Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Paulo Coelho’dan ‘Brida’ İyi bir şarap gibi... Paulo Coelho, Brida‘da güzel bir İrlandalı kızın ve onun bilgiye erişme çabasının öyküsünü anlatıyor. Bu anlatıma çarpıcı bir aşk, tutku, gizem ve esriklik hikâyesi de eşlik ediyor. Kitapta, romanın kahramanı Brida, yazgısını ararken kişisel ilişkileri ile kendini dönüştürme isteği arasında bir denge kurmaya çalışmasına tanık oluyor okuyucu. Ë Begüm BAŞOĞLU ir yerde okumuştum, yazar gerçeküstü bir dünyadan bahsedecekse eğer, daha en başından okuyucuyu buna hazırlamayı tercih ediyordu. Böylelikle okuyucu gerçeğin peşinde koşmuyor, okuduğu hiçbir şeye “olacak şey değil” mantığıyla yanaşmıyordu. Daha en baştan ipleri eline alıyordu yazar. Hatta birine yüzme öğretirken, onu birdenbire denizin ortasında bırakıvermeye de benzetilmişti bu. Nasıl o kişinin yüzmeye çalışmaktan başka çaresi yoksa, okuyucunun da gerçeküstü bir dünyanın parçası olmaktan başka çaresi olmuyordu. Nitekim bunu büyük bir gönüllülükle gerçekleştiriyordu. İşte Paulo Coelho da Brida ile yüzme bilmeyen bizleri daha ilk kelimeleriyle bırakıveriyor denizin ortasına ve birden farkına varıyoruz nelerle karşılaşacağımızın… Kız, “Büyüyü öğrenmek istiyorum” dedi. Büyücü ona baktı. Besbelli, büyünün o “büyülü” dünyasında dolaşacaktık. Ama gerçeklerle öyle güzel harmanlanmış olacaktı ki her şey, durup düşünecek, yaşadığımız hayatımızla ilgili karşılaştırmalar, sorgulamaların içinde bulacaktık kendimizi ve şu soru kulağımızda çınlayıp duracaktı: “Ruheşimi nasıl tanıyacağım?” Brida’nın her şeyi bırakıp, cevabını bulmaya hayatını adadığı bu soruyu, aslında biz de soracaktık kendimize. Kimi zaman bulPaulo Coelho B duğumuz cevap bizi tatmin edecek, kimi zaman ise zaten sallantıda olan bir iskelenin çok sert bir dalgaya karşı koyamaması gibi yıkılıp gidecekti birçok şey. İşte böyle bir bağ kuracaktı Brida, kendi hayatlarımızla… Edebiyat profesörü olma hayali kuran ancak babasının gönderdiği para yetmediğinden bir ithalatihracat firmasında çalışmak zorunda kalan Brida’nın kendi içine yaptığı bir yolculuk aslında bu. Kendini, hayatını, geçmişini, bir bir keşfe çıktığı bir yolculuk. Ona kılavuzluk eden iki kişiyle birlikte inandıklarının peşinden gittiği, kimi zaman vazgeçip dönmeye çalıştığı bir deneyim. Bir keresinde bir kitapçıdayken, adam ona sormuştu: “Elinden en iyi gelen şey nedir?” Yanıt: “İnandığım şeyin peşinden gitmek” diye cevap vermişti o da. Bu doğruydu. Bu yolu inandığı şeyin peşinden giderek tamamlayacaktı. İpi adeta bu şekilde göğüsleyecekti Brida. “İnsan bilgeliğin, paranın ya da gücün peşindeymiş gibi yapabilir, oysa hiçbiri önemli değildir. Ruheşini bulamadığı sürece yaptığı her şey eksik kalacaktır” demişti bir keresinde de, bu yolculuktaki kılavuzlarından biri olan Wicca ona. Tam da bu yüzden atmak istemişti Brida kendini bu maceraların içine. Bu yüzden büyünün gizemli yolculuğuna dalıp her şeyi öğrenme tutkusuyla yanıyordu. Ancak öğrendikleriyle, deneyimledikleriyle şaşırıyor ve her şeyi tek tek anlamanın peşine düşerek belki de o büyüyü kendisi bozuyordu. Wicca, onu şöyle uyarmıştı: “Sana sadece bir tek şey söylemek istiyorum. Duygularını açıklamaya, yorumlamaya kalkma. Her şeyi olabildiğince yoğun yaşa ve neyi Tanrı’nın armağanı gibi görürsen onlara sahip çık. Yaşamanın anlamaktan daha önemli olduğu bir dünyaya artık katlanamayacağını düşünüyorsan, hemen şimdi büyüden vazgeç. Görünenle görünmeyen arasındaki köprüyü yok etmenin en iyi yolu duygularını açıklamaya çalışmaktır.” Paulo Coelho ise kitaptaki hikâyenin yazarı olan kutsal Roma Yolu’ndaki bir hacı kimliğine bürünerek şöyle ifade ediyor Ruheşi olma halini: “Zaman’ın bir yerlerinde aynı bedeni paylaşmışlar, aynı acıları çekmişler, aynı hazlarla mutluluğu tatmışlardı. Belki buna benzeyen bir ormanda birlikte yürümüşler, geceleri aynı parlak yıldızların ışıldadığı gökyüzünü seyretmişlerdi.” Brida, bana kalırsa, asla bir çırpıda okunmaması gereken bir kitap. Yavaş yavaş çiğneyerek, tadına varılarak yenmesi gereken son derece lezzetli bir yemek gibi. Öyle cümleler, öyle diyaloglar verecek ki size, üzerinde dakikalar harcamanız gerecek. Çünkü bir yerlerde bir hayal sizi bekliyor olacak. Belki Brida’nın olduğu belki de ta kendinizin ve öyle cümleler kalacak ki aklınızda, geri dönüp tekrar tekrar okumak isteyeceksiniz. Tıpkı hâlâ kulağımda çınlayan bu söz gibi: “İyi bir şarabın tadını, ancak daha önce kötü bir şarap içmişsen anlarsın.”? Brida/ Paulo Coelho/ Çeviren: Seçkin Selvi/ Can Yayınları/ 224 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1054 SAYFA 19