05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Celâl Üster yeni kitabı ‘Sözün Özü’nü anlattı Celâl Üster Ë Gamze AKDEMİR Düşüncenin izinde, sözün evreninde... göstermeye çalıştım. Diyebilirim ki, 13. yüzyılda yaşamış olan Aquinolu Tommaso’nun “Tek kitaplı insandan kork!” sözü yol gösterdi bana. Diyeceğim, sözleri kendi anlayışıma ya da belirli bir anlayışa göre seçmedim. Birbirine benzemeyen, dahası birbirinin karşıtı düşünceler ve bakışların zengin, rengârenk bir güldestesini sunmak istedim. CİCERO’DAN ARİSTOTALES’E… Buna bir örnek verebilir misiniz? İsterseniz, “Akıl” için söylenenlere bir bakalım. Çok eskilere gidersek, Homeros’un, “Oduncuyu oduncu yapan aklıdır, gücü değil. / Fırtına şarap rengi denizi birbirine kattığında, / dümenci aklıyla yön verir gemisine. / Sürücü de aklıyla alt edip geçer öteki sürücüleri” dediğini görürüz. Cicero, “Akıl, her şeyin hükümdarı ve ecesidir” der. John Wesley de aynı kanıda, ama çok farklı bir açıdan: “Hırs ve önyargı yönetiyor dünyayı, ama akıl adı altında.” Balzac ise duygudan yana: “Akıl duygunun yanında her zaman bayağı kalır.” Sonra, “güzellik” sözgelimi. Sokrates, “Güzellik kısa ömürlü zalimliktir” derken; Aristoteles, “Güzellik Tanrı’nın armağanıdır” diyor. Ralph Waldo Emerson da Aristoteles’e yakın düşünüyor: “Güzellik Tanrı’nın erdemde bıraktığı izdir.” Ama Samuel Johnson aynı kanıda değil: “Güzellikten ne kötülükler doğar.” Sözün Özü’nün işlevsel yanı ağır basıyor, ama bu kitap bir okuma keyfi de veriyor insana. Sizin amacınız ne oldu bu kitabı hazırlarken? Her türlü kullanıma ve okumaya açık olmasını amaçladım. Öğrencilerin ve öğretmenlerin de işine yarayabilir, işadamlarının, politikacıların, köşe yazarlarının da. Bir yazı ya da konuşma hazırlayan, ya da bu tür sözlere meraklı, böylesi sözlerden hoşlanan herkesin işine yarayabilir. Ama bu tür alıntılar derlemelerinin bir “sakınca”sı da var kuşkusuz. Bu özlü önermeler, sırf ünlü yazarlardan yerli yersiz alıntılara sığınarak yazıyı ya da konuşmayı süslemek amacıyla değil, ortaya konulan düşünce ya da görüşü sağlam ve yerinde bir alıntıyla beslemek ya da bir sohbeti daha keyifli kılmak amacıyla kullanılmalı bence. Sanırım, Joseph Roux haklı: “Alıntı, akıllının elinde elmas olur, aptalın elinde çakıl taşı.” “ZEHİRLİ SÖZLER!” Sözleri incelediğinizde kültür çeşitliliğinin ne gibi yansımalarını fark ettiniz? Hangi dönemlerde en çok hangi konular gündeme gelmiş? Hastalık, hırs, savaş, aşk, umut… Böyle bir inceleme yapmak, bundan sonuçlar çıkarmak hiç de kolay değil. Belki birileri yapmıştır, ama ben bilmiyorum. Şunu söyleyebiliriz belki: Kitapta, belirli kavramlar altında sıralanan sözleri tarih sırasına göre verdim ki, o kavramlarla ilgili düşüncelerin zaman içindeki farklılaşması bir ölçüde de olsa ortaya çıksın. Ama tarih sırası içinde okuduğunuzda bile, insanlığın temel sorunlarının ortak olduğunu, çok fazla değişmediğini görüyorsunuz. Uluslara, sınıflara ya da bireylere göre bakış açıları değişiyor, ama sorunlar ortak. Bu da bize, insanlığın, üstünlükleri ve düşkünlükleriyle, bilgelikleri ve alçaklıklarıyla, soyluluk ve soysuzluklarıyla “büyük bir aile” olduğunu anımsatıyor. Birine ait sandığınız bir sözün aslında çok eskilere uzanan bir geçmişi olduğunu fark ettiğinizi söylüyorsunuz. Örnek verir misiniz? “Aşkın gözü kördür…” Dilden dile dolaşan, pek çok dilde ortak bir nitelik almış bir deyiştir bu. Türkçede de vardır. Orta malı bir söz olup çıkmıştır. Ama yine de, hem Chaucer’da, hem Plautus’ta, hem de Horatius’ta rastladığınız zaman biraz şaşırıyorsunuz doğrusu… Kitapta yer alan sözleri söyledikleri için başı hayli derde giren kimleri örnek gösterirsiniz? Hemen belirteyim ki, bizi derinden etkileyen özlü sözleri söyleyenlerin büyük bir bölümünü, yaşama ve dünyaya eleştirel bir gözle bakabilen yergi ustaları oluşturuyor. Katı ya da aykırı görünen gerçekleri dile getirmekten çekinmeyen La Rochefoucauld. Eleştiri yeteneği, keskin zekâsı ve yergileriyle devrim çağının hemen öncesinde Avrupa uygarlığının gelişimini etkileyen Voltaire. Bilgece mizahın büyük ustası Mark Twain. Döneminin egemen ahlak anlayışına meydan okuyan Oscar Wilde. Amerikan yaşam tarzına acımasız eleştiriler yönelten H. L. Mencken. Dil ve yergi ustalığıyla her türlü “egemen”i yerin dibine geçiren Can Yücel. Daha pek çok ad sayılabilir. Hepsi de, “zehirli sözler”iyle, kalemin ve dilin kılıçtan keskin ve sivri olduğunu kanıtlamış. Eh, yerleşik anlayışlara karşı çıkan, zorbalıklara başkaldıran, yalnızca egemenlere değil, toplumun her kesimine eleştiri yöneltebilen yazarların, düşünürlerin, ozanların, siyasal eylemcilerin, bilginlerin başı her zaman şöyle ya da böyle belaya girmiştir kuşkusuz…? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Sözün Özü/ Derleyen ve Çeviren: Celâl Üster/ Can Yayınları/ 382 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1057 Celâl Üster’in raflardaki yerini alan yeni kitabı Sözün Özü kendi deyimiyle bir “alıntılar kitabı.” Bir romanda, öyküde, denemede, şiirde, oyunda ve özyaşamöyküsünde geçen, sayısı beş bini aşkın söz ya da tümceleri sunuyor kitabında Üster. Romancılar, öykücüler, şairler, düşünürler, oyun ve deneme yazarlarının yanı sıra kitap yazmış olan politikacılar, film yönetmenleri, bilginler ve oyunculardan alıntılara da yer veriyor. Sözlerin kitaba alınmalarının ölçütü, ait oldukları yapıtlardan bağımsız okunduklarında da bir anlam taşıyabilmeleri, bir düşünce tadı içermeleri, kendi başlarına birer alıntı olarak da kullanılabilmeleri olmuş. Bu arada kitabın başındaki “Kavramlar Dizini” ile sonundaki “Yazarlar Dizini” de daha verimli bir okuma sağlıyor. “Kavramlar Dizini”nde “Aşk, Barış, Edebiyat, Eşitlik, Özgürlük, Sanat, Savaş” gibi temalar çeşitlenirken “Yazarlar Dizini”nde ise kısa biyografilerin yanı sıra not düşülen sayfa numaraları ile yazarların yer aldığı bölümlere işaret ediliyor. Üster’le, Sözün Özü‘nü konuştuk. SAYFA 16 zdeyişleri Sözün Özü’ne seçerken nasıl bir yöntem kullandınız? Örneğin, hangileri bu kitaba alınmadı? Kitapta ben de yer yer “özdeyiş” sözcüğünü kullandım, ama yine de burada söz konusu olanın tam anlamıyla “özdeyiş” olmadığını vurgulamakta yarar var. Çünkü kitaba aldığım sözler ya da tümceler, yazarların yapıtlarında, başka bir deyişle bir romanda, bir öyküde, bir denemede, bir şiirde, bir oyunda ya da bir özyaşamöyküsünde geçen söz ya da tümceler. Bir “özdeyiş” olsun diye söylenmiş değiller. Pek çoğunun bir “özdeyiş” olduğu bile söylenemez. Kitabın bir “alıntılar kitabı” olduğunu söylemek daha doğru belki de. Batı dillerinde bu tür kitapların pek çok örneği vardır. Nasıl bir yöntem kullandığıma gelince: Bu sözlerin kitaba alınmalarının ölçütü, bağlamlarının dışına çıkarıldıklarında, kendi başlarına okunduklarında da bir anlam taşıyabilmeleri, bir düşünce tadı içermeleri, kendi başlarına birer alıntı olarak da kullanılabilmeleri oldu. Ama bu denli geniş bir alanı kapsayan bu kitaba bir sınır getirmek gerekiyordu. Yoksa ciltler tutabilirdi. O yüzden, “yazarlar”la sınırlı tutayım dedim. Ama yalnızca romancılar, öykücüler, şairler, düşünürler, oyun ve deneme yazarlarını değil, kitap yazmış olan politikacıları, film yönetmenlerini, ne bileyim, bilginler ve oyuncuları da kattım işin içine. Benim getirdiğim sınır bu oldu; ne ki, yine de gördüğünüz gibi özlü sözlerin sayısı beş bini geçti. Türkçede şu anda bu kadar kapsamlı bir başka alıntılar kitabı olduğunu sanmıyorum. Peki, bu sözleri seçerken, belirli bir düşünceye ağırlık verdiniz mi? Bu nokta çok önemli. Çünkü bu alıntılar derlemesinin, farklı anlayışlara, değişik bakış açılarına, bambaşka yaklaşımlara, dünya görüşlerine açık olmasına özen Ö Celâl Üster ile Gamze Akdemir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear