05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Aydın Boysan 90 yaşında ‘İnsanları sevebilme yeteneğine ulaştığımı sevinerek görüyorum Ne Hoş Zamanlardı, Acele Etme Çabuk Ol, Bıkma Yaşa, Ayıp Olmadan, Uzun Yaşamanın Sırrı ve Haydi Dostlar kitaplarını peş peşe okuduktan sonra, doksanıncı yaşını kutlayan Aydın Boysan’ın, kapısını çaldık bir bayram sabahı ve uzun uzun söyleştik. Ë Kadir İNCESU ice nice yıllara... Yaş 90... Şu anda aklınızdan neler geçiyor? Yüzüncü yaşımı nasıl geçireceğimi düşünüyorum, planlıyorum. Kaç kitap oldu? Otuz dokuz kitabım yayımlandı. Kırıkıncı kitabım tamamlandı ve onu oğlum Burak Boysan’la birlikte yazdık. Yazarlıktan para kazanıyor musunuz? Kitap sayıları ve baskı adetleri arttıkça yazarlıktan da artık para gelmeye başladığı için son derece de mahcubum. Yazarlık size ne kazandırdı? Dostlar kazandırdı. Okur çevresi gibi bir hazine kazandırdı. N “ÇOCUKLUĞUMDA BİZE BELEŞÇİLİK ÖĞRETİLMEDİ” Doksan yıllık yaşamınızın hangi dönemlerini yeniden yaşamak isterdiniz? Doksanını birden… Hepsini… Bütün belalar dahil, bir dakikasından bile vazgeçmeden, tıpatıp aynısını yaşamak isterim. Çünkü çocukluğumda yaşadığım çevrelerde bize beleşçilik öğretilmedi. Biz her şeyi olduğu gibi kabul edip, çarpışmayı öğrendik. Bu nedenle iyi günler kalsın da kötü günler çıksın gibi hafiflik ve beleşçilik gösterilerine giremem… Herkesin yaşamı bir bütün oluşturur. O bütünlük bozulamaz. Kötüleri çıkarıp, iyileri saklamak gibi beleşçilik huyları, bize, bana ve yaşıtlarıma yaşadığımız çevrelerde öğretilmedi… “Değişim, temiz bir aile kızının pavyona düşmesi gibi keder verici” diyorsunuz… İçinizi yakan değişimlerden söz eder misiniz? Kitap okuma unutuldu. Televizyon seyretme rahatlığı toplumu havai olmaya itiyor. Şehirlerimiz olağanüstü kalabalık hale geldi. Bu kalabalık anlam dışı bir yığınlaşmaya dönüştü. Bireyler arasındaki ilişkiler uzaklaştı ve soğudu. Hatta aile bireyleri arasında bile… Büyük aile hayatı kayboldu. Evlenen çocuklar hemen başka yerlere taşınıyor. Akrabalık ilişkileri bile soğudu. Hele eski yılların yürek ısıtan komşuluk ilişkileri neredeyse kayboldu gitti. Ben ömrümün ilk on beş yılında yaşadığım Samatya ve Narlıkapı’da birlikte olduğumuz insanları isimleriyle ve çehreleriyle hâlâ unutmadım. Kırk yıldır oturduğum bu apartman dairesinde, on iki daireden sekizinin yüzünü görmedim. Toplum ve aile içi ilişkilerin kopuşması tehlikeli bir değişme. Bir yazınızda “Ayakkabılarımız su alırdı, pantolonlarımız yamalıydı, sırtımız kavi değildi, sürekli üşürdük ama biz hep umutlu SAYFA 4 29 EYLÜL ve mutluyduk” diyorsunuz… Aydın Boysan’ın başarılarının temelinde çocukluğunda yaşadığı bu olayların rolü ne? Benim yaşamımın temeli mütevazi ve çalışan insanlar olan annem ve babamın yanında toplumumuz içindeki bütün insanların dürüst, kapalı gelirleri olmayan, insan sıfatına layık kişiler olması. Bana, ilkokulda dört yıl öğretmenlik yapmış olan hanımı, bütün sınıfta ilk cezalandırdığı kişi ben olduğum için unutamıyorum. Ama bunun da bir sebebi vardı. O hanım bana iltimas ettiği zannını uyandırmak istemiyordu. Çünkü o hanım benim öz annem olurdu. Ben ayrıca yaşadığım kanaatkâr ve çalışkan topluma da hayran oldum. Hepsini severdim. Hepsine saygım vardı. Biz olağanüstü tutumlu yaşayan bir çevrenin çocuklarıydık ama tiyatroya sinemaya gider ve durmadan kitap okurduk. Yazmak Aydın Boysan için uzun ve mutlu yaşamın sırrı mıdır? Evet. Ben 61 yaşımda gazete yazılarına saygıdeğer ve sevgili arkadaşlarım tarafından başlatılmasaydım ve bu başlangıç 63 yaşımda çıkmaya başlayan ilk kitabımdan sonra kırkıncı kitaba kadar varmasaydı ben yaşamıma tiyatro temsillerinde olduğu gibi anlamlı bir final ekleyemezdim. Fotoğraflar: Kadir İncesu “HER ZAMAN AYNI KAFA VE YÜREĞİ TAŞIDIM” Yaşadığınız semtler kişiliğinizi nasıl etkiledi? Benim İstanbul’da yaşadığım ve yetiştiğim semtler ilk olarak: Davutpaşa Çöp İskelesi, Davutpaşa Ispanak Viranesi, Samatya Narlıkapı Çıkmazı ve Yeşilköy Bamya Tarlası’dır. Kırk yıldır da Etiler Çamlık’ta oturuyorum. Ama ben ne öğrendiysem çocukluğum ve gençliğimin geçtiği, saydığım ilk dört yerde öğrendim. Öğrencisi olduğum Pertevniyal Lisesindeki öğretmenlerim arasında Nurullah Ataç, Reşat Ekrem Koçu, İhsan Kongar, Keyise İda ve Mesut Cemil’in bulunmasıdır. Yazılarınızda şiiri sık sık kullanıyorsunuz. Şiir yazdınız mı? Yazdım. Genç yaşlarda başladım. Hepsi kayboldu gitti. Şiir kitabı da çıkarmayı düşünüyorum. Az sayıda yazılmış şiirim var. İsteğim, bunları bir kitap boyunca tamamlamak. Mesela şiir kitabımın 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde yayımlanması beni mutlu eder. Mimarlığı tercih etmenizde neler etkili oldu? Mimarlık, ufukları geçmiş ve gelecek zaman yayılan toplumun ve insanların bütün hayatını içeren son derece de geniş ufuklu bir uğraştır. Sürekli olarak kafa çalıştırıp yeni yollar arama alışkanlığını oluşturur. Mimarlık ve yazarlık arasında nasıl bir kurulabilir? İkisinin de can noktası yaratıcılık, sabır, çalışma ve yaratma aşkı gibi birbirine son derece yakın kaynaklardan doğabilir. Kaynaklar birbirine çok yakın ama hiç de benzemez. Şimdi bir sofra kursanız, kimleri davet ederdiniz? Aaah aaahh… Daha davet etmeyi aklı Yazmak Aydın Boysan için uzun ve mutlu yaşamanın sırrı... ma getirebileceğim insanların bir bölümü ne yazık ki ben yaşa gelince dünyamızı terk etmiş bulunuyor. Ben, yalnız onları anarak, hâlâ yaşayanlar arasında ayırım yapmış olmak gibi bir yanlışlığa düşmek istemiyorum. Ancak yaşamı terk etmiş olan birkaç kadim dostumu anmadan da duramayacağım. Hemen aklıma gelen isimlerden Namık Bilgin, Gıyas Korkut ve Tarık Minkari gibi üç isim bulunuverdi. Ama biraz daha düşünsem çok daha başkalarını da sayabileceğimi, dolayısıyla insanları sevebilme yeteneğine ulaştığımı sevinerek görüyorum. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz yakın dostlarınızdan Tarık Minkari de sizin gibi asıl mesleğinin dışında yazarlığıyla tanınıyordu. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu? Hayır. Tarık Minkari de tıp profesörüydü. Yüreklerinde ve kafalarında söyleyebilecekleri bazı takıntılar oluşabilen insanların mesleklerinin önemi yok. Bana kalırsa insanların en önemli yanları kafaları ve yürekleri oluyor. Yalnız meslek kafaları da yüreklerini de doldurup kaplamaya yetmiyor. Yaşam felsefeniz nedir? Şimdi… En zor soruyu yönelttiniz… Hiç sırası olmadan kafama yığılan ister kırıntı olsun, ister uzamış olsun tüm düşünceleri felsefe adıyla tanımlamaya kalkışmak istemiyorum. Elbette ben kafamı çalıştırmak için hangi alanda olursa olsun yolları açık tuttum. Bütün ömrümde, hangi çevrede ve zamanda olursa olsun aynı kafayı ve yüreği taşıdım. Hiçbir konuya yaklaşmaktan korkmadım ama haddimi bilmemek pervasızlığına da düşmek istemedim. Her kafa çalıştırışıma felsefe yapmak gibi bir müstesna tabela asmak bana uzak bir davranış gibi geliyor… Demciler Akademisi’nden de söz eder misiniz? “İçki’ sözü anlatmak istediğini becerme başarısına uzak kalıyor. Hele hele mutaassıp dediğimiz anlayıştaki kişiler bu sözü de veya doğru anlama gelebilecek benzer sözleri de değerlendirme yeteneği bulamayan kişiler oluyor. Nedeni ise çok basit. Bilmiyorlar. Bilmiyorlar yani bu işin cahilidirler. Ama bütün cahiller gibi onlar da hiç bilmedikleri bu konuda görüş belirtmek cüretinden kaçınmazlar. İçki yani kısacası en basit biçimiyle alkol, yaşamın bezdiriciliğinden veya yaşamın bu yönlerinden bıkan insanların bıkan insanların beyinlerini bir çeşit uzaklaştırma ile gezintiye çıkarmaları halidir. Bunda hafiflik veya yanlışlık aramak daha da kötüsü suç aramak cahilliğin ta kendisidir. Ancak bu insanlar, içenler hakkında ne düşünüyorlarsa, ben de ölçüsüz içerek ruhsal yollarını şaşıran ve zıbaran insanlar için benzer şeyler düşünüyorum. Ölçüyü kaçırmamak esastır. Kafa ferahlama gezilerine çıkmalı ama duvar diplerinde de sızıp kalmamalıdır. Sizinle yapılan söyleşi kitabının adı Hayat Tatlı Zehir. Bu adı siz mi verdiniz? Evet. Gerçek bir yanı da var tabii… Yaşamak sadece keyif almak değil. Yaşamın mutlu günlerinin yanında, kafanın ve ruhun çektiği eziyetli ayları ve yılları da olur. İlk gazete yazınızı 61, ilk kitabınızı 63 yaşında yayımladınız? Neden bu kadar geç kaldınız? 61 yaşıma kadar bu sözü kullanmak istemiyorum ama kullanmaya mahkumumçok meşguldüm. Nelerle mi? Mimarlık yapılarıyla. Sonra Mimarlar Odası yöneticiliğiyle. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde haftada 6 saat, 15 yıl süresince ders vermekle… Bunlar doldurdu. Geleceğe yönelik planlarınız nedir? Gitmeye acelemiz yoktur… Yaşadıklarımdan hiç pişman değilim. İki defa akciğer kanseri ameliyatı oldum. Onlardan da kurtuldum. Yaşadıkça, hâlâ bir borcum varsa ödemeye çalışarak devam edeceğim her şeye… 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1128
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear