Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Y atthew Arnold, “toplum eleştirmeni” nitelemesini gerçekten hak etmiş pek az yazardan biri olsa gerek. Uzun yıllar iç konuşmalar ya da iç dökmeler denebilecek şiirler yazan Arnold’ın içindeki şiir öldüğünde, eleştirmen Arnold’ın doğduğu söylenir. Barbarlar dediği soyluların, dar kafalı, para düşkünü diye andığı ticaretle uğraşan orta sınıfın ve bunların dışında kalan halkın Victoria dönemindeki beğeni ve davranış kurallarını yerden yere vuran ustanın delici kaleminden payını alanlar arasında gazeteciler de vardır. Zekânın, sağlıklı bir toplumun onsuz edilemez kurumlarından biri saydığım eleştirinin onsuz edilemez bir öğesi olduğunu görmüşümdür hep. Arnold’ın gazetecilere yönelttiği “Gazetecilik aceleye getirilmiş edebiyattır” eleştirisi de böylesi bir zekiliği içermiyor mu? 19. yüzyılda söylenmiş bu söz, günümüz gazetelerindeki köşe yazılarının pek çoğu için de geçerli değil mi? Bilmem, Türk edebiyatının en satirik yazarlarından Tahsin Yücel’in tarihten esinlenerek bulduğu “köşemen” nitelemesinin, koca bir yazıda bile zor dile getirilebilecek bir eleştiriyi tek bir söz oyunuyla gerçekleştiriverdiğini söylememe gerek var mı? eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Enrico Morresi’nin ‘Haber Etiği’ adlı kitabı gazeteciliğin etik kodlarını tartışıyor Gazeteciliğin başucu kitabı M alanda tutucuların boy hedefi durumuna gelmiş, hakkında açılan davalar dönemin gazetelerince fazlasıyla kötüye kullanılmış, sömürülmüştür. Bu yüzden olsa gerek, ölümünden beş yıl önce yazdığı Ciddi Olmanın Önemi Üstüne adlı oyununda, Victoria döneminin ikiyüzlülüğünü acımasızca sergilemiştir Wilde. Şu sözü de gazetelerde kendisiyle ilgili olur olmaz haberler çıktığı günlerde ettiğini sanıyorum: “Eskiden işkence âletleri vardı, şimdi gazeteler var...” SHAW VE GIRAUDOUX George Bernard Shaw, belki de Britanya’nın Jonathan Swift’ten sonra yetişmiş en güçlü yergi yazarıdır. Toplumsal yaşamın çeşitli alanlarına yönelttiği gözüpek eleştirilerle hem kendi kuşağının, hem de sonraki kuşakların kültürel düşüncesinin biçimlenmesine azımsanmayacak katkılarda bulunmuştur. Shaw, keskin sözünü gazetecilerden de sakınmamış: “Görünen o ki, gazeteler bir bisiklet kazası ile uygarlığın çöküşünü birbirinden ayırt edemiyor...” Elektra, Chaillot’daki Deli gibi oyunları Türkiye’de de oynanan Jean Giraudoux, karşıtlıklardan yararlanarak insan yazgısını araştıran yazarlardandır. Oyunlarındaki mizah parlak bir zekâya ve müthiş bir saçmalık duygusuna dayanır. Ama oyunlarından birinde bir gazeteciyi konuştururken basına yönelttiği eleştiri az rastlanır dolaysızlıktadır: “Madam, biz basınız. Gücümüzü bilirsiniz. Tekmil değerleri biz belirleriz. Tekmil ölçütleri biz koyarız. Tüm geleceğiniz bizim elimizde...” KIRK KERE SÖYLERSEK Arnold Bennett, alaycı ama sevecen, eleştirel ama hoşgörülü romanlarıyla tanınır. Ne ki, yeni çıkan edebiyat yapıtları üstüne yazılarında, James Joyce, D. H. Lawrence, William Faulkner, Ernest Hemingway gibi yazarların önemini çok önceden fark eden Bennett, romancılığının yanı sıra nitelikli bir eleştirmendi. Öyle ki, kimileri onun, hiçbir roman ya da öykü yazmamış bile olsaydı, yine de önemli bir yazar olarak değerlendirileceğini söylemişlerdi. Bennett de çok “İngiliz’ce” yaklaşmış gazetecilere: “Gazeteciler doğru olmadığını bildikleri bir şeyi söylemekten asla çekinmezler, kırk kere söylersek doğru olur umuduyla...” Thomas Jefferson, ABD’nin ilk dışişleri bakanı ve üçüncü başkanıdır. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin taslağında Benjamin Franklin ve John Adams’la birlikte onun imzası vardır. Üçüncü kez başkan seçilebilecekken, George Washington’ın örneğini izleyerek adaylığını koymama erdemini gösterebilmiştir. Jefferson’ın, “Bir gazetenin en yanlışsız sayfaları ilan sayfalarıdır” demesinde, gülmeceyle bezeli bir aşağılama yok mudur? İŞKENCE ÂLETLERİ Oscar Wilde, 19. yüzyıl edebiyat dünyasının en ayrıksı, şimdilerde rastgele kullanılan “marjinal” tanımına en uygun düşen kişiliklerinden biridir. Elli yılı bulmayan kısa yaşamı boyunca birçok SAYFA 6 FELSEFİ TEMEL Haber üretimi ile haberlerin hazırlanışı ve