25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Faruk Duman’la ‘İncir Tarihi’ üzerine ‘Ben insanı bir hayvan, bir ağaç, bir deniz, bir taş olarak görürüm’ Faruk Duman, uzun bir aradan sonra yeni bir romanla okuruyla buluştu bir kez daha. Son dönem eserlerinde Duman, dilsel bir şölen, kurgusal bir zenginlik katıyor dünyamıza. Yeni romanı İncir Tarihi’nde de Üsküdar’dan yola çıkan ya da çıkmak zorunda kalan Zeyrek Efendi’nin maceralarına tanık oluyoruz. Büyülü gerçekçi bir atmosferde seyreden hikâyede Zeyrek Efendi’nin gönlünü verdiği Kelime’yle mutluluğa ermek için geçtiği yollara, karşılaştığı insanlara, hayvanlara, onların öykülerine rastlıyoruz. Duman’ın romanında ana kahraman Zeyrek Efendi’yse, yan karakterler tekmili birden tabiat anadır, babadır, çocuklarıdır… Destansı bir hikâyeyi bizlerle buluşturan Faruk Duman’la yeni romanı üzerine söyleştik. Ë Erdem ÖZTOP eni romanınızı okumaya koyulduğum vakit kendi kendime şöyle dedim: Sencer ile Yusufçuk’tan sonra Faruk Duman’dan böyle bir kitabın geleceği belliydi. Böyle bir düşünceye kapılmam, içten içe böyle bir beklenti içine girmem normal bir davranış olmuş sanırım, ne dersiniz? Öyle görünüyor. Ama Sencer ile Yusufçuk’a sözü edilen o masalsı havayı sanırım “Burç” öyküsü veriyor. Yoksa o öykülerin İncir Tarihi’ne yol açtığı, onu yarattığı söylenemez. Ama masallarda, halk anlatılarında insanın zihnini renklendiren, ona yeni yeni öyküler ilham eden bir şey var. Hikâye, hikâyeyi doğuruyor. “İNCİR METAFORU, İNSANIMIZI BÜTÜN OLARAK KAVRAMA İSTEĞİDİR” Peki nasıl ortaya çıktı İncir Tarihi’ni yazma fikri? Çok uzun zamandan beri, bizim dilimizi, insanımızın yarattığı miti, anlattığı hikâyeleri, onun ruhunu, yaşadığı müthiş doğayı, bu doğayla olan ilişkisini yazmak istiyordum. Kapsayıcı, eğlendirici, acılı, ahenkli bir şey. Pek çok kez başladım, düğünler, ortaoyunları kurguladım. Sonunda bir zorunlu yolculuk fikri uygun geldi. Çünkü zorlamadan, edebiyatın, tarihin belli geleneklerine uyarak, en yalın şekilde yapmak istiyordum… Yani üç yılda yazıldı ama neredeyse on yıldır aklımdaydı roman. Sanıyorum bu yeni romanınızın yazılış sürecine denk düştü: Geçen aylarda oldukça da olumlu eleştiriler alan Sema Kaygusuz’un Yüzünde Bir Yer adlı romanı yayımlandı. Okudunuz mu Kaygusuz’un bu romanını? Elbette. O da incir metaforu üzerinden, yazarlık kaygıları olan, önemli bir hayatı anlatıyordu bize. Nedir sizce incire olan bu ilgi? Gerçi incir yazınımızda sürekli kullanılan değerli bir metafordur sonuçta... Sadece yazınımızda değil. Bizim geleneklerimizde, kültürümüzde çok eski, kutsal yeri vardır. Bu nedenle çok çağrışımı olan bir meyvedir. Nar ve ayva gibi. Ama inciri asıl Sema yazdı. Tüm çevresini, kökünden yaprağına hakkını SAYFA 6 Y vererek, çok güzel anlattı Sema. Benimki tam öyle değil. Romanın biçimine vurgu yapmak istedim ben. Bu aynı zamanda insanımızı bütün olarak kavrama isteğidir, tek sözcük kullanarak. Bir de tabii cinsel çağrışımları var. Bence incir gibi öbür kültlerimizin de daha çok yazılması gerekiyor. Çünkü kayboluyor bunlar, kaybolunca da her bakımdan yoksullaşmış oluyoruz. Öyle ki, sizin romanınızda incir Tanrı katında yer alıyor, hatta doğrudan Tanrı’nın kendisi olarak adlandırılıyor… Tam öyle değil; İncir Baba, “Ben Tanrı’yım” dedikten sonra insanlara incir çekirdekleri dağıtıyor. Ama dediğim gibi İncir Tarihi’ni salt incirle ilgili bir roman olarak görmek yanlış olur. Daha çok hayvanlarla ilgilidir. İncir Tarihi üzerine epey eleştiri, değerlendirme yazısı yayımlandı. Bunların neredeyse tümünde romanlarınızdaki dil estetiğine övgüler vardı. Ama öte yandan, son dönem roman ve öykülerinizde dilden de öte kurgusal yenilikler, arayışlar dikkat çekiyor. Roman ve hikâyede sanıyorum, en önemli unsurdur mesele? Özellikle son dönem yazılanlarda… Ben öyle düşünmüyorum. Mesele deyince tez akla geliyor. Romanı, öyküyü bir tez üzerine kurmaya kalkışmak olumlu sonuçlar doğurmaz. Ben bundan özellikle uzak durmaya çalışıyorum. Büyük laflar etmeye kalkışınca edebiyat yapmaya başlıyorsunuz hemen. Oysa romanda, öyküde bu iş biraz tersine işliyor. Yani yazarın işi daha yalın, daha elinden geldiği kadarını yapmaya çalışmaktır. Yani insanın “kendini aşması” buna bağlıdır. O da tabii gerekiyorsa. İlle kendini aşmak gibi bir düşüncesi varsa. Benim gördüğüm kadarıyla ciddi meselelere girmek merakı başladı biraz. Bu yeni romanınız anlatım tekniği ve kurgusal yönleri açısından, Odysseia, Binbir Gece Masalları, Kafka, Borges gibi pek çok yazar ve eserinin alt metin zenginliğine sahip olduğu belirtildi. Ne dersiniz böyle bir değerlendirmeye? Şimdi bunlar ister istemez bizim birikimimizdir. Yani dünya edebiyatının yapı taşları. Şöyle baktığınız zaman saydığınız yazar ya da yapıtlar, maddenin elementleri gibi neredeyse. Kuşkusuz, çoğaltılabilir. Cervantes’i, Dostoyevski’yi, Evliya Çelebi’yi ekleyebilirsiniz. Bunlara ya da çok daha fazlasına göndermeler var elbette İncir Tarihi’nde. Ben de okunurken bu büyükler anımsansın isterim tabii. Ama bu yine de beni çok ilgilendirmez. Okuyanlara, değerlendirenlere düşer bunları söylemek. “İSİMSİZ VE ÇIPLAK BİR KAHRAMANI ANLATIYORUM” Bense bu romanın az önce sayılan yazar ve eserlerden beslenen ama kendine has bir yapısı, dili ve kurgusu olan bir seyahatname olarak okudum. Zaten alt başlıkta da denir: “Zeyrek Efendi’nin Maceralarını Anlatır.” Bana karşı çıkar mısınız, kendime ait yaptığım bu tanım için? Çıkmam, o senin bileceğin bir şey. Ama romanın kendine has bir yapısı, dili varsa gerçekten, bu beni elbette mutlu eder. İncir Tarihi’nde insana dair olan tüm doğal duygular dile gelir. Öte yandan da, ki bence en önemli yanıdır romanın, doğa, tabiat, bilumum canlı âleminin kahraman olduğu, hikâyesini anlattığı bir hikâyedir karşımızda duran… Evet, romanı bir kenara koyarsak, ben insanı bir hayvan, bir ağaç, bir deniz, bir taş olarak görürüm. Yeşerdik, solacağız. Hepsi budur. Arkamızda bıraktıklarımızın da bundan farkı yok. Yazar olarak da öyle; dilimiz, dolayısıyla, bir hayvanın, bir ağacın ürünüdür. Romanda kullandığınız mekân tüm doğayı kapsar. Ama Üsküdar ayrı bir metaforik mekân olarak yer edinir aklımızda roman boyunca. Zeyrek Efendi’nin doğup büyüdüğü yer Üsküdar. Yaptığı bir gezi halinde yaşadıkları onu Üsküdar’dan ayırır. Kaçması gerekir… Neden özellikle Üsküdar peki? Özel bir nedeni yok. Ben verili bilgilerden hoşlanmıyorum. İstanbul’un en eski ve bu öykü için en uygun limanı sözgelimi Haliç ya da Galata olabilir. Ama bu neyi değiştirir? Romanda Galata diyebilirdim. O zaman belki şimdi aynı soru Galata için de sorulabilirdi. Ama tarihsel bir roman yazmıyorum. Yazdığımı düşünsem bile bu konuyu araştırıp da en uygun limanı haritalarda aramazdım. Bu çok sıkıcı olurdu. Ama şunu söylemek benim daha çok hoşuma gider: Bizim eve en yakın sahil Üsküdar da ondan… Dikkat edersen romanda Üsküdar’la ilgili en küçük ayrıntı yok. Çünkü benim romanım için önemli değil bu. İncir Tarihi isimsiz, çıplak doğada doğayla bir ve aynı şey olmak isteyen bir kahramanı anlatıyor. Önemli olan bu. Roman gitmenin türlü hallerinden beslenir, varma rüyalarınınsa us’ta her daim diri tutulduğu hikâyeler toplamıdır diye toparlayabilir miyiz bu yeni romanınızı? Olabilir, ama ben tek cümlede toparlanmasını pek istemem. Netice itibarıyla, Faruk Duman bu yeni romanıyla yazmak istediklerinin neresinde duruyor? Başta da söylediğim gibi, epeydir yazmak istediğim bir romanı yazdım. Ama hep öyle oluyor zaten; bir çalışmayı bitirdiğinizde, o hemen çoktan geride kalmış oluyor. Yeni öyküler, romanlar, denemeler var aklımda. Sizin İncir Tarihi’yle eşzamanlı olarak, Notos Kitap’tan da Kedi’çin Masallar adlı kitabınız yayımlandı. Bu sizin geçmişte yazdığınız ve yayımladığınız öykülerinizden oluşuyor sanırım? Peki bu kitabınızın meselesi nedir? Kedi’çin Masallar, benim daha önce çıkmış öykü kitaplarımdan seçilmiş öyküleri bir araya getiriyor. Dolayısıyla her öykünün kendi dünyası var. Kitap öykülerin yeniden okura işaret edilmesi anlamına geldiği için Notos’a teşekkür etmem gerekiyor. ? İncir Tarihi/ Faruk Duman/ Can Yayınları/ 372 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1047
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear