Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ş obert İvanoviç Rojdestvenski, 20 Haziran 1932’de doğdu. Rojdestvenski’nin Bahar Bayrakları adlı ilk şiir kitabı Petrozavodsk’ta (1955) yayımlandı. Bir yıl sonra da ikinci kitabı Sınama çıktı. 1955’te Benim Aşkım poemini, ardından da Sürüklenen Cadde (1959), Yaşıt (1962), İnsansız Ada (1962), Hareket Çapı (1965), Sunular (1970), Yirmi Yılda (1973) vb. şiir kitapları yayımlandı. Şair, 19 Ağustos 1994’te enfarktüsten öldü. Son şiir kitabı da, ancak onun ölümünden sonra okurlarına kavuştu. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Robert ROJDESTVENSKİ/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Her şey aşkla başlar!’ R hücuma çağırırken donakalmış ağzıyla düştüğü zaman öyle uluorta ve çirkin, tüm dünyanın mermerleri yetmemiş onun tam boy anıtını kaldırmak için! *** Her şey aşkla başlar… İddiaya göre: “Başlangıçta sözcük vardı…” Ama benim yeni bir iddiam var: Her şey aşkla başlar!.. Esinlenme, iş, çiçeğin gözleri, çocuğun gözleri… Her şey aşkla başlar... Her şey aşkla başlar... Aşktan başlar! Bunu kesin biliyorum. Her şey. Nefret bile, aşkın öz kardeşi sonsuza dek hem de. Her şey aşkla başlar: hayal ve korku şarap ve barut trajedi hüzün ve kahramanlıklar – Her şey aşkla başlar... Bahar der ki fısıldayarak: “Yaşamana bak!” Sarsılırsın bu fısıltıdan ve dikilirsin dipdiri yeniden başlatarak kendini… Her şey aşkla başlar! *** – Gönlümü sunayım mı sana? – Sun! – Ama onda birçok kusur var. – Olsun. – Seni çözmek acep zor mu? – Zor! – Şöyle birkaç soru sorsam. – Sor! – Kapını çaldım diyelim. – Açabilirsin… – Ya adını çağırırsam? – Hemen gelirim… – Aşkın belalı mı senin? – Belalı, derim! – Ya ihanet edersem? – Affı seçerim! – İçki iç! dersem sana? – Elbet içerim. – Başka kapıya gitme! – dersem. – Uygun görürüm. – Eğer ölmeni istesem. – Hemen ölürüm! – Ama vazgeçelim, dersem? – Asla diretmem! – Ya çok canın yanarsa? – Yine pes etmem! – Ani bir set çıkarsa? – Elbet yıkarım! – Eğer düğüm olursa? – Kesip atarım! – Yüz düğüme dönüşürse? – Yüz kez keserim! – Aşkımı sana verdim diyelim? – Âşığım, derim… – Ama, ben reddederim hemen!. – Niye? – Çünkü ben köleleri Hiç mi hiç sevmem! 12 MAYIS 2011 SAYFA 27 …Ve o – A MİHAİL SVETLOV’UN ANISINA Acep ne tür anıt dikmek gerek sihirbazlara? Mermerden mi? Bronzdan mı? Ya da camdan? Bizler minnet duymalıyız elbet onlara, ki koşabiliyoruz hâlâ görevlerinin ardından. Dünküleri yok saymak ve reddetmek onları yakışmıyor diyor bize çağdaş buyruklar… Yaşarken gerekir salt bildik kadeh dostları. Öldükten sonra – gerçek dosta gereksinim var… Bir gün bir masalla karşılaşırsın belki sen. Görmezden gelme onu, teklifsizce önüne otur. Masal, limonlu konyakla sigarasını içerken “Ne haber, züğürt?” der belki, belli mi olur. İşte o an tüm ömrünü düşüneceksin, en baştan! Bir gecede kum üstüne dikilen kent benzeri… Oturacak sandalyede kımıldamadan orgun ceketindeki romantiklik izleri. Bir ömür ki – ölmeye vakti yetmemiş. Bir ömür ki – yüzyıldan da uzun bir çaba. Sertlikleri, terslikleri salt sevgiyle alt etmiş Ve en ince elişini yapmış güneş altında. Susuyor o – cılız parmakları dalmış büsbütün. Masada alışılmadık bir mezar sessizliği… Müthiş titreşimlerle yayılıyor sanki ün, tıpkı yanan ateşin üstündeki hava gibi. *** Bir zamanlar amansızca küçük bir yerde bir adam yaşıyormuş küçücük. Küçük bir görevi varmış onun ve küçücük bir de memur çantası. Küçücük bir maaş alıyormuş adam… Ve bir gün – çok güzel bir sabahta – adamın camını tıklatıvermiş hiç de küçüğe benzemeyen bir savaş… Küçücük bir silah vermişler adama. Küçücük çizmeler giydirmişler ayaklarına. Sırtına da küçücük bir kaput… CUMHURİYET KİTAP SAYI 1108