akışı, güç ve sermaye odaklarınca kıskaca alınmış bir okur kitlesinin yönlendirilmesinden öte bir erek ve işleyiş taşımıyor mu? Böylesi bir dünyada hangi etik kabullerden söz edilebilir? Gerçeğin araştırılması, kişilere saygı ve yargı bağımsızlığından oluşan bir sacayağına dayandığı varsayılan gazetecilik, çapraşık güçlerin örümcek ağında tüm etik kodlarını bir bir yitiriyor mu? Bu tür soPULITZER’İN BAKIŞI ruları yanıtlamaya çalışan Morresi, savlaJoseph Pulitzer, 19. yüzyılın ikinci yarını rakamsal veriler ve zengin bir alan rısında ABD’deki gazeteciliğe büyük araştırmasıyla destekliyor. Ama bununla katkılarda bulunmuş, gazetelerinde siyada yetinmeyerek, Rawls’dan Habermas’a sal yolsuzlukları ortaya çıkarmaya ve uzanan bir felsefi temele yaslıyor görüşaraştırmacı gazeteciliğe dayalı bir yaklalerini. şım benimsemiştir. 1917’den bu yana Morresi’nin kitabı, Dost Kitabevi Yaher yıl verilmekte olan Pulitzer Ödülleri yınları’ndan çıkalı epey oluyor. Ama gagazetecilik alanındaki en saygın ödüller zetecilik etiği üstüne aydınlatıcı bir tararasındadır. Pulitzer’in şu sözleri iki yanı YERGİ OKLARI tışmayı olanca ağırlığıyla gözler önüne keskin bir uyarı niteliğindedir: “Ahlak ilTom Stoppard, 1960’ların sonlarına seren ve irdeleyen bu kitap, kanımca, gakelerini bile bile çiğneyen, yalnızca kendoğru, Hamlet’in iki önemsiz kişisini zetecilik eğitimi veren okulların dramatik kurgunun di çıkarını gözeten, gündeminden hiç düşmemeli. Yalodağına yerleştirdiği halk avcısı, fırsat nız gazetecilik öğrenimi görenler düşkünü bir bami, gazeteciliği uğraş edinmiş sın, önünde olanlar da bu kitabı başuçlarından eksik etmemeli, diye düşünüyorum. Amacımız, hiç kuş? kusuz, gazeteleri yerden yere vurmak değil. Gazeteciliğin bir gereği haber etiğini çiğnememek ise, bir gereği de ? eleştirel olmaktır elbet? te. Gazeteciliğin özünde, muhaliflik vardır. Toplumda olup bitenlere, yalnızca iktidara değil, muhalefete de, etik kodlarını yitirmeden, eleştirel bir gözle yaklaşan gazeteciye, bu eleştiriden nasibini alanlar da hoşgörüyle ? ? ? yaklaşmalıdır. Eleştiren ? ? ile eleştirilen arasındaki 1 George Bernard Shaw, 2 Arnold Bennett, 3 Matthew Arnold, 4 Tom Stoppard, 5 Jean Giraudoux, hoşgörülü, sağduyulu, 6 Oscar Wilde, 7 Joseph Pulitzer, 8 Noël Coward. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1054 Rosencrantz ve Guildenstern Öldü adlı oyununda, insanın anlaşılmaz güçlerin denetimindeki büyük düzende küçük bir dişli olduğu izleğini işlemiştir. Yazarlığa başlamadan, 1950’lerde gazetecilik yapmış olan Stoppard da basından yergi oklarını esirgemeyenlerdendir: “Basın özgürlüğüne bir diyeceğim yok. Benim katlanamadığım, gazeteler...” Özellikle İngiltere ve ABD’de hafta sonu gazeteleri yıllardır sayısız ekle birlikte yayımlanır. Tümünü koltuğunuzun altına alıp eve götürmeniz hiç kolay değildir. O kadar ki, aklı olanlar, ana gazetenin yanı sıra yalnızca okumak istedikleri eki alır, geri kalan ekleri gazetecide bırakırlar. İnce güldürüleriyle ünlenen Noël Coward da, oyununun eleştirisini merakla beklediği hafta sonu gazetelerini alırken böyle yapıyordu anlaşılan. “Hafta sonu gazetelerinin bu kadar ağır olmasına bayılıyorum, yerden kaldırırken formunu koruyor insan” dediğine göre... Son yıllarda bizim gazetelerin de hafta sonu ekleriyle birlikte “kaldırılması” zor bir ağırlığa ulaştıklarına bakılırsa, gazete yöneticilerinin okurlarının formda kalmaları için büyük çaba harcadıkları düşünülebilir. sonunda kendisi kadar alçak bir halk yaratır...” Gazetecilik, kuşkusuz, en çok eleştiri alan mesleklerden biri. Bunun bir nedeni, hayatında hiç gazete okumamış olan Sophokles’in bir sözüyle de açıklanabilir: “Kötü haber getireni kimse sevmez!..” Ama bir nedeni de, basının toplumda üstlendiği sorumlulukların önemi herhalde. Dost Kitabevi Yayınları’nca yayımlanan Haber Etiği: Ahlaki Gazeteciliğin Kuruluşu ve Eleştirisi, bence son yıllarda bu konuda gerçekleştirilmiş en derinlikli çalışmalardan biri. 1999 yılından bu yana Basın Konseyi Birliği’nin başkanlığını yapan Enrico Morresi, çağdaş gazeteciliğin güncel eğilimlerini araştırıyor ve bunların meslek etiğini ne ölçüde bunalıma sürüklediğini sorguluyor.