25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ttı ım. iğine yanğin de düşü cı gerda müu mü ünyayı Evet, da da k harfyal kor insan m bu. biyat . Az yoğyorlaryuyorhepsi yorlar. r dear da yönde yük un dence bu ek şey zarın ilir, ok. lar yairdiniz, TTAŞ, nmedi oktalaönde kapılan kalp derin ik maolarak min al işçikaleme k yaptıirmez. ndan m heikam onik ip olm, … Soyut de kçi bir kler ilkliği an görmaya ar m ¥ 1108 “BENİ KAYBEDENLER İLGİLENDİRİR!” Karakterler yoğun bir empati içinde romanlarınızda. Öyle ki karakterler birbirini sever hale de gelebiliyor. Uzlaşıyı hep arayan bir yazarsınız demek yanlış olur mu? Prensiplerimden ödün vermeden evet. Hayatım boyunca böyle oldu bu. Romanlarımın baş karakterleri hayatta hep kaybetmiş insanlar. Biraz önce vicdan demiştiniz, işte kaybedenlerin hep büyük bir vicdanı olur çünkü. Neden kaybettiklerini bilirler ve yenilmiş olmak pes etmek anlamına gelmez, hep yaşama devam etmeye çalışırlar. Onun için romanlarımda da gerçek hayatta da beni kaybedenler ilgilendirir, kahramanlar değil. Ayrıca zafer çok ilginç bir şey değildir ama yenilgi ilginçtir. Tüm bu bağlamlarda bir Shuars Indians deneyiminiz var ki hayata bakışınızı tümüyle değiştirdiğini yazmıştınız yıllar önce. Onu anlatır mısınız? EkvatorPeru sınırında Masonik bir bölgede bulunan 800’ü aşkın etnik gruptan biridir Shuars Indians. Yedi ay yaşadım onlarla ve o insanlardan çok şey öğrendim. Hayatımın bazı kültürel unsurlarını tamamen değiştirdiler. Kendi içimde bir aydınlanma yaşamamı sağlayan prensipler kattılar hayatıma. Orada öğrendiğim bazı gerçeklikleri Avrupa’ya taşıyamadım çünkü apayrı iki dünya söz konusu... Örneğin bu insanlar ekoloji kelimesini hiç duymamışlardı. Bu kelimeyi hiç duymamışlardı ama son derece ekolojik, doğayla iç içe, barışık bir yaşam sürüyorlardı. O kelimeye hiç ihtiyaç duymamışlardı. O çeşitlilik, o kültür Latin Amerikalı olmanın ne demek olduğunu fark etmemi sağladı. Bildiğimi sandığım ama aslında bilmediğim bir gerçekliğin farkına varmamı sağladılar. (duraksıyor ve biraz da dalgınlaşıyor, hemen soruyorum) Neydi o gerçeklik? Sürgüne gitmeden önce Latin Amerika ülkelerinin tek bir gerçekliği olduğunu sanan bir Şililiydim. Latin Amerika iki dilin, İspanyolca ve Portekizce’nin konuşulduğu bir kıtadır ve göçmenler kıtasıdır diye düşünüyordum. Orayı terk ettikten sonra anladım ki Latin Amerika sadece göçmenlerin kıtası değil, yerlilerin ve göçmenlerin kıtasıdır. Sadece iki dil olduğunu sanırken aslında çok fazla dil olduğunu keşfettim. Kıtanın içerdiği o “çok çeşitliliği” yerinde, mekânında fark ettim. En sonunda da bu kıtanın verdiği büyük mücadeleyi aslında tam olarak o zaman anladım. Dediğiniz gibi iki apayrı dünya… Yıllardır Avrupa’da yaşamak Latin Amerikalılığınıza nasıl etkidi? Bağlarımı koparamadı. Hatta otuz bir yıldır Avrupa’da yaşıyorum ve süre içinde Latin Amerika’yla, özellikle de kıtanın çeşitliliği ile olan ilişkim daha da arttı diyebilirim. Belki de o aradaki mesafe o gerçekliği daha iyi anlamamı sağladı. Kendimi her geçen gün daha çok Latin Amerikalı hissediyorum. Bir yazınızdan alıntılarsam, MarksistLeninist ideolojinin bir reçete olmadığını her yapıda geçerli olamayacağının ayırtına varmanızı, o sorgulamayı da getirmiş Latin Amerika’nın gerçekliğini keşfetmeniz… Bazı teoriler vardı kafamda. Marksist teoride insan doğayı dönüştürmelidir. Ben böyle düşünmüyorum insan doğayla uzlaşı halinde yaşamalıdır. Ekonomik anlamda da insani anlamda da… Tabii ki toplumun daima sol kanadındayım. ¥ Politik aktivitelerime de çok genç yaşta başladım Şili’de. Mesela Leninizm için çok büyük bir ön sevgimiz yoktu, körü körüne kabul etmiş değildik. Biz de yeni bir toplum yaratmayı amaçlıyorduk ama politik diktatörlük değil. Hiçbir şekilde hiçbir diktatörlük istemiyorduk. Özgür bir ülkede özgür insanlar olarak kendi tarzımızda bir demokrasiye ulaşmaya çalışıyorduk. ‘SİYASİ TUTUKLU BULUNDURMAK BİR ÜLKE İÇİN UTANÇ’’ İşkence gördünüz… Bütün siyasi tutuklular gibi evet. Siyasi tutuklu bulundurmak bir ülke için büyük bir utanç. Bu maalesef hayatımın bir parçası ve bununla birlikte yaşamak zorundayım. Hastalık anlamında bir travma yaşamadım, çünkü nedenini biliyordum. O nedenle bir şekilde bununla baş edebildim. Bugünden bakarak Şili’yi ve dünyayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Şili demokratik bir normalliği yakaladı, diğer bütün ülkelerde olduğu gibi içsel zorluklar yaşıyor ama neyse ki ve çok şükür ki diktatörden kurtulduk. Bu Gamze Akdemir ve Luis Sepúlveda. gün hukuka dayalı bir rejim var. Arka bahçemiz diyorlardı… Evet, öyle diyorlardı ama bugün Arjantinlilerin, Brezilyalıların fikirleri ABD’nin fikirlerinden, argümanlarından daha önemli. Bu da bizim demokrasilerimizin geleceği açısından çok umut verici. Patagonya Ekspresi en kişisel yapıtınız kuşkusuz. Günce gibi adeta... Evet. Özgeçmişimden renkler, duygular taşır. Boğa Güreşçisinin Adı kitabım da tam olarak biyografik denilemese de başkarakterin benden çok renkler, izler taşıdığı bir roman. Referans benim orada da ve kıtam, Latin Amerika… Renkler dediniz, renklerle bitirelim öyleyse, iyimser bir yazar olarak hangi renkleri verirsiniz yapıtlarınıza? Aşk Romanları Okuyan İhtiyar yemyeşildir. Martıya Uçmayı Öğreten Kedi, grimavidir. Patagonya Ekspresi ise rüzgârın bir rengi olsaydı o renk olurdu. Duygusal Bir Katilin Günlüğü siyah. Boğa Güreşçisinin Adı yeşilkırmızıdır. Dünyanın Sonundaki Dünya ise beyaz. gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Aşk Romanları Okuyan İhtiyar/ Luis Sepúlveda/ Can Yayınları/ 120 s. Martıya Uçmayı Öğreten Kedi/ Luis Sepúlveda/ Can Yayınları/ 106 s. Patagonya Ekspresi/ Luis Sepúlveda/ Can Yayınları/ 108 s. Duygusal Bir Katilin Günlüğü/ Luis Sepúlveda/ Can Yayınları/ 120 s. Boğa Güreşçisinin Adı/ Luis Sepúlveda/ Can Yayınları/ 192 s. Dünyanın Sonundaki Dünya/ Luis Sepúlveda/ Can Yayınları/ 112 s. 12 MAYIS 2011 SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1108
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear