22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Rıfat Ilgaz’dan ‘Sınıf’ 65. yılında Rıfat Ilgaz’ın ‘Sınıf’ı Rıfat Ilgaz Sınıf’taki şiirleriyle bireyi, bulunduğu sınıfın özellikleri içinde vermeyi ve ince yergiyi güzel hüzünlerin sınırına ulaştırmayı başarıyordu. Bu bireyselle toplumsalın kaynaşmasıyla bireyin sınıfsal özelliklerinin yansıtılmasından doğan duyarlılıktı. Şiirlerde, ailenin sınıfsal yapısı, yoksulluğu, öğrencinin okul içi ve dışı yaşamından izlenimlerle toplumsal çelişki ustaca veriliyor. Ë Mehmet SAYDUR 917 yılında, Birinci Dünya Savaşı’nın acıları içinde öğrenci olarak sınıfa giren Mehmet Rıfat, yaşamının “sınıf”la kesişik gideceğini henüz bilmiyordu. Kurtuluş Savaşı’nın zorlu yıllarının ardından 1930’da öğretmen olarak girdi sınıfa Ilgaz. Şiirdeki arayış döneminin ve bu kez İkinci Dünya Savaşı’nın baskısı altında o artık sınıfının şairi olmuştu. Rıfat Ilgaz, 1944 Ocak ayında ikinci kitabını çıkardı: Sınıf. “Yarenlik” kitabıyla birlikte Sınıf‘taki şiirleriyle bireyi, bulunduğu sınıfın özellikleri içinde vermeyi ve ince yergiyi güzel hüzünlerin sınırına ulaştırmayı başarıyordu. Bu, bireyselle toplumsalın kaynaşmasıyla bireyin sınıfsal özelliklerinin yansıtılmasından doğan duyarlılıktı. Şiirlerde, ailenin sınıfsal yapısı, yoksulluğu, öğrencinin okul içi ve dışı yaşamından izlenimlerle toplumsal çelişki ustaca veriliyordu: Yoklama defterinden öğrenmedim sizi/ benim haylaz çocuklarım!/ Sınıfın en devamsızını /Bir sinema dönüşü tanıdım/ koltuğunda satılmamış gazeteler /…/ İsterken adam olmanızı/ Çoğunuz semtine uğramaz oldu mektebin/ Palto, ayakkabı yüzünden/ Kiminiz limon satar Balıkpazarında/ Kiminiz Tahtakalede çayçılık eder/ Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı,/ Tereyağındaki vitamini ve kalorisini taze yumurtanın! Sınıf’taki şiirlere şöyle bir bakıldığında bile Ilgaz’ın konu ararken uzaklara gitmediği, yükseklere çıkmadığı görülür. O, kendine en yakın olan ve en iyi tanıdığı insanları yeterli bulmuştur. Sıradan, gürültüsüz ve iyi insanlar. Sınıfının insanları… Böylece toplumdaki gerçek sesleri de duyurmuştur. Berber Kazım kanun çalar,/ Çarşambalı Yusuf keman,/ Safiye’yi çağıracak değiliz ya,/ Tapu katibi dururken!/ Her şeyi yerli yerinde bizim oğlanın/ eğer bir sünnetse noksanı,/ o da çıkıversin aradan! Ilgaz’ın şiirlerinde kin ve nefret bulamazsınız. Azıcık yergi bulsanız da şiirlerinin temeli sevgiye dayanır. Her işe aklı yatan çocuğum,/ kalktığın zaman tahtaya yüzünün kızarması neden?/ Ayağında sağlamca bir pabuç/ sırtında bir ceket yok Rıfat Ilgaz, Cide sahilinde... diye mi?/ Ne var bunda sıkılacak,/ utanmak bize düşer çocuğum!/ Eğer çalışmadığın içinse/ bildiklerin sana yeter,/ notun eskiden verilmiş,/ bilmediğin şahıs zamirleri olsun! Pertev Naili Boratav gibi ustalara göre, insanlık duygularının CUMHURİYET KİTAP SAYI 1048 A O yın Şiiri ARİF DAMAR 1 en yüksek düzeye çıktığı şiir “Tosya Zelzelesi”dir. Annesi ve ağabeyinin bulunduğu Tosya’da deprem olması üzerine Ilgaz bu ilçeye gitmiş; olan biteni şair duyarlılığıyla gözlemlemiştir. Saat biri otuz beş geçiyor,/ Köpekler silkindi uykudan/ Değişti bir anda manzara/ Yok oldu insan emeği…/ Çocuğunu emziren kadının/ Soğudu memesinde sütü…/ Dudaklarında ne anne ne kardeş ismi,/ Yağan yağmura aldırmadan mahpuslar/ Eğilerek duvarların üstüne/ İnsan arıyorlar kurtaracak… Sınıf, yalnızca 25 gün satışta kalabildi. 1944 Şubatı’nda Bakanlar Kurulu kararıyla toplatıldı. Ciğerlerinden rahatsız olan öğretmen Ilgaz, iki aylık rapor alarak kaçak yaşamaya başladı. 24 Mayıs günü teslim oldu. Sonrası hücre, kelepçeler, işkenceler…1 No’lu Örfi İdare Mahkemesi’nin kararına göre şair hasta ruhludur, kitabın yazınsal değeri yoktur; bilirkişiler suç unsuru görmemiş olsalar da daha önce kitabın içeriği “muzır” görülüp Bakanlar Kurulu kararıyla toplattırılmış olduğuna göre daha önce hükümetçe incelettirilip propaganda mahiyetinde görülmüş olduğuna şüphe yoktur. İlginçtir ki mahkeme, kimine “şiir” kimine “parça” kimine de “yazı” dediği şiirleri tek tek ele alarak uzun yorumlar yapıp suç unsuru gördüğü dizeleri saptamaya çalışmıştır. Bunlardan bazıları şöylece örneklendirilebilir: “Çocuklarım” şiirinde “Orta Asya’dan konuştuk laf kıtlığında” diyerek milliyetçiliğe taş attığı; “Remzi” adlı parçasında “bilmediğin şahıs zamirleri olsun” demekle cemiyetimizin iç yüzüne tarizde bulunduğu; “Sınıf” yazısında “yoldaş” kelimesini kullanarak zenginlere tarizde bulunduğu; “Hürsün” başlıkla yazıda “yol parası çıkacak yakında, yaşın gelince asker olacaksın” diyerek cemiyet ve hükümetin fakirlere karşı istismarcı ve müstemlekeci bir vaziyette olduğunu gösterdiği; “Ne Yapmalı” başlıklı yazısında “sen de bilirsin para yemesini, alın teri ile kazandıktan sonra” beyti ile zenginlerin havadan para kazandıklarını söylemek istediği; “Tosya Zelzelesi” başlıklı yazıda bir amelenin kıyametten numüne olan bir zelzelenin bütün fecaatini derhal unuttuğunu, fakat bu badirede yegâne unutmadığı hadise kendi gündeliğini verenlerle aynı kazandan yemek yemesi durumu olduğunu belirttiği ve bundan işçinin yegâne ümit ve temennisi patronun da kendisiyle aynı vaziyete düşmesini göstermekten ibaret olduğunun açıkça anlaşıldığı” belirtilmiştir. Mahkemenin kararı altı ay hapisliktir. Rıfat Ilgaz 24 Kasım 1944 günü özgürlüğüne kavuşsa da bu ceza yüzünden öğretmenlikten de atılmıştır. Onu artık sıkıntılı günler bekleyecektir. Bu onun ilk tutuklanmasıdır. Ne var ki ardı arkası kesilmeyecektir artık. Toplam 5 yıl, 5 ay, 25 günü bulan tutuklanmalarının sonuncusu 1981 yılındadır. Tam 40 yıl boyunca, sözcülüğünü yaptığı sınıfının hesabını yüz akıyla vermesini bilmiştir.. Sınıf kitabı da tam bir mizaha dönüşecek, 1944’deki 25 günlük satışıyla tam 45 yıl yetinmek zorunda kalacaktır. Kitabın ikinci baskısı, mahkeme kararı da konarak ancak 1989’da Çınar Yayınları tarafından yapılabilmiştir. Sınıf kitabıyla sınıftan atılan Rıfat Ilgaz bu kez de Hababam Sınıfı ile gönülleri fethetmesini bilecek; bu iki yapıt onunla özdeşleşecektir: Sınıf’ın ozanıyım mimli,/ Hababam Sınıfı’nın yazarıyım ünlü./ Kim ne derse desin,/ Çocuklar için yazdım hep. ? Sınıf’ın Efsanesi/ Aydın Ilgaz/ Çınar Yayıncılık/ 176 s. cak 2010 ve bu ayı da kapsayan edebiyat dergilerinden: Afrodisyas Sanat, Akatalpa, Akbük, Akköy, Arkadaş, Az Edebiyat, Berfin Bahar, Deliler Teknesi, Denizsuyukâsesi, Dize, Edebiyat, Eliz, Evrensel Kültür, Gediz, Gösteri, Hayal, Heves, Karakalem, Karşın, Kertenkele, Kitaplık, Lacivert, Mor Taka, Patika, Sanat ve Hayat, Sincan İstasyonu, Sunak, Sözcükler, Şehir, Şiirce, Şiir Saati, Tavır, Tay, Varlık, Yasakmeyve, Yazılı Kaya, Yeniyazı, Yedi İklim, Zalifre Yazıları’da yayımlanan şiirleri okudum, inceledim. Ve Nur Saka’nın Hayal dergisinde yayımlanan “Bir Kadından Bir Kadına” adlı şiirini ayın şiiri olarak değerlendirdim. Nur SAKA Nur Saka 1956 doğumlu. Pek genç sayılmaz. Evli ve iki çocuk annesi. İyi ve doğru bir evlilik yaptığı anlaşılıyor. Eşi hoşgörülü bir insan olacak ki, ona şiirle uğraşma olanağı sağlıyor. Pek çok erkek gibi “böyle saçma işlerle vakit kaybetme” demiyor ve edebiyatla, şiirle uğraşmasına olumlu yaklaşıyor. Öyle ya: Ev işleriyle, çocuklarınla ilgilen diye baskı yapmadığını anlıyoruz. Nur Saka bu şiirinde: “... en güzel armağandır oğul” dizesiyle derin çocuk, oğul sevgisini yüceltiyor. “Zararı Yok” adlı şiiri Cihat Örter tarafından bestelendiğini öğreniyoruz. İlk şiir kitabı “yıl 1900 sevgili” 1998 yılında Varlık Yayınları’ndan okura sunulmuş. BİR KADINDAN BİR KADINA birçok sözcükle ‘hiçbir şey söyleme’ sanatıysa, ölüm ve kötü bir hastalıksa, yaşlılık insandan insana bulaşan ya da aşk gibi bir şeyse, gençlik bir kadından bir kadına kalan en güzel armağandır, oğul! SAYFA 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear