Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
T 13 EYLÜL SALI ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇ L NG RLER yabilmek olmaz. Örneğin; kanatabilmek denir de kanatmayabilmek olmaz.” Oysa o duygumu “unutmayabilmek” diye tek sözcükle ifade ettiğimde, sözgelimi İngilizcede bu anlamın tek sözcükle iletilemeyeceğini (Büyük olasılıkla öteki Batı dillerinde de tek sözcükle ifade edilemiyordur.) düşünmüş, böyle dediğim için yalnız Türkçeyi değil, kendimi de pek bir sevmiştim. Türkçenin bize sağladığı bu olanakları niçin kullanmayalım? Kim engelliyor bizi, neden? 16 EYLÜL CUMA Türkçe Günlükleri’nin okurları yalnız yazdıklarımı okumaz; onları nasıl yazdığımla da yakından ilgilenir. Türkçe kökenli olmayan sözcükleri liste halinde bana bildiren (Tümcenin buraya kadar olan bölümünden “liste” ve “hal” diye iki sözcük çıktı bile), yanlışımı bulup uyaran, kendi sorusunun yanıtını arayan, alışmadığı her kullanımı yanlış sayan okurlarım vardır. Eski günlüklerden birinde Ayvalık’a “çanta doluları” kitabı taşıdığımı yazmıştım da üç dört kişi birden “Olmaz!” demişti. “‘Çanta dolusu’ ya da ‘çantalar dolusu’ denir de ‘çanta doluları’ denmez.” Yakınlarıma sordum. “Olmaz.” dedi onlar da. Sonra bir dergide, “Bakın, işte, gördünüz mü? Dil yazıları yazan Feyza Hepçilingirler nasıl büyük yanlışlar yapıyor!” diye ayıplandığımı okudum. Yaklaşık sekiz yıldır bu sayfada yazıyorum; “Olmaz! Denmez!” diye kestirip attığımı hiç anımsamıyorum. Olmaz demişsem, niye olmadığını, her seferinde dilim döndüğü kadar açıklamaya çalıştım; çalışıyorum. Hadi şu “çanta doluları” sözünü inceleyelim. İlk duyuşta kulağı tırmalıyor, doğal gelmiyor. Kabul. Ne olduğuna bakalım mı; yapısı nedir? “Çanta dolusu” deseydik bu, bir belirtisiz ad tamlaması olacaktı. “Çanta doluları” dediğimde ne? Yine belirtisiz ad tamlaması. Tek değişiklik, tamlananın tekil değil, çoğul iyelik eki almış olması. Aynı yapıda başka tamlamalar düşünelim. Cep telefonu, su bardağı, çay kaşığı, sevgi yoksulu, düş gezgini… Nasıl çoğullanır bunlar? Cep telefonları, su bardakları, çay kaşıkları, sevgi yoksulları, düş gezginleri… Uzatmaya gerek yok. Belirtisiz ad tamlamasının çoğullaştırılması zaten böyle olmaz mı? Cepler telefonu, sular bardağı vb. denmez ki! Çoğul eki zaten tamlanana getirilir. Bunun dışında kalan (öğretmenler odası gibi) yalnız birkaç tane aykırı örnek var. O zaman olmayan nedir? Geçen gün de okuduğum kitapları unuttuğumdan yakınırken “Okuduklarımı unutmayabilmeyi nasıl isterdim.” dedim ve bunu böyle söyleyebilme olanağı verdiği için Türkçemi daha bir sevdim. Bana uyguladığı Türkçe sınavının sonucunu her hafta düzenli olarak bana bildiren gönüllü müfettişim Kamil Karagöz hemen uyardı: “Yazının bir yerinde ‘Okuduklarımı unutmayabilmeyi nasıl isterdim’ diye yazmışsın. Bu sözcük olmamış. Unutabilmek olur da, unutma r. A. Erden: İki nokta (:) iminden sonraki sözcüğün ilk harfini küçük yazdığını, bunun doğru olup olmadığını sormuş, “Yazdığımız bilimsel makalelerde –benim de sık kullandığım– bir başlık formatı var. Şöyle: Barsak hastalıklarında yeni bir görüntüleme yöntemi: bilgisayarlı tomografi ya da: Bilgisayarlı tomografi: barsak hastalıklarında yeni bir görüntüleme yöntemi” deyip kendi örneklerini vermişti. “Ayrıca, iki kullanım arasında tercih sebebi olacak bir anlam veya vurgulama üstünlüğü var mı?” sorusunun yanıtını benim yazılarımda bulmaya çalışınca da çelişkiye düşmüştü. İki noktanın (“üst üste” dememeye özen gösteriyorum, yan yana iki nokta işaretimiz olmadığına göre, üst üste diye bir belirtme de gerekmez), ilk ve en önemli kullanımı şudur: Bir tümceden ya da sözcükten sonra açıklamada bulunulacaksa ya da örnekler sıralanacaksa bu tümceden ya da sözcükten sonra konur. İki noktadan sonra gelen açıklamalar bağımsız bir tümceyse büyük harfle başlar, tek tek örnekler sıralanacaksa küçük harf kullanılır. Dr. A. Erden’in “bilgisayarlı tomografi” örneklerinin ikisi de doğru. Açıklanacak kavramdan sonra iki nokta konur ve açıklaması yazılır. D 17 EYLÜL CUMARTESİ Radi Dikici, İstanbul’un 1700 yıllık tarihini, Büyük Roma İmparatorluğu, Bizans ve Osmanlı dönemlerini çok iyi bilen, yarı belgesel romanlarla çok da iyi anlatan bir yazar. Önceki kitapları Remzi Kitabevi’nden çıkardı hep. “Şu Bizim Bizans”ı, “Theodora”yı okuduğumda Müzeyyen Senar’la ilgili bir kitabı olduğunu da öğrenmiş; ama ardına düşmemiştim. Kitabın dördüncü basımı Everest Yayınları arasında çıktı: “Cumhuriyet’in Divası Müzeyyen Senar Türk Musikisinin 75 Yıllık Hikâyesi”. Everest’in yeni yayınları arasında bana ulaştığında hemen öteki kitapların önüne geçti. Müzeyyen Senar’ı her yönüyle anlatan, bol fotoğraflı bir kitap… Ayrıca kitaba bu kez taş plaktan kaydedilen 15 şarkılık bir de CD eklenmiş. 20 EYLÜL SALI Emine Azboz, bu yıl 1214 Ağustos tarihlerinde Datça Belediyesi ile Edebiyatçılar Derneği’nin düzenlediği Datça Edebiyat Günleri ile ilgili izlenimlerini gün gün yazmış. Yapılan konuşmaları özetlemiş. Bunlardan biri, fotoğraf sanatçısı M. Aslan Güven’in renkler konusundaki açıklamaları… Renklerin yaşantımızdaki yerini, insanlar üzerindeki etkilerini anlatmış M. Aslan Güven. Türk müziği makamlarının insanlar üzerindeki etkilerini de hep merak etmişimdir. Renklerin etkileri de ilginç. Emine Hanım’a sevgilerimi iletiyor ve anlatılanları özetleyerek aktarıyorum: Beyaz: Temizlik, saflık, güven duygusu verir. Siyah: Özgüveni artırır. Mavi: Özgürlük duygusu verir, sakinleştirir. Yeşil: Dinlendiricidir, huzur verir. Kırmızı: İştah açar, canlılık verir, insanı ataklaştırır. Sarı: Dikkat çeker, heyecan verir; neşe ve zekâyı, inceliği simgeler. Mor: Bilinçaltını olumsuz etkiler; asaletin, lüksün, itibarın simgesidir. Pembe: Neşe, güven, rahatlık, tazelik verir. Turuncu: İştah açar; dışa dönüklüğü, dengeleyiciliği, uzlaşmacılığı, yapıcılığı temsil eder. Lacivert: Düşünme gücünü, otoriteyi, verimliliği simgeler. Kahverengi: Toplum içinde rahatlık verir; kapalılığı, gizemi simgeler. Gri: Uzlaştırmacıdır, alçakgönüllülüğü simgeler; yoğun kullanıldığında bunaltıcı olur. feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com www.feyzahepcilingirler.com 14 EYLÜL ÇARŞAMBA Cenap Güven de sorusunun yanıtını benim yazılarımda aramıştı. Sorusu şuydu: “Cümle içerisinde, tırnak içindeki yazımlar büyük harfle mi başlayacak, yoksa küçük harfle mi? Ayrıca, tırnak içi son sözcük sonunda noktalama işareti kullanılacak mı?” Tırnak içine alınan bölüm bir tümce ise büyük harfle başlar ve o tümcenin hakkı olan im her ne ise (soru imi, ünlem, nokta...) konur. Bir tümce değil de bir sözcük ya da söz ise büyük harfle başlamasına gerek yoktur. Bu uygulamada en büyük sorun, tırnak içine alınan tümcenin sonuna nokta koyup tırnağı kapattığınızda sonraki “dedim, dedi” vb. sözcüğün otomatik düzeltme tarafından “Dedim, Dedi” yapılmasıdır. Bu yüzden birçok yayınevi, tırnak içine alınmış tümcelerin sonuna nokta değil, virgül koymayı yeğlemekte. BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru, Levent Karataş’ın şiir kitabı Masal’ın çıktığı yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı şiir kitabından dizeler ortaya çıkacaktır. 9 H 10 A 11 A 20 A 21 A 22 1 B 2 B 3 I 4 I 5 F 6 F 7 F 8 D Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 12 D 13 D 14 E 15 B 16 D 17 G 18 H 19 D G. “... Yeter” (Kıraç’ın bir şarkısı). E 23 A 24 C 25 A 26 C 27 G 28 A 29 A 34 74 27 66 17 69 63 H. “İzzet ...” (“babamızdır kuşu vardır / sormadan girer”) 30 C 31 B 32 D 33 D 34 G 35 H 36 G 37 F 38 C 39 C 40 F 41 D 42 I 43 B 44 A 45 B 46 G 47 A 48 E 49 E 35 64 9 18 50 I. Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse ya da topluluk. 50 H 51 B 52 B 53 I 54 A 55 C 56 J 57 I 58 J 59 A 60 C 61 B 62 B 63 G 64 H 65 C 66 G 67 D 68 C 69 G 70 B 71 C 72 D 73 I 74 G 75 F 76 F 77 B 78 A 42 3 4 57 73 53 J. Genişlik. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Puşkin’in bir romanı. C. Her Gece Bodrum adlı romanı da yaratan yazar. sız dansı. 58 56 1127. sayının çözümü: A. MAME 20 28 8 54 47 29 10 11 23 59 48 49 34 22 14 46 F. “Nilgün ...” (“Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!” diyen, müntehir şair) . 68 30 38 71 65 55 24 39 26 60 44 25 78 21 D. En ünlü mizah yazarımız. B. Lev Tolstoy’un bir romanı. 16 67 12 19 72 41 32 33 13 52 2 70 77 51 45 31 43 61 1 15 62 E. Kadınların oynadığı hareketli bir Fran LEK, B. İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN, C. NAVÇAĞAN, D. EDEBALİ, E. LEM, F. ŞÜHEDA, G. İHTİYAR BALIKÇI, H. İLK GİBİ SON, I. RUMUZ. Ş R: “Kuşatırken meçhul bir ülkeyi metal çağ bizi bizden/başka hiç anlayan olmadı evimize gidelim” 76 5 37 6 75 40 7 29 EYLÜL 2011 SAYFA 31 CUMHURİYET K TAP SAYI 1128