25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bir tutam deneme Edebiyatı yemek Yazımızın başlığı için Adasız Deniz’deki başlıklardan birini seçtik. Nedeni, Faruk Duman’ın bu başlık altında yazdıklarının bir yerinde, okurun edebiyat metnini kendi baharatıyla zenginleştirdiğini belirtmesi. Adasız Deniz’de Duman, diğer bütün yapıtlarının lezzetini denemeleriyle arttırıyor. Bu yapıtıyla Memet Fuat Deneme Ödülü’nü alan Faruk Dumanı kutluyoruz. Ë Fuad ALKIN ir başucu yazarı, gerçek bir büyücüdür aslında. Düşlerinize girer ve siz yokken evi karıştırır” uyarısıyla bitiriyor Adasız Deniz’deki ilk denemesini Faruk Duman (s.19). Varmak istediği yer gerçekten burası belki. Büyülü söylenceleri hatırlatan dili, imge parçalarından dikilmiş karakterleri, garip hayvanları, onları içine bıraktığı adalar, bahçeler, evler ve başlarından geçen masalsı hikâyeler… Duman’ın yazı masasından başucu kitaplığımıza uzanan yolun taşlarıdır. Yarattığı renkli evrene ve ince işçiliğine bakarak, yazmadığı zamanlarda çok sıkılan biri gibi düşünürüm hep Faruk Duman’ı. Belki doğrudur düşüncem. Bu yüzden, kilitli çekmecelere en yakın yerde durmak olabilir yazarın niyeti. Öyleyse bile bunu çoktan unutmuştur. Edebiyata ilişkin ilk heveslerini tattığı günlerde bırakmıştır. Onun, kitaplıktaki yerini düşünen yazarlardan olmadığı çoktan bellidir. Tek ilgilendiği yazmaktır. İstediğiniz bütün numaraları gösteremeyebilir ama lastik topuna öyle aşina olmuştur ki, onu hiç düşürmeden canının çektiği kadar sektirebilir. Yapmıyorsa yine bir bildiği vardır. İNSANSIZ EDEBİYAT Özellikle öykü ve roman, yazarının yaşamından aralıklar içerir. Okur, yazarın geçmişini didikleyen bir meraklı olmasa da yeri gelince olan biteni daha iyi kavrayabilmek için o aralıklardan bakmak ister. Fakat Duman’ın dil ve kurgu seçimi, bu fırsatı pek vermez. Bu nedenle Adasız Deniz’i, Duman’ın önceki yapıtlarında çizdiği resmi tamamSAYFA 16 7 NİSAN 2011 “B layacak eksik bir parça olarak okumak da mümkün. Eksik bir parça tanımlaması yazarın hoşuna gitmeyebilir. Hakkı da vardır. Ona göre resim tamamdır. Bir çekince koyup eksik bir parça veya yakınsak bir mercek, diyelim. Yazarın, Pîrî romanının izleklerine değindiği “Ağaçlar, Papağanlar ve Başka Acayip Şeyler” denemesi bu sözümüze verilebilecek en somut örnek. İz sürmeyi bırakıp denemelerin içeriğine geçelim. Ahmet Oktay’la bütün şiirlerinden oluşan Kaç Kişiyiz Kendimizde (1) üzerine bir söyleşi yayımlanmıştı (2). Söyleşide şairin, “Şiiri insansızlaştırıyorlar” sözü taşınmıştı başlığa. “Hayvansız Dil, GDO’lu Edebiyat” adlı denemede, Oktay’ın şiir için söylediğini edebiyat penceresinden haykırıyor Duman: “Halk kültürümüzün büyük çağlayanıdır hayvan. Türkülere, manilere, dilden dile dolaşan halk hikâyelerine baktığınız zaman neredeyse tüm benzetme unsurlarının hayvanlarla kurgulandığını görürüsünüz. Ceylanlar, keklikler, atlar, köpekler, kuşlar… Kilimlere işlenmiş, tapılmış bunlara. Yalnız hayvanlara mı? Boy selviye benzetilmiş, bıyık çalıya. Ağaçlar zaten tanrı. Peki, öyleyse engel olamadığımız şey ne? Bununla beslenmiş dil ortadan kalkınca, biliyorsunuz artık boy sırığa benzetiliyor ya da direğe, gözlerse ‘eşek gözü’ değil; büyük ve parlak, bu yetiyor bize. İşte bu ortadan kalkınca, bunun yerini alan şey, edebiyatı da biçimlendirmeye başlıyor. Baştan söyleyeyim; hayvansız dil, insansız edebiyat yaratıyor. GDO’lu bir edebiyat” (s. 118). Okuduğum kitapta art arda sıralanmış betimleme cümleleriyle karşılaşınca, kitabı göğüs hizamdan düşürüp soluklanırdım bazen. Çağın görsel ileti şim olanaklarına ve bunların nasıl baş döndürücü bir hızla geliştiklerine bakıp ayrıntılı tasvirlerin geleceğini düşünürdüm. Yukarıya alıntıladığım cümlelerden birkaç satır sonra Duman’ın, “Atın kaç ayağı vardır?” diye sorduğu çocuklardan, “İki” yanıtını aldığını okuyunca bu alışkanlığı bıraktım. Yirminci yüzyıl insanı, geçmişe dair tüm bilgisini yazılı metinlerden edinip aktardı. Başka olanağı yoktu. Sonraki kuşakların bugünlere göz atmak istediklerinde filmlerde, belgesellerde, hatta kendi görüntü arşivlerinde aradıklarını fazlasıyla bulacaklarını sanırdık ama yazılı bir kara kutu daima gerekli olacağa benzer. Anadolu’da, küçük ilçelerde, pazara eşekle, katırla gelen köylüler vardır hâlâ. Tarlaları talan eden domuz sürüleri vardır. Yol boyu, yapraksız ağaçlarda şahinler, atmacalar, ansızın gözleri parlayan tilkiler, gelincikler vardır. Onlara böyle yol üstünde rastlamamız, yaşamımızdan göç ettiklerinin anlatımı mıdır? Hayvanlar, Faruk Duman yapıtlarının vazgeçilmez unsurudur. Kutsandıkları satırlarda pervasızca gezinirler. Adasız Deniz, bu yargıyı kuvvetlendiriyor. Yazarın edebiyat, dil ve hayvan ilişkisini irdeleyen denemeleri de yapıtları için onların peşine düştüğü günlerin ürünüdür kuşkusuz. DİLİN BELLEĞİ Hayvanlara değin bir başka deneme “Kaplan”da ise kaplanın tükenmişliğine farklı bir açıdan yaklaşıyor Duman. Mademki artık yoktur, onunla ilgili düşler kurmak zamanıdır. Yazarın amacı onu yaşatmaktır. Nedenini şu cümlelerde arayalım: “Günlük yaşantımızdan çıkan bir hayvan, dilimizden de zamanla uzaklaşır. Bu bakımdan kaplansız yaşam, bizim dilsel yoksulluğu muz anlamına da gelir” (s. 79). Kaplan denemesi, kitapta her ne kadar “Hayvansız Dil, GDO’lu Edebiyat”tan önce geliyor olsa da o denemede ortaya konan sorunsalın çözümü olarak okunabilir. Yapılması gereken dilin belleğini diri tutmaktır. Böyle söylemeden önce yazarın “Anlatıcı Kadınlar Hakkında” denemesinde yaptığı gibi sormalıydık: Dilin belleği var mıdır? “Kimi sözcükleri onları hayatımızda ilk kez duyuyor olsak bileanımsayabildiğimize göre, öyle. Sonuç olarak ‘sözcüğü daha önce kullanmış olmamamız’ bir şey değiştirmez. Zaten ‘sözcüğü kullanmak’ bizim olsa olsa eğitimli, yazıyla içli dışlı sınıfımız için geçerli bir ifade olabilir. Günlük dilin ‘bir sözcüğü daha önce kullanmış olmak’ gibi bir alışkanlığı yoktur. Dolayısıyla, günlük dil, kendisinden uzaklaşmış, eski bir sözcüğü bizim örneğin kendi çocukluğumuzu anımsadığımız gibi anımsar” (s. 96). Dili diri tutmanın karşılığı bu anımsatma işini üstlenmek olmalıdır. Hazır “Anlatıcı Kadınlar Hakkında” demişken, yazarın bu denemede yer alan çağdaş edebiyata ilişkin çarpıcı tespitinden söz edelim: “Çağdaş edebiyat hikâye kahramanını yok ederek ortaya bir ‘kahramanyazar’ çıkarmış oldu. Anlatıcı kadınlara baktığımızda, onların kişiliğinde eski, ‘sözlü’ edebiyatımızın asıl değil ama acınası unutulmuş, hakkı yenmiş karakterlerini görmekliğimiz bu nedenledir” (s. 102). Giderek daha çok kopuyoruz “söz”den. Günlük konuşmalar bile bir biçimde yazıyla kuruluyor. Söz, bu yazılı buluşmaların çağrı aracı. Yazının kalıcılığı da inandırıcı değil artık. O da uçucu bir hal aldı. Kahramanyazar’ın bu evrimin bir sonucu olduğu söylenemez ama tersi mümkündür. Yazarların, sözü yazıya geçirmeyi ya da en azından öyle yaparmış gibi kurgulamayı bırakıp kahramanyazar’ı keşfetmeleri, sözün gücünü daha da azalttı. Bu, bir bakıma kaçınılmazdı. Söyleyiş olanakları kâğıt üzerinde ne kadar yarayışlı olabilir: İyi bir yazılı edebiyat için sözcüklerin yanında onları da yazılı hale getirmek gerekti. Deneyselci arayışlar da bunun bir parçasıydı. Dil işçiliği, söyleyiş güzelliği yine de önemlidir çünkü sonraki keşif, iç sesin yazarlığa soyunması olacaktır. Edebiyatın değilse bile insanın evrimi buna gebedir. SOYTARI GELENEĞİ Adasız Deniz iki bölümden oluşuyor. İkinci bölüm “Aperitifler/Defterden Notlar.” “Devlet gözüyle sanatçı” başlıklı ikinci bölümde günümüz yazın dünyasına, “Hayvansız Dil, GDO’lu Edebiyat”taki tepkisinden farklı, daha açık, doğrudan bir eleştiri yöneltiyor Duman: “Her iktidar kendi aydınını yaratır. Bugün, bugünün aydınını görüyoruz. Eser yazılır, istenen söylenir, kese içinde altın sunulur, huzurdan böylece çekilmek olur. Soytarı geleneği bunu gerektirir”(s. 138). Bu tespitin haklılığını geçen birkaç yılda yine gördük. Ne var ki bu içinden çıkılmaz bir döngüdür. Sanatçıyı, aydını gözetmekle gözünü oymak arasına çizgi çekebilecek bir iktidar, dünya döndükçe mümkün mü? Takla atıp el çırpanlar da yerlere eğilip övgü düzenler de daima olacaktır. (1) İthaki Yayınları, 2007. (2) Cumhuriyet Kitap, 8 Kasım 2007. Adasız Deniz/ Faruk Duman/ Can Yayınları/ 142 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1103 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear