Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ş 25 iir Atlası CEVAT ÇAPAN Ayşe BASRİ/ Şiirler/ Çeviren: Metin FINDIKÇI ‘Karanfilden pencereler yaparım sana’ uzak denizlerin ardından yol olmayan ovaların yolları altından. İki yolculuğun arasında kapanmayan heybelerde yayılır bu kalp. Beklentilerimin kıyısında uyurum umut ederek benimle bekleyen bu martıyla seni yalnız bırakmayız. Soyum dönüşüne kadar uzanır. Son günlüklerini yazarım son arzuyla sonsuzlaşırım son zafer olan son hüznün. Kimseyi Beklemiyorum Kimseyi beklemiyorum Her sabah bana güneşin kapısını açacak Veya her akşam bana ayı balkonuma asacak Veya bir yerlerde benim tabutumu taşıyacak Veya beni tesadüfen çıplak bekleyecek Kimseyi beklemiyorum Ancak Tenimdeki o bedeni duyumsuyorum Sonbaharın kalbini taşıyan Gençliğime bu harfin nasıl yapıştığını öğrenirim Aşkın bütün nesnelerinde Akan bir nehrin kıyılarında veya Şiirin gerekliliğinde Şimdi dindirmiyor beni Kimseyi beklemiyorum Susuz sonbaharımın Düşen yapraklarını Zamanın çiçeklerine karışan. Ey kuşlar Komşu pencerenin camlarını gagalayın Bana sahip çıkacak sözcükleriyle dönün Gündoğumunu sevecek güneşin ayetiyle Kimse olmayacak nesnelere gömülecek Bana sahip çıkacak gökyüzünün ayetiyle Yarın döndüğümde maviliğine. Balkonunu yalanlayacak umudun ayetiyle gideceğim Düşlerin ayeti karışacak yastıkta Korkudan dişlerin birbirine vurunca. ………… ………… Bu sonbaharın aynı sabahında Bağrımın kafesini açtım Kalbime Uç dedim, Bütün akşam senindir Aşk ne dişiydi ne erkek Bu yaşamın toplamıdır aşk. Sonra Dolu bardaktaki Hayatın anlamını içtim. Düş Demeti Yaşadıklarımız anlatılıyor Rüzgârın uykusunu örtününce, Geleceğin düşleri dilimizi teslim alıyor Bu düşler benim Dünyanın yatağını düşler. Aya göz kırpıyordum Açık ve duygusal bir avluda, Parmakların beni delirtince. Bir tapınakta ezilecekken Sallanan bulutlara binerim Gökyüzünün kapısını vururum Her şeyin üstünden atlayarak, Tanrının sözünden uzakta. Ovada çiçek olsaydım Kendi tohumumu yayar mıydım arzuyla Ben olsaydım, Mevsimleri değiştirir miydim? Öten bütün kuşlar Göz kapaklarımın altında uyurken. Mutlu müjdeleri taşıyan Bir şair olsaydım İlkbaharın renginden tadardım sözcükleri Mecazın hüznünü taradıkça. Öfkemden terli ellerimi sıkardım Tükürerek gösterişlere/ zamanla sonradan görme İnsanların öldürülüşünü işaret ederek Yatağımın bedenini sahiplenen Bana kurt kapanını hazırlayan. Yenilgi anlatılıyor İki arada bir derede karşılaştığım Göğe baktıkça Avuçlayarak toprağı saran. Düşlerimi duygusallaştırırım Söylemeden mecazi anlamda Şiirlerimde. Bildiğim bir suda Eksilen ayı seviyordum Gelecekte aynı kaderi paylaşacağım, Onunla bölüşürdüm Yaşadıklarımı Hüznün cesaretiyle Hüznün yatağında Tufanın şehrini andığım gün. Romantik biri olsaydım İki âşığın resmini yapardım Issız bir kıyıda Mavi ışıltıdan sözcükler sıcaklığından olurdu Bütün düşen dalgalarda. Ellerimi uzatırdım Suyun dostluğuna Avuçlarım birbirlerine vurdukça. Balkona vuran güneşte İçinde renklerin oynaştığı Çocukların bahçede oynadığı Dostluğunun ateşi içime her düştüğünde. Ellerimde Uyuyan Sonbahar Kırkında Yolun yarısı bilirim Bahçeye düşkün değildir artık gül. Kırkında Kuşlar yuvalarından uçar Anılarda rakamlar yankılanır. Kırkında Penceredeki gölgeye döner ay Sönüklüğü gözlere yansımasın diye; Güneş bile Her sabah onun burcunu okur, Ayna güneşle akmadan Sonbaharın başlangıcını seslenir. Sonbaharla Uyuşan Beyaz saçlarım Yanağımdaki iki güle düşer, Kalbim solgunluğuna alışır Gözlerimdeki ışık söner. Sonbaharla uyuşuyorum Bütün hüzünlü şarkılar Ve albümdeki fotoğraflarla. Geç Kalınan Anlaşıldı Acıyla bilindi: Saç örgüsüyle teselli buluyordum Saçlarım her gece yastığımda dağınık Uyarılmadan Yolculuk yapıyordu bedenimde. Acıyla bilindi: Cadde sayfalarımın maskesi Sonbahar elmasını düşürdüğüm Son kucakta Yenmesini Kabul ettim. Acıyla bilindi: Sonbahar elmasını düşürdüğüm zaman Toprağın tadı değişir yeniden Ağzımda. Körlüğü Anmak Gözyaşı döktüğümde irkildiğimi hatırla Rüzgârın yatağını sallayarak Bulutumu yağdırır geleceğin kıvılcımına. Sonbaharın önemli anlarını hatırla Solgun çayırların arasında ezilen Bütün ağaçlardan özür dileyerek Kapıdan girerken şimdiyi hatırla Utanarak sustuğun yol boyunca Ancak, Andığın körlük nasıl geçecek Sonbaharın korkusundan? ? SAYFA 27 Nisan 1960 Fas doğumlu. Arap Dili ve Edebiyat Fakültesi’nden mezun. Bir çok gazetenin kültür işlerinde ve edebiyat dergilerinde çalıştı. Mahmud Derviş şiiri üzerine mastır yaptı. Fransız şiirinden birçok çevirisi bulunmaktadır. Ayşe Basri, ev işlerinden ve sıradanlaşan hayatından bunalarak kırk yaşındayken şiir yazmaya karar verir. Böylece şairlik serüveni de başlamış olan Basri, ilk şiirleri yayımlandığında Fas’ta edebiyat çevreleri tarafından beğeniyle karşılanır. Beş yıl gibi kısa bir zamanda üç şiir kitabı yayımlamayı başarır. Kitapları: Akşamlar, Sönen Yangının Yüksekliği, Uykusuz Melekler ve Güvercin Locası. Karanlık Bir Köşe Orası, günümden soyuldu çocukluğuma dönüyorum olduğum gibi oyuncak bebeklerin sandığını açarım kanlarını gerçek sahneye yayarım kadınlığımın karşısına erkeği oturturum dut ağaçlarını dikerim kukla gibi ince iplere bağlarım işime geldiği gibi konuşur konuştururum onlar beni tersler ben onları dut yapraklarıyla örttüğüm yüzlerine batırırım. Düşen elmayı armağan ederim beni lanetleyen kaderimi giyinirim. Erkek bağırır kadın çığlık çığlığa, patlatırım sahne başıma yıkılır. ………………. Göz kapakların perdesini kaldırırım resimden geri çıkarım boşuna ağlarım… dudaklarını nasıl yaratayım bütün sözcükleri söyleyen yaklaştıkça? Bu karanlık köşe bana mı benzeyecek? Son Denizciler Ey kanımdaki bu yolcu her daim göç halinde olan esinti yolculuğuna kanat olan çoğalışın kalbin tünelinde kayboldu toz yollarında savruldu ve yorgun bağrında; hüznünü hüznüme harmanlarım bıçak ağzında uyuması için. Ey telaş içindeki adımlar yolculukta konaklayan sana mutluluğu nereden satın alsam aşkın yangını geri dönsün mavi memeler seninle ustalaşsın diye, kalp sıkıntısı beklentimi yansıtır. Yaran ellerimde kayboldu ve onunla yolculuğun yandı. Sürekli olan yolculukta ıslak bir heybe eşlik eder sen göç ederken. Dedim: Seni gözlerimdeki durum gibi kaybederim ve göz kapaklarımı üstüne kapatırım. Seni kalbimin bahçesine ekerim arıları rüzgâr savurmadan. Karanfilden pencereler yaparım sana. Sana bu bedenden haliçler/adalar/denizciler dağlar/sessiz akşamlar yaratırım, yolculuklarda denizciler senin şarkını söyler. Özlediğimde seni geri getiren CUMHURİYET KİTAP SAYI 1047