığımı bazen de tersine onların içinde hapsolduğumu hissettirecek kadar. Ama bu romanın bu ayrıntıları gerektirdiğine kanaat getirmiştim bir kere. Sonraki romanınız hakkında ipucu isteyerek bitirelim söyleşimizi? Az önce söylediklerimin ışığında dönem romanının “tehlikeli cazibe”sine kapılmayıp gözümle görüp elimle dokunabildiğim şimdiki zaman unsurlarını yazmak istiyorum. Konuya gelince, onu açıklamak için vakit henüz biraz erken. Bir taslak varsa o taslak daha şekil değiştirebileceği bir aşamada. Ancak ondan önce, hem keyif için hem de insanların hayvanlara ve çevreye karşı duyarlılığını belki biraz arttırmak amacıyla, iki yıl boyunca bir gazetede kedimin kaleminden (!) çıkmış yazıları derleyip yayımlamayı düşünüyorum. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Sevmenin Zamanı/ Liz Behmoaras/ Doğan Kitap/ 400 s. 9 ŞUBAT 2012 ? SAYFA 5 darın ı, bunarasınan, unluk deasında mik gelişie rağhâlâ z, den ülün Yaıp üniNazi yranürkiye bir ar, halor, klaor, tiBatı r. Romail’in nem in ışı rın hoemal’i nda r hem derek mail’in söyleüslim yle güıkta, or. İsp istiunu, Frida karşılaher şey si ve uların ar”a yaesinnde ada yaDünher için den de. an geçek üstünmez, bir tanın din rida asının tarayarak şımı ya görda’ya bilir u? l 1147 “AYRIMCILIK İNSANOĞLUNUN ÖZÜNDE HEP VAR VE HEP OLACAK” Frida’nın soyunun yok edilmesi kaygısını her daim yaşayan babasıyla yaptığı tartışma... Babasının “Bizler için asimilasyon bir yıkımdır; unutulmuşluğun, yok edilişin galip gelmesidir” demesi... Frida’nın şu düşüncelerle perçinlenen iki arada bir derede kalmışlığı: “Nasıl olur da genelde karısına ve kızlarına bu kadar müşfik davranan biri, konu din ve ırk olduğunda bu kadar katı, bu kadar ödünsüz olabilirdi! Bir duvara çarpma hissi! Mücadele etmeye kalkarsa paramparça olma korkusu... Yanı sıra da babasına ilerde çektireceği acının derin suçluluğu...” Siyasete iyice bulaşmış kız kardeşi Emma ve kocası Ferenc ayrı bir boyut, Frida’nın babası ayrı bir boyut, kimi buluşan çokça ayrışan... Struma gemisinin başına gelenlere dair envai ayrışmalar derken... Cumhuriyet okuru İsmail, gazetenin o dönemki Nazi yanlısı yazılarına öfke duyan Frida ikilemi sonra... Varlık Vergisi isyanı... Madam Lorenzo’nun hangi duygu ve önyargılarla harman olduğu muallâk, bilgiç “Hiçbir ülkede, hiçbir zaman azınlık olduğunu asla unutma. Unutursan hatırlatan birileri mutlaka çıkar. Hele hele sizlere, sizlerden birine...” öğütleri... Sınır dışı edilmeler... Yıkım... Roman, ırk dayanışmasının ve ayrışmasının vardığı uçlara da yakın plan yapıyor. Ayrımlar herkesin içinde, farklı bakış açıları ve acılarıyla yumruk gibi sıkılı! Evet, kitapta ayrımlar hiç bitmiyor ve herkesin içinde. Bazen gülünç bazen de ürkütücü boyutlara vararak… Frida’nın babası büyük kızı Emma’yı istemeye gelen Macar kökenli gencin Yahudiliğinden şüphe ediyor, “Çingene olmasın! Onlardan Macaristan’da çok var” diye söyleniyor. Çingene onun “öteki”si. Hıristiyan Madam Lorenzo Yahudileri kendinden daha “azınlık”, daha çok “tehlikede” görüyor. İsmail, Varlık Vergisi’nin, sermayenin el değiştirmesi için “lüzumlu” olduğunu ifade ediyor, sadece uygulamasını fazla keyfi buluyor, Emma’nın kocası Macar Ferenc ile karşı karşıya geldiğinde, ona, “Biraz da yaşadığınız ülkenin gözüyle bakın olaylara” diye sitem ediyor. Ayrımcılık kanımca hâlâ ve her zaman için insanoğlunun özünde var ve hep olacak. Herkes zaman zaman öfkesini yönelteceği, her derdinden sorumlu tutacağı bir ötekiye ihtiyaç duyar. “Bizler” ve “onlar” demeye ve “bizler”i “onlar”dan bazen anlaşılmaz nedenlerden ötürü üstün görmeye… Sadece din ve ırk dayanışması ve ayrışması değil söz konusu olan… Müşterek semt, okul, futbol takımı, hatta fiziksel özellik bile uzun boylular, sarışınlar vs… zaman zaman insanları klanlaşmaya itmiyor mu? Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda ve daha sonraki savaşlarda ödenen bedeller öylesine ağır oldu ve olmaya devam ediyor ki her defasında “Artık asla” deniyor ve zaman içinde önlemler alınmaya çalışılıyor. Bunların en önemlisi de kanımca küçük yaştan itibaren verilecek eğitimdir. Özdeki doğaçlama duyguları değilse bile en azından zihin kalıplarını değiş CUMHURİYET KİTAP SAYI 1147
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear